Çoğu zaman gidenlerimizin ardından birkaç sözcük yazmak çok zor gelir. Çünkü hep onları eksik dile getireceğimizin korkusunu yaşarız. Kuşkusuz bu bir gerçektir; ama şehitlerimiz yaşam mücadeleleriyle ve kahramanlıklarıyla destanlaşan birer abidedirler. Bunun için de onları yetersiz de olsa yazmalı ve öyle yaşatmalıyız. Bunun için de şehit Şervan Ekin yoldaşın mücadeleye hangi koşullarda katıldığını ve nasıl bir duruşa sahip olduğunu ele almaya çalışacağım.
HABER MERKEZİ – Şervan Ekin (Erol Toro) 1986 yılında Bitlis Adilcevaz’a bağlı Akçıra köyünde doğmuştur. Şervan yoldaş, daha çok küçükken babasını kaybetmiş, ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için çok küçük yaşta ağabeyleri ile birlikte metropollere gitmiştir. Burada inşaatlarda işçilik yapmış ve aile geçimine katkıda bulunmaya çalışmıştır.
Şehit Şervan yoldaşın içinde büyüdüğü aile ortamı çok yurtsever bir özü de içinde barındırmaktaydı. Bu nedenle 1999 yılında Önderliğin esaretinden hemen sonra şehit Şervan yoldaşın ağabeyi Rubar (Ergül Toro) parti saflarına katılmıştı. Şehit Rubar 5 ay TC askerliği yaptıktan sora askerden firar edip mücadele saflarına katılmıştı. Gerek Şervan gerekse de Rubar arkadaşın özellikleri birbirine çok benzediğinden bizler bazen her ikisine de aynı hitapta bulunuyorduk. Şehit Rubar’ın parti saflarına katılmasıyla birlikte düşmanın ve çevrenin aile üzerindeki baskı ve yaklaşımları değişim göstermişti. Aileye çok farklı gözle bakılmaya başlanmış, köy ortamında farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştı. Köy çevresi yurtsever olmadığından ve özgürlük hareketini de tanımıyorlardı. 7 kardeşi olan Şervan yoldaşın 5 ağabeyi de inşaatlarda çalışarak geçimlerini sağlıyorlar, iki kız kardeşi ise evlenmişlerdi.
Şehit Şervan yoldaş, daha çok küçük yaşlarda köy ortamında çok farklı özelliklere ve bir duruşa sahip olmasıyla herkesin gönlünde yer edinmişti. Dolayısıyla Şehit Şervan yoldaşın gerillaya katılımını öyle bir anda ya da salt duygusal bir düşünce temelinde olmamıştır. Daha evdeyken de sürekli spor yapmasına, kendini aç bırakmasına, bazen dışarı çıkıp geceleyin dışarıda, açık bir alanda uyumasına anlam veremezdik, bu davranışları bize çok acayip gelirdi. Ninem dahi Şervan arkadaştan bahsederken ‘Delidir bu oğlan’ derdi; çünkü kendisini sürekli hem fiziki hem de ideolojik boyutta hazırlıyordu. Gerçekten de katılımını da bu şekilde gerçekleştirmiştir.
2004 yılında 1 Haziran Hamlesi sürecinde köyümüzden 4 kişiyle birlikte mücadele saflarına katılmıştık. Ben şahsen partiyi çok fazla tanımıyordum; ama bir sempatizanlık duyuyordum. Bazen gerilla görüntülerini izlerken katılma isteğim doğuyordu ve bunun üzerine birkaç defa heval Şervan benimle tartışmış ve gerilla anılarını anlatan kitaplar vermişti. Bana ‘Eğer bir gün katılırsan bana söyle’ demişti. 2004 yılında inşaatlarda çalıştığı sıralarda kendi kendine ‘Artık katılma zamanı gelmiştir’ diyerek tekrar köye geri dönmüştü. Bize söz verdiği için köye gelip bizi alacaktı. Ben bu yaklaşımını görünce çok etkilenmiştim. Bana ‘Hazır mısın?’ diye sorduğunda hiç düşünmeden ‘Evet hazırım’ cevabını vermiştim.
İlk defa köyümüzden iki bayan arkadaş mücadele saflarına katılıyorduk. Tabii bunda da Şervan yoldaşın büyük bir katkısı vardı.
Şervan yoldaşla birlikte yeni savaşçılar devresindeyken de onun coşkusunu, mücadele azmini ve özellikle gelişme hırsını, atikliğini görenler ondan çok etkileniyorlardı. Eğitim süreci boyunca uzun bir süre tim komutanlığı yapan Şervan arkadaşın eğitimdeki duruşu ve yaklaşımı, sürekli diğer arkadaşlar tarafından örnek olarak gösteriliyordu.
Şervan yoldaş, eğitim süreci ardından askeri birliklere geçince de kuzey sahasına gitme yönünde olan istemini sürekli dile getirmiş ve bu istek ve arzusunu sürekli bir biçimde pratiğiyle de yansıtmıştı.
Sonuçta 2005 yılında ‘Sürece daha fazla katkıda bulunmak için benim mutlaka Amed’e gitmem gerek’ diyerek kendisini bir anlama dayatmalarla gruplara sokmaya başarmıştı. Şervan arkadaşın kuzey sahasına geçişi de çok farklı bir şekilde olmuştu. Bir ağabeyi Serhat’ta olduğundan örgüt Şervan arkadaşın da kuzeye geçmesini çok fazla onaylamamasına rağmen, Şervan arkadaşın ısrarlı dayatmaları ve kuzey sahasına olan özlemi ve kuzeyde mücadele yürütme sevgisiyle örgütü ikna etmeye başarmıştı.
Şervan yoldaşın yaşama, yoldaşlığa ve mücadeleye bağlılığı çok güçlüydü ve özellikle kadın yoldaşlarına yaklaşımı çok farklıydı. Her zaman kadınla doğru yoldaş olma arayışındaydı. Bu konuda bana hep ‘Kendini çok güçlendirmelisin’ diyerek özgürleşme konusunda daha fazla çabacı ve mücadeleci olmam gerektiğini belirtiyordu.
Evet, şimdi Şervan yoldaşın izinde yürürken ona ve mücadelesine layık olma ve onu ölümsüzleştirme sözünü ve bunun kararlılığını yüreğimizde taşıyoruz.
Her ne kadar yarım kalmışlıklarımız olsa da, şimdi Şervan yoldaşa ve onun gibi yüzlerce yoldaşımıza ulaşma zamanı…