Enter your email Address

Çarşamba, Aralık 10, 2025
  • Kurmancî
  • Türkçe
[email protected]
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojhilat
      • Rojava
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
    • Dergiler
  • Gençlik
    • Genç Kadın
    • Kürdistan Gençliği
    • Öğrenci
    • Avrupa
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Kültür Sanat ve Spor
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojhilat
      • Rojava
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
    • Dergiler
  • Gençlik
    • Genç Kadın
    • Kürdistan Gençliği
    • Öğrenci
    • Avrupa
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Kültür Sanat ve Spor
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Anasayfa Derinlik Analiz

“Tarihimizde ilk kez yakaladığımız halkımızın ordu yürüyüşünün yakın dönemde zaferi getireceğini bilerek görevlerimizin üzerine yürüyelim – I”

21/01/2022 - 0:03
içinde Analiz, Haberler, Manşet, Toplumsal, Tüm Haberler
Reading Time: 15 mins read
A A
“Özgürlüğün tek doğru tanımı büyüyen zenginleşen, yaratan kişi olmadır – III”
PaylaşTweetle

HABER MERKEZİ – 

Parti ve ulusal kurtuluş mücadelesi tarihimizde ’91 yılının bu son devresini tamamlarken her bakımdan önemli bir süreçten geçmekteyiz. Bir yandan düşman, kendini yenileme, birincil sırada mücadelemizi gündemine koyup özel savaşını eskisi kadar inanmasa da ama yine de ısrarla sürdürme gibi bir konuma ulaşmaya çalışırken, diğer yandan parti ve ulusal kurtuluş mücadelemiz de kendini hem yenileme ve hem de güçlü bir tecrübe temelinde geleceği kesin kazanma biçiminde günde­mine koyma ve bu sefer bir daha yıkılmaya, gerilemeye meydan vermeyecek bir gelişmeyi kesinlikle sağlama gibi bir durumla yüz yüzedir. Biz burada bu çalışmayı geliştirirken, sadece standart bir çalışma dönemini gerçekleştirmedik. Her bakımdan derinleşmiş çizgi ve ayrıntılı uygulama esasları üzerinde çok yönlü durduk ve hatta geleceğin üzerine yürürken engel teşkil edecek tutumlara, anlayış ve çaba düzeyinde artık hiçbir bahaneyle girilemeyeceğini kesinleştirdik.

Gün öyle bir gün, dönem öyle bir dönem ki, artık kendini aldatmanın hiçbir anlamının olmadığı, ne bunun nedenlerine ve ne de sonuçlarına bir anlam verilemeyeceği, belki eski yaşamın çıkarları açısından böyle bir yaklaşımın anlamı olsa bile, artık günümüzde bunun hiç imkânının kalmadığı göz önüne getirildiğinde, ulaşılması gereken yaşama çok yaklaşılması, artık bir bütün olarak partinin, sizlerin doğru ve kesin yürümesini emretmektedir. Bunun gereklerini yerine getiremeyenler, hiç­bir af, hiçbir lütuf beklemesinler, kendilerini açındırmasınlar, ortaya koy­dukları davranışlara hiçbir gerekçeyle saygı ve sabırla karşılık görmeyi beklemesinler. Böylesine güç bir dönemde, böyle tutumları sergileyenler aslında lanetle anılmaktan öteye, ölseler de kabaca böyle değerlendi­rilmekten kurtulamayacaklardır. Bu her zamankinden fazla şimdiki çalış­malarımızda kesinleşmiş, kararlaştırılmıştır. Geçmişin dolaylı-direkt düşman etkisi altında oluşan ve oldukça yanılgılı gaflet türü yaşamı, parti tarafından aşılmıştır. Ama ıs­rarla yine de yaparız diyenler olursa, onlar kendi ettikleriyle kendi ölüm fermanlarını yazmış olacaklardır. Bu­nu artık tartışamayız, affetme gibi bir müessese bile artık burada işlemez. Bu kısa belirlemeden sonra tek­rar da olsa kısa bir durum değer­lendirmesi yapmakta yarar var. Dün­ya düzeninde yeni gelişmelerin ya­şandığı özellikle yüzyılın başından itibaren sosyalizmin kapitalist-emperyalist sistemi zorlayarak Ekim Devrimi’yle gedik açması, Sovyet sosya­list sistemine ulaşması, Birinci Dün­ya Savaşı’nın zayıf düşürdüğü sis­temden böyle bir sonuç çıkartma­sı, ikinci Dünya Savaşı’ndan daha da güçlenerek çıkması, yüzyılın ilk yarısının en önemli gelişmesidir. Bu gelişme dünyayı iki kutuplu, iki sis­temli bir gelişmenin içine aldı. Ama gerçekten geçmiş yüzyıllarla kıyas­lanmayacak kadar halkların-emek-çilerin lehine olan bu büyük geliş­me, günümüze doğru geldiğimizde, Sovyet sistemi içindeki gerileme ve restorasyon çıkışlarıyla bugün için değişik tarzda da olsa dünyayı yeni bir düzenle karşı karşıya bırakmıştır. Hiç şüphesiz eski klasik sömürgeci emperyalist sistem söz konusu değil yine kapitalizmin eski türü önem­li oranda aşınmış, kurulmak istenen yeni düzen kendini çeşitli biçimler­de ele vermektedir. Yeni düzenin belli başlı özellikleri, kapitalizmin yasalarını evrenselleştirme, ulusal sınırları biraz daha zorlama, uluslararacılığı geliştirme, ama bunu daha çok ABD’nin hâkimiyetine götürme, ABD’nin bu anlamda bir zorlaması biçiminde kendini ortaya koymakta­dır. Bunalımı bu biçimde evrenselleşerek aşmak istemektedir. Eski sosyalist ülkelere kapitalizmi taşırarak çıkış yollarını bulmaya çalışıyor. Bunu yaparken gerçekten oldukça bağımsızlaşmış uluslar gerçeği için­de olduğunu biliyor, uluslara klasik ve yeni sömürgeciliği dayatmanın ko­şullarının olmadığının da bilincinde­dir, ama yine de belli bir bağımsızlık türünü, egemenlik statüsünü derece derece, bölgeler biçiminde olsun, uluslar bazında olsun uygulamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken, de­mokrasi bayrağı altında ve insan haklarına dayalı olma temelinde yap­tığı iddiasına sarılmaktadır. Açık ki hem insan hakları ve hem de demok­rasi, kapitalizmin yaygınlaşması açı­sından da anlam ifade eder. Özellik­le emperyalist ülkelerin içindeki dik­tatörlüklerin aşınması -ki her ülke­nin somut koşullarına göre değişik anlamları vardır, ama ağırlıklı olarak aşınmışlardır- ileri bir adımdır. Son çözülüşler, yıkılışlar birçok devrimci değeri de kendisiyle birlikte götür­mesine karşın, kapitalizmin köhnemiş birçok yaklaşım ve uygulamala­rını da tasfiye etmek zorunda kal­mıştır. Özellikle dengelere dayalı diktatörlüklerin son elli yıldır halklar üzerinde anlamsız bir ağırlık teşkil etmeleri ve gelişmeden çok daral­maya ve insanı engellemeye yönelik yanlarının daha bir göze battığı bir gerçektir ve bu anlamda diktatörlüklerin yıkılması, bütün yetersizlikleri­ne ve devrim alternatifinin güçlü olmamasına karşın daha elverişli bir ortama da yol açıyor. Her ne kadar bu yıkılışlar fazla çatışmalarla olmu­yorsa da -ki, bu daha çok Sovyet sis­temindeki gelişmeyle bağlantılıdır-yine de çatışma olasılıkları sık sık gündeme geliyor, gerçekleşiyor ve tam belirgin olmayan bir duruma yol açılıyor.

Yenidünya düzeni aslında düzen olmaktan öteye bir belirsizliktir. Dü­zen biraz belirginleşmeyi ifade eder, bu anlamda düzen değil, biraz düzensizlik gelişiyor. Bu düzensiz­liğin, belirsizliğin daha nasıl ge­lişeceği, nasıl karmaşık hale gele­ceği tam kestirilemiyor. Sosyalist ülkelerin içine girdiği durum aslında tam bir belirsizliktir. Geçmiş sistemin aşılması kötü değil, lakin yenisi kurulamıyor. Adına demokrasi deni­liyorsa da henüz bunun nemenem bir demokrasi olduğu netleşme­miştir. Diktatörlükler yıkıldı deniliyor ama bunların yerine ne denli bağım­sız ve özgür eğilimlerin geliştiği netleşmemektedir. Dolayısıyla em­peryalizmin, özellikle ABD emper­yalizminin, başardım demesinin hiç­bir anlamı yoktur. Dikkat edilirse bu yıkılışlar ABD’nin saldırılarıyla olma­dı, kendi içindeki olumsuz öğelerin, çözümsüzlüğün bir sonucu olarak yıkılış oldu. Değişik bir yıkılış türü­dür, dıştan ağır baskı altında ge­lişen değil, kendi içinde bir hatalar sisteminin, bir yanlışlar sisteminin, bir sosyalizmin özüne ters düşme­nin yol açtığı kokuşmanın, kendi içinde oldukça bağlanmanın so­nuçta bünyeyi kemirip çürütmesi biçiminde bir yıkılıştır, çözülüştür. Bunun yerine ABD emperyalizmi ne getirebilir? Köhnemiş sömürü yöntemlerini dayatmakla bu halklar tat­min olamazlar: Emperyalizm kendi köhnemişliğiyle gerçekten inandırıcı olmaktan son derece uzak. De­mokratik kurumlar olsun, kapitaliz­min ekonomik yöntemleri olsun bu halklara fazla bir şey veremez. İşte çekilen sancı buradadır; kendileri­ne yakışmayanı reddetmişlerdir ye bu iyi bir şeydir, ama yakışan nedir? Kabul edebilecekleri nedir? Kapita­lizmden bu konuda alacakları çok azdır, kendilerinin bir şeyler ortaya çıkartması gerekiyor, işte belirsizlik bu anlamdadır ve bunu gidermeleri için de epey çaba harcayacaklardır. Kendi içlerinde kendi sistemlerini yenileyip ortaya çıkaracaklardır. Bu­nu buluncaya, bunu yaratıncaya, bu­nun savaşımını verinceye kadar da, bu içinde bulundukları bunalım dö­nemi, daha da artarak devam edecektir. Nitekim günlük gelişmeler de bunun böyle olduğunu ortaya koy­maktadır.

Öyle sanıyoruz ki, kapitalizmin zorlukları da artmıştır. Reel sosya­lizm uzun süre kapitalizme dayanak teşkil etti. Onun yıkılışı emperyalist-kapitalizmin sorunları anlamına da gelir. Dolayısıyla emperyalist-kapitalist cephede de bunalım krizleri daha köklü ve yine bir aşama biçi­minde gelişebilir. Eskiden bağımlı, uydu ülkelere kadar diktatörlükler dayatarak götürmek istiyordu duru­mu, yine kendi içinde sürekli tekelcilik ve anti-demokratik yöntemlerle götürüyordu, fakat şimdi bunlar yıkı­lıyor. Dolayısıyla yakın dönemde kapitalist-emperyalist sistemin için­deki bunalımın da yeni biçimler altında daha köklü, daha derin ge­lişmesi kaçınılmazdır. Bütün bunlar, önümüzdeki dönem açısından yeni düzen çalışmaları biçiminde kendini dile getirmekteyse de biz buna yeni düzenden ziyade, düzensizliğin gelişmesi, iki sisteme, iki bloğa dayalı düzenin aşılması, ama henüz yeni dünya düzeninin nasıl gelişe­ceğinin de kestirilememesi diyebili­riz ve bu ancak yine halkların ve daha çok da emeğe dayalı çözüm­lerin devreye girmesiyle çözüm bu­lacaktır. Bu da sosyalizmin kendini yenilemesi anlamına geliyor. Sosya­lizmin bir döneminin kapanıp yeni bir döneminin açılmasıyla, sosyaliz­min mevcut gelişmelere karşılık ve­recek bir aşamaya kendisini ulaş­tırmasıyla ancak, çözüm sağlana­bilecektir. Yani önümüzdeki döne­min düzeninin sağlanmasında sos­yalist yenilenme kesin bir çözüm­leyici güç olarak kendisini dayata­caktır.

Sosyalizmsiz bir dünya düşünü­lemez. Ama şimdi böyle bir sosyaliz­min nasıl gelişmesi gerektiği de tam bir kargaşa içindedir, eski biçimler kesinlikle çözüm değildir. Eski bi­çimlere, o neredeyse yüz yılı aşan biçimlere sarılmak, özellikle kalıpçı yönlerine sarılmak beyhudedir. Bu­nun sonuç getiremeyeceği zaten anlaşılmıştır, ama yeni biçimleniş, yeni bir muhtevayla birlikte nasıl kendisini gösterecektir? Yeni teorik perspektif kadar, yeni program ve perspektif kadar, yeni program ve örgütlenme biçimleri de kesinlikle önümüzdeki dönemin sosyalizmini bekleyen çalışmalar olacak, bu yön­lü görevlerin yerine getirilmesi söz konusu olacaktır. Dolayısıyla yeni düzenlemenin kapitalizmin gücüyle değil, sosyalizmin gücüyle gelişim göstereceği kesindir.

Sosyalizme inançsızlığın özellik­le körüklenmek istendiği günümüz­de asıl yapılması gereken sosyalizm uğruna daha kapsamlı bir teorik çalışma ve onun öncü pratik çabala­rını sergilemektir. Mevcut yeni dü­zen diye tabir edilen gelişmeye verilecek en doğru yaklaşım budur. Kapitalist emperyalizmin daha iyi incelenmesi ve yeni dönemde al­dığı biçimlerinin -sömürü olsun, bas­kı sistemleri olsun, yine onun kül-türel-sosyal boyutları olsun-gelişiminin nasıl olduğunun dikkatle incelenmesi gerekmektedir ki, bu yaratıcı yaklaşımlara ihtiyaç göste­rir. Ulusların bağımsızlık hareketleri­nin yeni biçimleri, klasik sömürgeci­liğe ve yeni sömürgeciliğe karşı kazanılan ulusal kurtuluşların, ba­ğımsızlıkların önümüzdeki dönem­de nasıl evrim göstereceği, yeni bağımsızlık türlerine sosyalizmin öncülüğü altında ve onun bağlaşık-lığıyla nasıl ilerleme kaydedeceği üzerinde durmak önem taşıyacaktır. Bu yönlü gelişmeler şüphesiz ki içinde bulunduğumuz dönemin önem­li sorunlarını teşkil eder. Basmakalıpçı yaklaşımla bu sorunlar çözüm­lenemez. Sosyalizm herhangi bir ideolojiden daha fazla bilimsel bir özelliğe sahiptir, dolayısıyla bilimsel özelliğine daha çok sarılarak ve fakat geçmişindeki muazzam yet­mezlikleri ve yanlışlıkları da göre­rek, aşarak, insana en yararlı sistem olmayı bir kez daha kanıtlayacak ve insanın kurtuluşunda hayati rolünü mutlaka oynayacaktır.

İşte böylesi bir dünya düzenlemesi içerisinde belki de tarihin ve günümüzün en kadük, en kemik­leşmiş, en başa bela bir sistemi olan Türkiye Cumhuriyeti gerçeği karşı­mızda durmaktadır. Biz bu gerçek üzerine çok şeyler söyledik. Şu açık ki bu, bir yandan köhnemiş Osmanlı yıkıntıları üzerine, fakat bir o denli de onun içinden gelmiş değerler tarafından inşa edilirken, kendisi için en elverişli bir uluslararası du­rumdan güç aldı. Yani 1920’lerdeki kapitalizm-sosyalizm çatışmasının den­ge politikasına en çok imkan ver­diği, böylesine bir politikaya daya­narak rahatlıkla sonuç alınabilecek bir aşamanın da ürünüdür. Bir yan­dan son derece elverişli bir Os­manlı kalıntıları sistemi, diğer yan­dan buna oldukça imkan sunan bir yeni uluslararası kapitalist-sosyalist çelişkisinin yanı başında boy verme­si, TC’yi TC yapan gerçek neden­lerdir. Ve o yetmiş yıldır aşağı yukarı bu dengenin bir ürünü olarak yaşa­ma imkanı bulabilmiştir. Bir gerçeği kavramak için ona hayatiyet kazan­dıran ortamı, etkenleri iyi görmek gerekir. Dolayısıyla yetmiş yıldır ulu­sal imhamızı neredeyse sonuç ala­cak aşamaya getiren bu gerçeği, neden ve sonuçlarını iyi görmek zorundayız. 1920’lerin başında böy­le şekillenirken her türlü feodal ent­rika baskı ve sindirme yöntemleri kadar dengeciliğin de her türlü po­litik kurnazlığını sergiledi. Karşı­sındaki Anadolu emekçileri zaten çağlar ötesinin uykusu içindeydiler. Çok sınırlı bir Osmanlı eliti ve yaşamlarını mutlak anlamda ancak böylesi bir devlet kalıntısına ve onun yeni uluslararası alanı değer­lendirmesine dayalı olarak gören paşalar, her türlü çılgınlığı elbette yapacaklar, kural-kaide tanımayan, ahlak tanımayan, baskı ve sömürü­de sınır tanımayan bir gerçekliğe ulaşacaklardı. İşte TC budur. Buna karşın yüzyılların çokça yenilmiş, alabildiğine işbirlikçi ve hep aleyhte yer almış bir aşiret, kabile sistemi içinde bulunan toplumumuzun ha­kim öğeleri (aşiretçi-feodal önderlik elbette ki biraz çıkarlarını kollama amaçlı) TC gerçekliği karşısında kendini kollama girişimlerinde bü­yük bir felaketle karşı karşıya gele­cek ve sadece kendileri açısından bu felaket bu kadar derin kalmayıp halk açısından çok daha derin so­nuçlara yol açacak, bu dönemin ha­kim eğilimi olan ulusal gelişme açı­sından, ulusal kurtuluş açısından en büyük handikaplardan birisi haline gelecekti. Yeni düzene kolay bağ­lanma, işbirliğine yönelme aşiretçi-feodal önderliğin tarihi bir özel­liğidir. Onlar kısa bir isyan döne­minden sonra hızla işbirliğine yö­nelmiş ve ulusal değerlerin ölümcül darbeler yemesine yol açmışlardır. Biliyoruz ki isyan dönemlerinde, çok kötü bir işbirlikçilik türü boy vermiştir. Her türlü ulusal imhayı, inkarı birlikte getiren ve muazzam örgüt­süz, uluslaşmamış, vatan ve özgür­lük değerlerinin yanından bile geç­memiş, yüzyılların o aşiret, kabile, feodal din, mezhep çelişkileri için­de boğulmuş bir toplum gerçeği içerisinde tabii ki gerisin geriye gi­dilecek, her şey tartışmalı hale gelecek, nefes alınamaz bir duruma gelinecek ve bu bizlerin de içinde şekillendiği bir dönemin oluşması­na yol açacak; ulusallık adına, öz­gürlük adına, her türlü insani değer adına bir şeylerin neredeyse kalma­dığı bir durumla yüz yüze bırakacak, son derece inkarcı bir neslin, örgüt­lenme tanımayan, toplumu tanıma­yan, temel insani değerleri tanı­mayan bir inkarcı neslin doğmasına ve işte bu nesle dayalı çok tehlikeli bir yaşamın boy vermesine yol aça­caktı! Biz kendimizi dünyayla yüz yüze bulduğumuzda, aslında bize biçilen kaftan budur, önümüze seri­len yaşam budur. 1950’ler sonrası, bu anlamda yenilmeden de öteye, eski yaşam kalıntılarının da ötesin­de, ne yeni adına TC’nin bizzat ken­di değerlerini sunabildiği, ne de es­ki adına bize bir şeyin kaldığı, aksine her şeyin alınıp-götürüldüğü, en yoksullaşmış bir dönemin nesli olarak büyüme ve bu anlamda çok zayıf bir kişilikle, çarpık, zayıf, inkarcı bir ki­şilikle vücut bulma gibi bir yakla­şımla kuşatılmak ve onun içinde şe­killenmekten başka bir çaremiz yok­tu. Bu kölelik, dünyanın belki de hiçbir toplumunda, ulusunda, halk gerçeğinde ortaya çıkmayan bir kö­lelik biçimidir. Dolayısıyla üzerinde halen durmakta yarar görüyoruz.

Halklar Önderi Abdullah Öcalan 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönderTara
Önceki yazı

GÜNDEM 21 OCAK 2022

Sonraki Yazı

“Dağlar konuşsun – I”

Sonraki Yazı
Devrim kapıyı bir kez çalar!

"Dağlar konuşsun - I"

ÖZEL – Bir çocuğun gözünden Efrîn işgali

ÖZEL - Bir çocuğun gözünden Efrîn işgali

Manşet

  • Dirbêsiyê Gençliği Şehit Berçem Kobanê’yi Andı
  • Kobanê’de Şehit Ehmed Uğurlandı
  • Önder Apo: Toplumdaki Şiddet Olağanüstü Bir Hal Aldı, Tedbirler Alınmalı
  • MGK Kasım Ayı Raporunu Açıkladı: 5 Gazeteci Cezalandırıldı, 3 Gazeteci Hâlâ Tutuklu
  • SAMER: DEM Parti Seçmeninin Yüzde 97’si Önder Apo İle İmralı’da Ziyaretlerin Sürmesini İstiyor
  • HPG-BİM 2019’da Şehit Düşen 5 Özgürlük Gerillasının Kimlik Bilgilerini Paylaştı
  • ÖLÜYÜ DİRİLTME KÜRT ÖLÜSÜNDEN ÖLÜ DİLLER PARADOKSUNA ( II )
  • 3. Orkeşê Festivali İkinci Gününe Büyük Bir Coşkuyla Devam Ediyor

En Çok Okunanlar

  • HPG-BİM 2019’da Şehit Düşen 5 Özgürlük Gerillasının Kimlik Bilgilerini Paylaştı

    HPG-BİM 2019’da Şehit Düşen 5 Özgürlük Gerillasının Kimlik Bilgilerini Paylaştı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Önder Apo: Toplumdaki Şiddet Olağanüstü Bir Hal Aldı, Tedbirler Alınmalı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • ÖLÜYÜ DİRİLTME KÜRT ÖLÜSÜNDEN ÖLÜ DİLLER PARADOKSUNA ( II )

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • ÖLÜYÜ DİRİLTME KÜRT ÖLÜSÜNDEN ÖLÜ DİLLER PARADOKSUNA

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Hamburg Gençliği: Zafer Bizim Olacaktır

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • 3. Orkeşê Festivali İkinci Gününe Büyük Bir Coşkuyla Devam Ediyor

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • SAMER: DEM Parti Seçmeninin Yüzde 97’si Önder Apo İle İmralı’da Ziyaretlerin Sürmesini İstiyor

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HPG BİM, 2024 Yılında Şehadete Ulaşan 5 Özgürlük Gerillasının Kimlik Bilgilerini Paylaştı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • MGK Kasım Ayı Raporunu Açıkladı: 5 Gazeteci Cezalandırıldı, 3 Gazeteci Hâlâ Tutuklu

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • TCŞ Stuttgart’tan “Ülkeye Dönüş” Semineri

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
Şimdi Oynatılan
Nûçe Ciwan

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.

Bizi Takip Edin

  • Telegram
  • Whatsapp
  • Twitter
  • YouTube

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dil
    • Kurmancî
    • Türkçe
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojava
      • Rojhilat
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
  • Gençlik
    • Öğrenci
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.