Too Many Requests from Your Network
Please complete verification to access this content.
HABER MERKEZİ- Xebat Dicle yazdı
“Bir gerilla güncesinde okumuştum, ‘yoldaşlarımın benim yoldaşım olduklarından dolayı gurur duyacakları bir pratiğin sahibi olmak istiyorum’ diyordu. Yoldaşlarını gururlandırmak yeryüzündeki en sade amaç olmalı. Ama herhalde bir o kadar da büyük özveri isteyen zorlu bir yaşam pratiği gerektiriyordur. Çünkü devrimci mücadelede gurur duyulacak pratikler kahramanlık düzeyindeki pratiklerdir.
Okur okumaz bu sözü kendim için de esas almalıyım dedim. Sonra da yoldaşı olmaktan gurur duyduğum yoldaşları düşündüm. Kendini ispatlamış gerçek PKK’liler olan şehit yoldaşlardan sayısız isim geldi aklıma. Mesela Asya Ali ve Rojger Helin ile yoldaş olmanın ne kadar büyük bir gurur olduğunu tarif etmek bile zor. Hele ki onlarla birlikte pratik yapmış olsaydık, daha yakından tanısaydık kim bilir ne kadar gururlanacaktık.
Benim gururlandığım arkadaşlarımdan biri Sur Direnişinin komutanı Çiyager hevaldir. Tüm yaşam pratiği ile hep örnek bir yoldaş oldu ve en son Sur’daki tarihi direnişe yaptığı komutanlıkla kahramanlarımızın arasına girdi. Çoğu yoldaş onun adını o direnişten sonra duydu ve en çok da ‘sonu muhteşem olacak’ sözü ile tanıdı. Oysa o sözü ilk kez söylemiyordu, mücadeleye ilk katıldığı ve gençlik hareketinin sorumlularından olduğu yıllarda yürüttüğü her çalışmada mücadelenin
mutlaka zaferle sonuçlanacağına olan inancını benzer sözlerle dile getiriyordu. Tıpkı Kemal Pir yoldaş gibi PKK’de zaferi görüyordu, o nedenle muhteşem sona inanıyordu.
Zaten Çiyager heval demek umut demekti. Zafere inananların umudu hiç tükenmez, zafere ulaşma heyecanı, isteği ve arzusu onların umudunu diri tutar. Ama heval Çiyager bir de umut verendi. Onun yanında olup da umutsuz kalmak, heyecanını yitirmek imkansızdı. Öyle salt ajitasyonla umut vermeye çalışanlardan değildi asla. Zaten o tarz geçici olur, saman alevi gibi kısa bir süreliğine heyecan verip sürükler ama sonra sönüp gider. O pratiği ile heyecan yaratandı, coşkuluydu. En çok da eylem zamanlarında heyecanı zirveye ulaşırdı, tam bir romantik devrimciydi ve birazda ütopik. Sen katılma, yürüttüğün çalışmalar var, bir şey olursa çalışmalar zarar görür dediğimizde ‘kimse eylem özgürlüğümü ve düşmana vurma hakkımı elimden alamaz’ diyordu. Önder APO üzerindeki tecridi
hiç kabullenemiyordu. Her hafta Önderlikle avukat görüşmelerinin olması gerekiyordu ancak bazı zamanlar düşman bunu engelleyip tecridi derinleştiriyordu. O hafta kimseden talimat beklemeden molotoflarını hazırlayıp yanına bir iki uygun arkadaş alıp eyleme çıkıyordu. Sırf bu tür intikam eylemleri için ‘Başkan APO’nun Talebeleri’ (BAT) adlı bir örgütlemenin oluşumuna öncülük etti. Birçok eylemini de kendisi hem planladı hem de aktif içinde yer aldı.
En büyük hayali Sur’da eylem yapmaktı. Yüzlerce Molotof hazırlasak ve Sur kapılarının üstüne, etrafına konumlansak düşmanı müthiş darbeleriz diyordu. Dağkapı’daki surların düşman tarafından böylesi bir serhıldan korkusuyla yıkıldığını ilk kez ondan duymuştum. Öğrenciliği süresince Sur’da kalmıştı ve her sokağını biliyordu. Oralarda düşmana darbe vurma hayalleri hiç bitmezdi ve her seferinde bir düşünce ile gelirdi.Sur direnişi başladığında zindandaydım ama
neredeyse adım gibi emindim ki heval Çiyager de oradadır. Böyle bir fırsatı kaçırmazdı. Öyle de olmuş, komutan olarak gelmiş, kahraman olarak orada tarihe geçmişti.
Herkesin devrimci olabileceğine sonuna kadar inanıyordu. O nedenle herkesle ilglenir mücadele saflarına katmaya çalışırdı. Tartışmayı çok severdi, tanıştığı, katarsa daha da güzelleşeceğine inandığı yoldaşları toplar, o hafta yayınlanmış Önderlik görüşme notlarını onlara okur sonra da uzun uzun tartışırdı. Önderliğin düşünceleriyle buluşan insanda güzellikler açığa çıkar diyordu. Sur direnişinde etrafında çok sayıda Amed’in ötekileştirilmiş, yoksul, kimsesiz gencinin bulunmasının nedeni buydu. Herkesin ‘lümpen’ dediği, bunlar eski qırıx’lar gibi değil hepsi ‘serseri’ dediği gençleri o etrafına topladı. Çünkü O, Fransız devriminde tarihi bir rol oynayan, şehrin kanalizasyon tünellerinde yaşayan yoksul ve kimsesiz gençleri okumuştu. Lenin’in fedaisi diye bilinen yoldaş Kamo’yu biliyordu. Kürdistan devriminde de nice örnek vardı. Sorun o gençler değil onlara öncülük edememekte diyerek hepsini direnişe katmıştı.
Bunun birebir şahidi değilim elbette ama ondan aldığım çok büyük bir hayat dersi vardı. İki güzel çocuk evimize gelmişti. Henüz 5-6 yaşlarındaydılar ve ikisi de zeki, cıvıl cıvıl çocuklardı. Ben bir tanesi ile biraz fazla ilgilenince Çiyager heval hemen öbürü ile ilgilendi ve beni de dışarı çağırdı. ‘Ne yapıyorsun’ dedi ‘diğer çocuk kıskanabilir vealınabilir.’ Bu kadar duyarlıydı ve hassastı. O nedenle biliyorum ki o insanlar arasına fark koymaz. Bunda umut yok, bundan devrimci olmaz demez, dememiştir.
Hakkında bir şeyin daha bilinmesini isterim. 2004 yılında örgütümüz içinde yaşanan tasfiyeci sürecin etkisi ile Bakur’da da yozlaşmalar yaşanılıyordu. gelen raporların birinde , gençlik kadroları Amed’te kış ortasında terlikle çalışma yürütüyor’ denilmişti. O Çiyager hevaldi, parasız ve sosyalist yaşıyordu. Hiçbir zaman bu tür şeyleri mücadelenin önünde engel olarak görmüyordu. Hayat da hakikat gibi bütündür. Öyle birden bire ve bir eylemle insanlar kahramanlaşmıyor.
Yaşamları onların kahraman olacağına dair işaretlerle dolu olan, o özgürlük ahlakını yaşayan ve yaşatanlar doğru yer ve zamanda doğru eylemin sahibi olduklarında tarihe geçecek eylemlerin sahibi oluyorlar. Yoldaşlarına gururu yaşatan, yoldaşlarının ise onların yoldaşı olmaktan hep gurur duydukları insanlar oluyorlar. Ne mutlu ki Çiyager’lerin, Asya’ların, Rojger’lerin yoldaşı olabilene. Çok sevdiği yıldızlara kavuşmasının 10. Yıldönümünde heval Çiyager’i ve öz yönetim
direnişlerinde şehit düşen tüm kahramanlarımızı saygı, sevgi ve minnetle anıyor, anılarını yaşatma ve amaçlarını başarma sözümü yineliyorum.