HABER MERKEZİ- Kemal Söbe’nin Kaleminden
“Mezopotamya ve Anadolu toprakları ilk medeniyetlerin geliştiği topraklarlardır. Yani bugün insanların geliştirdiğ, kullandığı her şeyin ilkinin keşfedildiği, geliştirildiği coğrafyalar olmaktadırlar. İlk devletleşmeler iktidarlar, sınıflaşmalar ve bu sistemin karakterinden kaynaklı savaşların çıktığı alanlar olması bakımından
sürekli toplumsal gelişimlerin, kavgaların ve isyanların ortaya çıktığı bir alan olmuştur. Öyle ki bu coğrafyalar bir nevi dünyanın merkezi işlevini görmüştür. Hala da bir çok konuda bir çekim merkezi olmaya devam edip bütün dünyanın dikkatlerini üzerine toplamaktadır. Kürtlerin toprakları parsellenmiştir. Günümüzde de 3. dünya savaşı olarak bilinen ve daha çok ta Irak, Suriye ve Arap dünyasında cereyan eden ama aslında Kürdistan üzerinde yürütülen bir savaş olmaktadır. Kürtler son kırk yıllık mücadeleyle 100 yıl önce oluşan Kürt karşıtı statüko önemli ölçüde kırdılar .Yani Kürtler geliştirmiş oldukları mücadeleyle kendi kaderlerini 100 yıl önce tayin edenlerin kaderlerini tayin edecek bir mücadele gerçekliği ortaya çıkarmışlardır.
sürekli toplumsal gelişimlerin, kavgaların ve isyanların ortaya çıktığı bir alan olmuştur. Öyle ki bu coğrafyalar bir nevi dünyanın merkezi işlevini görmüştür. Hala da bir çok konuda bir çekim merkezi olmaya devam edip bütün dünyanın dikkatlerini üzerine toplamaktadır. Kürtlerin toprakları parsellenmiştir. Günümüzde de 3. dünya savaşı olarak bilinen ve daha çok ta Irak, Suriye ve Arap dünyasında cereyan eden ama aslında Kürdistan üzerinde yürütülen bir savaş olmaktadır. Kürtler son kırk yıllık mücadeleyle 100 yıl önce oluşan Kürt karşıtı statüko önemli ölçüde kırdılar .Yani Kürtler geliştirmiş oldukları mücadeleyle kendi kaderlerini 100 yıl önce tayin edenlerin kaderlerini tayin edecek bir mücadele gerçekliği ortaya çıkarmışlardır.
Dünyada en çok siyasal çekişmelerin, kutuplaşmaların ve toplumsal mücadelelerin gerçekleştiği alanlar olması, sahip olduğu tarihsel geçmiş ve dünya için jeopolitik öneme sahip olmasındandır. Tabii ki Anadolu ve Mezopotamya aynı zaman da yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarının sahip olmasıyla sürekli ABD ve AB emperyalizminin iştahını kabarttığı bir alan olmuştur.
Ortadoğu bilindiği gibi son yüz yılda Arap, Fars ve Türk egemen sınıflarının emperyalizmin ( global sermayanin ) işbirlikçiliğini yaptığı ve kendi halklarına kan kusturdukları kanlı bir alan olmuştur. Komprador burjuvazi olarak tabir edilen yerli işbirlikçi sınıflar sahip oldukları çarpık ve vahşi kapitalizmle adeta halklara açlığı, yoksulluğu ve köleliği dayatmışlardır. Türkiye tarihi aslında bir bakıma mücadeleler tarihidir. Türkiye’nin bir türlü kendi sorunlarını çözmemesi, çözememesi aslında kuruluşundan bu yana sahip oldugu anti demokratik yapısından kaynaklanmaktadır. Türkiye’nin katı ulus ve Kürt karşıtı bir zihniyetle kurulması Türkiye’yi sürekli anti demokratik ve halklar karşıtı bir yapıda tutmuş, devlet sürekli başta Kürtler olmak üzere kendi halklarıyla sürekli kavgalı olmuş ve bu kavga hiç durmadan günümüze kadar da devam etmiştir.
Türkiye’de aslında solun geçmişi 1918’lere dayanmaktadır. Yani Türkiye’de sol köklü bir geçmişe sahiptir. ilk ve Solun radikal çıkışları 1960’ların sonlarında başlamış, 1970’ler solun mücadeleyi tam olark geliştirdiği ve sistemi korkuttuğu yıllar olmuştur. Kürt Özgürlük Hakeketi de 1970’ler devrimci ortamında filizlenmiş ve bugünlere gelmiş, halkların iktidarını ve özgür yaşamını kuracak bir siyasal, toplumsal atmosfer yakalamıştır. Türkiye’de sol aslında güçlü bir geçmişe ve kitlesel zemine sahip olduğu halde özellikle de son 30 yılda bu gücünü kullanamamış, sahip olduğu tabanı düzen partilerinin oy devşirdiği bir alana dönüşmüştür. Sol öncelikle kendi aralarında güçlü bir birlikteliğe ve dayanışmaya gidememiştir bu yüzden de en başta birlikteliğe ihtiyacı vardır. Dağınık, parçalı, düzensiz olmak kesinlikle egemenlerin ve AKP’nin ekmeğine yağ sürer. Dönem sadece ideolojik tartışmalarlar sınırlı kalma dönemi değil, ayağa kalkma ve vahşi kapitalizmi, egemenleri tir tir titretme dönemidir. Özgürlük Hareketi büyük bir mücadeleyle büyük devrimci imkan ve olanakları yaratmıştır. Türkiye tarihinde bu kadar mücadele birikimi ve imkanı ilk defa ortaya çıkmıştır. İlk defa toplumların özgür yaşamını gerçekleştirecek kazanımlar Özgürlük Hareketi tarafından ortaya çıkarılmıştır. Bu imkan ve olanakları iyi değerlendirip Türkiye’yi 100 yıllık bataklıktan çıkarmak mümkündür. Türkiye solu kendisini toparlayıp, solda birlik sloganıyla güçlü bir birliktelik sağlarsa, Türkiye’de dışarıya göbekten bağımlı olan işbirlikçi, burjuvazi ve Kürt karşıtı inkarcı sistem halkların mücadelesi karşışında daha fazla dayanamayacak iflas bayrağını çekecektir. Solun kendi kitlesini ayağa kaldırıp harekete geçme ve mücadeleyi kazanma zamanıdır. Türkiye’de küçümsenmeyecek derecede bir sol kitle vardır. Önemli olan bu sol kitleyi ayağa kaldırmaktır. Türkiye solu dağınıklığı ve çok parçalı olma durumunu aşar ve doğru bir taktik ve yöntemle kitleye giderse başarı çok yakındır diyebiliriz.