HABER MERKEZİ – Baran Mawa’nın kaleminden;
Özgürlüğün Ruhunu Kuşanan Gençlikle Zaferin Yeniden İnşasına
Değerli Yurtsever Gençlik !
Ulusal Direniş Bayramımız olan 27 Kasım 1978’den günümüze kadarki direniş ve mücadele geleneğimiz onurlu bir yaşamın ısrarının sonucudur. Önder Apo, Kürt halkı olarak içine düşürüldüğümüz toplumsal utancı özgürlük savaşımımızın temel harcı yaparak ulusal dirilişimizi gerçekleştirmiştir. Her yeni güne tasfiye olacağımızın hayali ve umuduyla uyanan düşman gerçekliğine yarım asırlık bir kabusu yaşatan temel dinamik gücümüz, ruhumuz ve enerjimiz şehitler gerçekliğimizdir. Büyük Şehidimiz, öncü komutanımız aynı zamanda partileşmemizin gerekçesi ve ölçülerinden olan Şehit Haki Karer ve yurtsever gençliğin temel intikam gerekçelerinden olan Roboski katliamının şehitleri şahsında tüm devrim şehitlerine karşı zafer sözümüzü yineliyoruz.
Değerli Yurtsever Gençlik !
Her kuşatma beklenmedik yarılmalarla dağıtılma riskini içinde taşır. Büyük düşünce ve kişilikler devletin ideolojik ve baskı aygıtlarıyla çembere alınmak istendikçe, tarihi çıkışlara evrilmişlerdir. Daha sonra da toplumsal çekim merkezleri haline gelmişlerdir. Aynı şekilde dışarıdan sistemsel zora maruz bırakılan toplumsal dinamiklerin de karşı çıkışlarıyla sistemi parçalamalarına, tarih çokça şahitlik etmiştir. Bu tür durumların zamanla yayılması ise toplumsal direniş örgüsüne dönüşmüştür. Bu kenetlenme de örgütlülüğü oluşturmuştur. Öncülük gerçekliğinde eylemin dilini ve rotasını doğru tutturduğunda ise zafere daha çok yaklaşılmıştır. En nihayetinde de‘’sistemsel güçler ‘’ devrimci mücadele geleneğiyle toplumsal bir ablukayla defalarca teslim alınmışlardır.
Bilindiği üzere, son on yılda Diz Çöktürme Planıyla yürütülen savaşın amacı da hareketimizin etrafında gelişmeye başlayan özgürlük dalgasını kırmaktı. Hareketimizi tamamen tasfiye etmek için, işgalci ve sömürgeci devlet, Önder Apo ve yanındaki yoldaşlarının şahsında başlattığı topyekûn savaşı yaşamın her alanına yaydı. Böylelikle Kürdistan tarihinin en uzun ve yoğun geçen savaş süreçlerinden biri yaşandı. Tüm kirli politikalar özgürlük gerillasının fedailiğine ve kahraman halkımızın direnişine takıldı. Yine Önderliğimiz, bu savaşın tam merkezi olan İmralı İşkence ve Soykırım Sisteminin duvarlarının içine hiçbir zaman sığdırılamadı. Bir özgürlük tufanı misali her defasında kendini İmralı’dan taşırmayı başardı.
Ulaştığı her yerde ise umuda ve direnişe dönüştü. Uluslararası komplodan günümüze kadar Önderliğimiz şahsında özgür ve onurlu yaşam İmralı sularında boğdurulmak istendikçe, Önderliğimiz tüm hücrelerine kadar direndi.
Bu direnişin en görkemli nişanesi ise tarihi manifesto geleneğinin son örneği olan, Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu’nu insanlığa ulaştırmayı başardı. Herkesin kendi penceresinden değerlendirdiği manifestoyu, yurtsever gençlik olarak nasıl en doğru şekilde okuyup, anlayıp uygulayacağımız temel sorudur.
Tabi ki en başta aydın entelektüel gençliğin ardılları olarak manifestonun teorik derinliğinin anlaşılıp kavranılması için araştırma ve incelemelerin büyük bir merakla yapılması gerekmektedir. Şüphesiz, Önderliğin başvurduğu kişiler ve kaynaklara da bakılmalı ve incelenmelidir. Fakat manifestoyu sadece teorik ve çarpıcı kavramsal içeriğiyle ele alma gibi bir yanılgıya düşülmemelidir. Aynı zamanda manifestoyu anlamanın savunmaları anlamaktan geçtiği gerçeğini unutmamak gerekir. Önder Apo; ‘’ Savunmalarım neredeyse ben de oradayım ‘’ derken fikirlerinin yaşamsallaştırılmasının önemine dikkat çekmektedir. Bunun için de manifestonun uygulanma düzeyi, ne kadar anlaşıldığını da göstermiş olacaktır.
Bilmek gerekir ki, Önderlik, bu tarihi belgede, yarım asrı aşan mücadelemizi en özlü şekilde ifadeye kavuşturmuştur. Eskinin yenilgili yanlarının radikal bir hesaplaşmaya tabi tutulduğu, yeni çıkışın da teorik, felsefi ve ideolojik sağlam temellere dayandırıldığı, tarihi bir yargılama ve çıkış anlamına gelmektedir. Önder Apo, toplumsal ve tarihi kördüğümleri daha önce kimsenin yanaşmaya dahi cesaret edemediği konuları tespit etti ve tartışmaya açtı. Sadece bununla da yetinmeyip tutum sahibi oldu. İlk sorunsallık olan kadına yapılan ilk saldırıdan en son saldırıya kadarki kastik katil zihniyeti cesaretle tarihsel sosyolojiye tabi tutup deşifre etti. Bu durumu kadın şahsında toplumun sırtına saplanmış hançer olarak tanımladı. Otuz bin yıllık bir kan kaybının yanında, hançerden kalma toplumsal ve tarihsel bir ‘’ İnsanlık Kamburu ‘’ söz konusudur. Deyim yerindeyse, insanlık sırtını doğrultamıyor. Buna bağlı olarak, manifestoyu ‘’ tarihi yüzleşme ‘’ olarak tanımlamak da yanlış olmayacaktır. Erkeklik zihniyeti, ürkütücü ve dehşet verici bir şekilde toplumsallığı kemirip çürütüyor. Kadın özgürlük ideolojisinin kendini yeniden var edeceği tüm toplumsal ve kültürel değerleri çalıp çırpıp yok ediyor. Bu da yaşamın karşı karşıya kalacağı en büyük felaketlerden birine işaret ediyor. İnsanlığın tutunacak dallarını bir bir kıran bir zihniyetle karşı karşıyayız. Tam da bunun için devrimci yurtsever gençliğin kadın özgürlük ideolojisinde, zihniyet değişim ve dönüşümünün öncülüğünü yapması hayati önemdedir. Narin’in ve Rojîn Kabaiş’in gerçekliği de ancak bu şekilde aydınlatılıp hesabı sorulabilir. Devrim dediğimiz şey de bu değil midir ? Toplumsal dinamikleri harekete geçirebilme yeteneğiyle, saldırı ve tehditleri ortadan kaldıran ruhsal ve ideolojik güçtür. Bu azim ve tecrübe fazlasıyla mevcuttur.
Özcesi, yurtsever gençlik olarak, manifestodan aldığımız güçle insanlığı, kastik katil devletin hançer
belasından kurtaracağımızın iddiasını gösterebilmeliyiz.
Manifestoda Önderliğin ısrarla değindiği diğer önemli husus ise, komünün devlete karşı ısrarla yürüttüğü varlık ve yokluk mücadelesidir. Önderlik içinde yaşadığı ‘’ İmralı Olanaksızlıklarına ‘’ rağmen tarihi, dayanaklarıyla ideolojik bir temel üzerine inşa etmeyi başarmıştır. Bu yeni bakış açısıyla kapitalist modernitenin vurucu gücü olan devlete karşı direniş cephesini daha çok genişletmiştir. Çünkü daha önce tarihin sınıf savaşları olduğu tespiti mücadele eden sistem dışı güçlerin yelpazesini dar kılmaktaydı. Ama şu an bu durum daha da kapsamlı bir hal almış durumdadır. Kısacası Önder Apo, septik ve arayışçı yönleriyle yeni bir tarihi okuma geliştirmiştir. Bunu da savaşarak başardı. Kimi yerde düşünce fukaraları kimi yerde ümmetin yetimleri kimi yerlerde ise insan yerine dahi konulmayan Kürt halkını bir akıl ve ideoloji sahibi yapmak kolay olmadı şüphesiz.
Değerli Yurtsever Gençlik !
Önder Apo, ‘‘aradığınız her şey manifestoda vardır’’ derken yönümüzü manifestoyu doğru anlamaya veriyor. Üniversiteden, mahalleye oradan köye ve fabrikaya yani her yerde en radikal eylemimiz manifestoyu doğru anlayıp doğru anlatmak olmalıdır. Tüm sorunlarımızın çözümü de hedeflerimizin başarılması da bu hakikatte gizlidir. Çünkü manifesto normal bir yerde ve normal şartlarda oluşturulmadı. Herhangi bir yaşam emaresine ya da kendiliğinden biten bir çiçeğe bile tahammül edilmeyen İmralı İşkence ve Soykırım Merkezinde oluşturuldu. Bilindiği üzere İmralı, bir martının dahi habersiz uçamadığı, soğuk bir devlet mekanıdır. Diğer cezaevlerinde devletle yüz yüzesindir, fakat İmralı’da 24 saatin her anında ve herşeyde ‘’ derindevlet’’ vardır. İnsan aklının ve iradesinin düşünürken bile zorlandığı bir yapı ve sistemden bahsetmekteyiz. Bu sistemin 24 saat gözetime dayalı olduğu herkesçe de biliniyor. Bir an bile unutmayalım, İmralı; modern bir morg olarak dizayn edilmiştir. Buna rağmen Önderlik, burada kendini ve düşüncelerini yeniden doğurtabildi. Böylesi bir yerde manifestonun dışarıya çıkmış olmasını hem doğru anlamalıyız hem de doğru değerlendirmeliyiz. İmralı’ya giren ya da çıkan herşey devletin en hassas kurumlarının denetimindedir. Önderlik de devletle yürüttüğü emsalsiz bir mücadelenin sonunda manifestoyu bizlere ulaştırabildi. Bunun için özellikle yurtsever gençliğin ilk işi Manifesto’nun öncü eylemcisi ve pratisyeni olmaktır.
Düşünce gücü gelişmeden, eylem yetkinleşmez. Düşünce harcımız manifestoyu komünalist gençliğin emeğiyle yaşamın her anında eyleme geçirmek olmalıdır. İçinden geçtiğimiz tarihi süreç, nasıl katılacağını bilmeyen ruh hallerini kabul etmemektedir. Hepimiz Önder Apo’ya katıldık. Apoculuk bir ruhtur. Kemal Pir’in, Rıza Altun’un, Mordem Çewlîg’in, Ronî Gever’in ruhudur. Bunun için de fesihle, fesih edilenin eskiyen ve ihtiyarlaşan yanlarımız olduğunu bilelim. Yeniden inşa sürecinde de gençlik, öncülüğü kendinden başlatarak yapmalıdır. Bu konuda mücadele tarihimiz incelenip daha fazla kafa yorulursa yeni bir çıkışın yöntemi de bulunur.
Direniş ve örgütlülük düzeyi, gündem belirleme potansiyelini de içinde taşır. Gençlik gündemlerin ardında sürüklenen değil gündem belirleyendir. Gündemimizde ve dilimizde fesihten ziyade, yeniden inşadaki görev ve sorumluluklarımız olmalıdır. Yine Önderliğin büyük sabırla inisiyatif kullanarak yürüttüğü süreçte hiçbir şekilde rehavet olmamalıdır. Tam aksine tüm çalışmalarımızın merkezinde Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü olmalıdır. Bunun gerçekleştirilmesi içinde eylemsel hattımızda bu denk olmalıdır.
Gençlik her koşul altında radikal eylem hattını esas alır. Faşizmin saltanatı yıkılmadıkça durup beklemek ve etkisiz eylemler yapmak günü geçirmek anlamına gelecektir.
Doğamız, dağlarımız ağaçlarımız yerle bir edilirken seyirci kalamayız. Her ağacın hesabının sorulacağı, tüm güçleri mücadeleye katabileceğimiz demokratik, kitlesel, çadır ve nöbet eylemsellikleriyle gençlik kendi gündemini oluşturabilmelidir. Buna benzer daha birçok eylemsellik planlamasını da belirleyebilir.
Değerli Yurtsever Gençlik !
Amansız bir mücadeleyle, varlığın kazanıldığı özgürlüğün ise başarılmayı beklediği bu günlerde yurtsever gençlik için her anın tarihi bir önemi vardır. Bunun için de devlet tarafının tüm adımlarını hesaplayıp politik bir bilinçle ne söylediğini ve ne yaptığını bilen devrimci bir olgunlukla hareket edilmelidir. Fakat bu da asla kaygılı, tereddütlü ve pasif ruh haliyle katılmak anlamına gelmemelidir. Çünkü gençlik, karakteri gereği üzerine gitmeyi ve koparıcılığı esas alır. Bilinçaltımızda sömürgecilikten ve kapitalist moderniteden kalma ve bizi geri çeken her şeyden kendimizi arındırabilmeliyiz. Yerine de devrimci eğitim faaliyetleriyle özgürlükçü paradigmamızın zihniyetini yaratabilmeliyiz. İlk başta, manifesto ışığında eğitim komünlerini kurarak yeniden inşaya başlanabilir. Önder Apo da komün kurmanın hem hayati hem de ihtiyaç temelli olması gerektiğini belirtmektedir. Bunu temelde toplumsal ihtiyaçları iyi tespit edip gerekli görülen konularda gerekirse günlük veya haftalık komünlerden ya da daha uzun zamana yayılacak komünler kurabilir. Spor, kültür, sanat, tarih, öz savunma, demokratik siyaset, felsefe, sağlık vb. komünlerin nasıl kurulacağı ilk etapta eğitim komünlerinin konusu olabilir. Böylelikle yoğun bir komünal düşünsel emekle nasıl yapılacağının yol haritası belirlenebilir. Bu şekilde büyük bedeller sonucunda oluşan tarihi mirası daha da büyütüp zaferle taçlandırabiliriz.
Sonuç olarak, büyük düşüncelerin her zaman kendini dayandırdığı büyük amaçları olduğu unutulmamalıdır. Yine bu fikirleri yayan insanlar sıradan yaşamı kabul etmedikleri için bunlara hakikat savaşçıları denilmiştir. Yani yaşamı büyük olanların savaşı da eylemi de büyük olmuştur. Hallac ve Jeanne D’arc gibi yakılanlar Nesimiler gibi derisi yüzülenler, Hayri ve Kemaller gibi kendini dirhem dirhem eritenler bu geleneğin yüz akıdırlar.
Kısacası, Apoculuk fedailik geleneğinin en canlı örneği olmaya devam ediyor. Bizler de bu direniş damarından beslenen yurtsever gençlik olarak Önderlik manifestosunun havarisi olmalıyız.
Çünkü manifesto büyük kurtuluşun ve toplumsal çıkmazların teşhisi ve bunlara bir acil müdahale anlamına gelmektedir. Gençlik büyük amaca
ulaşmanın şafağında, özgürlük inşasını manifestoyla başarmanın öncüsü olacaktır.
Bu vesileyle, Önderliğimizin de belirttiği gibi; ‘’ Günümüz gençliği için yüksek hayaller, ancak toplumsal sistem krizinden nasıl çıkılacağına ilişkin olarak anlam taşıyabilir. Hayalleri olmayan bir gençlik yozlaşmaktan ve yaşamı tümden kaybetmekten ancak gerçek hayallere dönüşle kurtulabilir. Kapitalist sistemin sonul krizi olan kaotik durumu kavramak gençlik için çıkış yapma şartıdır. Bununla
birlikte demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik toplum değerlerini özümsemiş olmak tarihsel başarı şansını ona verecek, bir yandan kendini doğru yapılandırırken, özlenen toplumu da yapılandırmada gerçek rolün sahibi kılacaktır. Her şey gençliğin tarihsel toplumsal hamleye yeniden doğru ve yetkin katılmasıyla belirlenecektir.”
Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisinden
