HABER MERKEZİ – Goyî Amed yazdı.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye devrimci gençlik hareketinin küçümsenmeyecek tecrübelerle dolu ve doğru yaklaşıldığında büyük güç ve ilham alınacak bir geçmişi vardır. İşte Denizlerin Mahirlerin İboların, damgasını vurduğu 68’ler Türkiye’sine bakıldığında, halkına karşı sorumluluk duyan bilinçli, cesur, doğasına ihanet etmemiş onurlu gençliğin nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini görmek mümkündür. Türkiye gençliğinin bağrından çıkmış bu büyük dava insanlarının mücadelesi, bugünkü Türkiye gençliği için büyük bir tarihsel miras ve güç kaynağıdır. Denizler Mahirler ve İbolar Kürt ve Türk halkları için mücadele ettiklerini haykırarak kimileri idam sehpasına yürüdü, kimileri direnerek öldürüldü. PKK, bu onurlu devrimci gençlik önderlerinin direnişinden etkilendi ve onların anısını Kürdistan’ da ulusal demokratik devrime dönüştürdü.
Gençlik kendi sorumluluklarını ve duruşlarını sorgulamak durumundadır
Ancak bugünkü Türkiye gençliğine bakıldığında, yanı başında gelişen Kürt özgürlük hareketini bir güç kaynağı ve gelişme nedeni olarak değerlendirip mücadelesinde sıçrama yapmak yerine bu devrimci gelişmeden etkilenmemek için adeta bir çaba içerisindedir. Büyük bir kesimin yaşadığı durum budur. 40 yıllık savaş döneminde de durum budur. Demokratik özerklik ve özgür birlik çözümünün geliştirildiği günümüzde de yaşanan, bundan pek farklı değildir. Örgüt ve mücadele alanında yaşanan etkisizlik nedeniyle bugün demokrasi ve devrim cephesinde saf tutması gereken önemli bir gençlik potansiyeli, farklı noktalara kanalize olmuş durumdadır. Fanatik dini akımların etkisine terk edilmiş gençlik kesimi az değildir. Şoven milliyetçi ideoloji ve örgütlenmeler, önemli bir kesimi kontrol altında tutmaktadır. Globalleşen dünyada etkili olmaya çalışan emperyalist kültürün yozlaştırıcı etkisi karşısında gençlik savunma mekanizmalarından yoksundur. Türkiye de uygulanan şoven milliyetçi politikalar ve antidemokratik uygulamalar, tüm toplumu olduğu gibi gençliği de siyasetin dışına iterek toplum sorunlarından uzak, amaçsız ve günü birlik yaşayan; yönlendirilmeye ve kullanılmaya açık bir konuma getirmek istemektedir. Türkiye gençliği artık kendisini sorgulamalıdır. Şu anda Türkiye’ de bir numaralı ‘demokrasi savunucuları’ militarist şoven milliyetçilerdir. İşte Türkiye gençliği, öğrencileri; aydınları bu tablo karşısında kendi sorumluluklarını ve duruşlarını sorgulamak durumundadır. Tüm bu değerlendirmeler, büyük bir potansiyele sahip olan Türkiye gençliğinden, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin gelişmesinden umutsuz olduğumuz anlamına gelmiyor. Bugün oligarşik sisteme karşı toplumun büyük bir kesiminden, başta Kürtler olmak üzere, değişik kesimlerden yükselen olumlu sesler ve tepkiler vardır. Vazgeçilmez bir ihtiyaç olan demokrasi, adalet ve özgürlük herkesin talebi durumuna gelmiştir. Bu doğrultuda yetersizlikleri olmakla birlikte, ciddi bir tartışma süreci başlamıştır. Bu durum toplumun her zamankinden çok mücadeleye eğilimli olduğunu gösteriyor. Ancak tüm bunlar örgütsüz, kendiliğinden ve uzun vadeli perspektiften yoksundur. Tam da bu noktada Türkiye devrimci gençliğinin rolüne uygun olarak ve etkili bir biçimde devreye girmesi, tüm toplumu kucaklayan demokratik hareketi örgütlemesi ve eyleme geçmesi gerekiyor. ‘Küçük olsun, benim olsun’ anlayışında ifadesini bulan ve yıllardır Türkiye solunu marjinal konuma mahkûm eden dar grupçu çemberi kırarak demokrasiyi isteyen tüm kesimlere ulaşmalı, onlarla ittifak ve dayanışma içerisinde olmalıdır. Zamansız tepkileri ve kendiliğinden hareketleri örgütlü kanallardan ana hedefe yöneltebilmeli ve demokrasi mücadelesinde sürekliliği sağlayabilmedir. Kürt özgürlük hareketi, demokratik özgür birliğin en temel çözümleyici gücü olarak devrededir. Buna karşılık, Türkiye’deki demokrasi ve emek cephesinin örgütlenip harekete geçmesi gerektiği ortadadır. Bunun için Türkiye’nin şiddetle yeni Mahirlere İbolara Denizlere ihtiyacı vardır.
Dar ulusçu ve şoven milliyetçi yaklaşımlardan arınmalı
Gerçek yurtseverliği, sosyalist demokrasiyi, özgürlük ve eşitlik temelinde halkların kardeşliğini savunan, mücadele ruhuyla dopdolu dava insanları olmadan koşullar ne kadar elverişli de olsa demokrasi ve özgürlük mücadelesi gelişemez. Kürt ve Türk halkının demokratik özgür birlik temelinde eşitçe ve kardeşçe bir arada yaşaması için demokrasi ve özgür birlik mücadelesini birlikte omuzlaması ve başarması gerekiyor. Bunun başka yolu yoktur. Bu Kürdistan ve Türkiye gençliğinin ortak mücadele cephesindeki birliğini de ifade eder. Dar ulusçu ve şoven milliyetçi yaklaşımlardan arınarak; sosyalist demokrasinin bir gereği olan halkların özgür demokratik birliğini yaratma bilinciyle mücadeleyi geliştirmekten başka seçenek yoktur. Demokrasi ve özgürlüklerin olmadığı yerde, Türkiye ve Kürdistan gençliğini bekleyen hiçbir gelecek yoktur. Özgürlüksüz ve “Önderliksiz yaşam asla olamaz” ilkesi, en başta onurlu gençliğin yaşam ve mücadele felsefesi olmalıdır. Kemal Pir’in “yaşamı uğrunda ölecek kadar seviyorum” sözü büyük özgürlük tutkusunu ifade etmektedir. Bugün de Kürdistan ve Türkiye dağlarında bu büyük değerleri yaşatan ve onları zafere kadar taşıma kararlığında olan binlerce özgürlük gerillası Türkiye ve Kürt halkının eşit ve özgür birliktelik temelinde yaşamının teminatı ve bu çizginin fedaisidirler. Bugün de yaşanan her şahadet, Mahirlerle, Denizlerle başlayan Haki Karer, Mazlum Doğan, Kemal Pir, Beritan, Zilanlarla ve binlerce kahraman şehitler ile devam eden, devrim şehitleri zincirinin birer halkası olarak halklarımızın özgürlüğüne giden yolu aydınlatmaktadırlar. Bugün bizlere düşen bu değerlere sahip çıkmak ve bu şehitlerin anısını kendi mücadelemizde yaşatarak zafere kadar yürümektir.