HABER MERKEZİ- Kemal Söbe yazdı
“Serbest piyasaya ve özel mülke dayalı kapitalizm insanların hayatını, umutlarını ve geleceğini karartmış durumdadır. Gün geçmiyor ki insanlar sorun yaşamasın, bunalıma girmesin, hatta hayatlarına son vermesin. Demek ki kapitalizm sadece insanın emeğini sömürmüyor, insanları her türlü insani değerden yoksun bırakıyor, insanları geleceksiz bırakıyor, umutları öldürüyor, hayattan bıkmış bir toplum yaratıyor. Ve bunun için hiçbir kural, değer, kaide tanımıyor. Sömürüye dayalı kapitalizmde para, mal, mülk, egemenlik ve mevki-makam için her yol ve her şey mubah oluyor. Kapitalizmde toplum sürekli bir kriz ve bunalım halini yaşıyorlar. Krizin ve bunalımın olmadığı bir gün olmaz. Çünkü azami kar ve kazancı hedefleyen bir sistem ancak kriz ve kaos yaratarak ilerleme sağlayabilir. Onlarca yıl, uluslararası sermaye güçlerinin pazar arayışları ve pazar kazanma durumları rekabete, krizlere ve hatta savaşlara yol açıyor.
***
Rekabet ve sömürü kapitalizmin gelişim ve ilerleme kuralıdır. Kapitalizm hak vermez, alır ve halkı yoksulluğa, açlığa mahkum eder. Bu sistemde insanlar sürekli borçlu, muhtaç, el avuç açarlar. Dikkat edilirse, en başta işçiler-emekçiler, üreten güçler sürekli bir kriz, buhran ve bunalım halini yaşıyorlar, hiçbir zaman rahat ve mutlu, umutlu değiller. Çünkü iyi şartlarda yaşayabilecek imkan ve koşullara sahip değiller.
Değer, ancak üretiğine sahip çıkmakla olur. En büyük değer emektir. Emeğine sahip çıkanlar ancak değer sahibi olurlar, değer üretebilirler, değerli olurlar. Kapitalizm değer üreten güçleri değersizleştiriyorsa, orada çok ciddi bir sorun var demektir. İnsan ürettiği değerlerle insan olabilir, insanlaşabilir. Ama kapitalizm insanda hiçbir değer bırakmıyor. En büyük değer emek olduğuna göre, insanların emeğine ele koyarak, bugünlerini ve yarınlarını da karartıyor.
***
Emeğini ve ürettiklerini kaybedenler, hiçbir şey kazanamazlar, sadece başkalarına maddi değe üretirler. İşçi sınıfı, kapitalizmde sürekli maddi değer üreten bir makine işlevine sahip olur. Kapitalist sistemin sınırları dahilinde bile iyi şartlarda yaşama imkanına sahip olamıyorlar. Bi gün bile iyi şartlarda yaşama olanağı yoktur. Sürekli borçlu ve muhtaçtır. Borçlu ve muhtaç bir toplum ve birey, kapitalizm tarafından daha iyi kontrol edilir, denetlenir. Gelişmiş ve refah seviyesi yüksek Avrupa ülkelerinde bile durum aynıdır ve borcu olmayan insan yoktur. Ya bankaya ya da devlete borçludur. Kapitalizmde toplum yönetmez, yönetilir. Yönetilenler
sürekli el-avuç açarlar. Kendi emeğine sahip olamayanlar, kendi hayatlarını ve geleceklerini belirlemede karar sahibi olamazlar. Emeklerini kaybedenler hiçbir şeye sahip olamazlar.
***
Kapitalizm sorunları çözmez, sorunlar yaratır-üretir ve hiçbir konuda iyileştirici olmaz, olamaz. Kapitalizmde para-kapital-mal-mülk biriktirme tek amaç olduğu için, her şey yapılır. Silah satmak için savaş çıkarırlar, ilaç satışı için hastalık üretirler. Daha kötüsüde sosyal ve kültürel olarak yozlaşmış bir toplum yaratırlar. Bir toplum için en büyük hastalık, yozlaşma ve dejenere olmadır, kapitalizmin esiri ve kölesi olmaktır. İşsizlik ve işsizler ordusu, hayat pahalılığı, fakirlik, savaşlar, kapitalizmin insanlığa ve topluma dayattığı hastalıklardır. İnsanlar insanca ve iyi şart ve koşullarda yaşamak için sürekli grev ve mitingler yapmak zorunda kalıyorlar ya da susup kaderlerine razı oluyorlar. Yoksula yardım anlayışı olduğu sürece, yoksulluk bitmez, artarak devam eder. Kapitalizm yoksulluğun ve sorunların kaynağıdır. Bu sistemden sorunların çözümü için adım atmasını beklemek doğru değil. Çünkü sorunları üreten ve ağışlaştıran bu sistemdir.
***
Kapitalizm her türlü insani değerin sömürüldüğü ve yok edildiği bir düzendir ve bu sistemde insan hiçbir zaman gerçek anlamda insani değerleri yaşayamayacaktır. İnsan emeğinin para ile satıldığı ve sömürüldüğü bir sistemde insani değer aramamak gerekir. İşçi, emeğini düşük bir ücret karşılığında üretim araçlarına sahip olan patrona satıyor-kiralıyor ve aldığı ücretten çok daha fazlasını üretiyor. Bu üretilen emeğe artı değer diyoruz. İşçi tarafından üretilen artı
değer patronun elinde geçtiğinde sermeye olur ve büyüdükçe büyür. Emek sermaye çelişkisi burada başlar. Emeği üreten işçidir ama el koyanda patrondur. Emek, üretenin elinde kalırsa değer haline gelir ve üreteni değer yapar. Ama emek, üretenin elinde alırsa, üretmeyenin eline geçerse, sermaye haline gelir ve çelişki burada başalr. Çelişki bir süre sonra çatışma ve savaş ortaya çıkarır.
***
Kötü yaşam şartlarından dolayı bitmek bilmeyen, maaşa, ücrete zam isteği, grevler, yürüyüşler, enflasyon, hayat pahalılığı, yoksulluk, hatta işsizlik de bütün bu sorunlara eklenince, hayat içinde çıkılamaz bir hale geliyor. İşte bütün bunlar kapitalizmin yarattığı ve çözüm bulmadığı ama toplumunda kapitalizmden çözüm beklediği sorunlar oluyor. Tek çözüm, emeğin, emeği üretenin elinde kalması ve değer haline gelmesi. Emeğini kazanan değer haline gelir ve değer kazanır. Emek toplumsallık içinde kazanılır ve toplumun hizmetine verildiği sürece her türlü sorun çözülür ve bundan kaynaklı çelişki, çatışma olmaz. Emeğin sömürülmesi her türden soruna ve çatışmaya yol açar.
***
Bugün dünya’nın ve insanlığın, emekçilerin yüzlerce, binlerce yıldır yaşadığı en büyük sorun bu sorundur. Emek sorunu çözülmediği sürece hiçbir sorun çözülmez. İnsan toplumsal emeğin bir ürünüyse, ancak toplumsal emeğin kurtuluşuyla insan kurtulur. Toplumsal kurtuluş ancak emeğe ve insani değerlerin korunması ve yaşanılmasına dayalı olan komünanizmde mümkündür. Kapitalist sistemden toplumsal sorunlara çözüm beklemek, sorunları daha da ağırlaştırır. Çünkü toplumsal sorunlar kapitalizmin toplumsal emeği sömürdüğü koşullarda ortaya çıkar ve dolayısıyla bu sömürü şartları sürdüğü sürece, toplumsal sorunlar çözülemez, artarak devam eder. Emek bilincine sahip birey ve toplumlar, toplumsal sorunların çözümünü kapitalist sistemde aramazlar, toplumsal bir düzenin kurulmasında bunu ararlar. Bu toplumsal düzende tabiki emeğin emekçinin elinde kaldığı ve insanlığın hizmetine verildiği komünalist sistemdir…”