Enter your email Address

Cuma, Aralık 5, 2025
  • Kurmancî
  • Türkçe
[email protected]
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojhilat
      • Rojava
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
    • Dergiler
  • Gençlik
    • Genç Kadın
    • Kürdistan Gençliği
    • Öğrenci
    • Avrupa
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Kültür Sanat ve Spor
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojhilat
      • Rojava
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
    • Dergiler
  • Gençlik
    • Genç Kadın
    • Kürdistan Gençliği
    • Öğrenci
    • Avrupa
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Kültür Sanat ve Spor
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Anasayfa Derinlik Açıklamalar

Karayılan: “PKK Olmasaydı, Kürdistan Gericiliğin Merkezi Haline Getirilecekti“

24/11/2025 - 9:19
içinde Açıklamalar, Analiz, Derinlik, Haberler, Kurdistan, Manşet, Önemli Başlıklar, Ortadoğu, Toplumsal, Tüm Haberler, Video
Reading Time: 27 mins read
A A
Karayılan: “PKK Olmasaydı, Kürdistan Gericiliğin Merkezi Haline Getirilecekti“
PaylaşTweetle

BEHDÎNAN – HPG Komutanı Murat Karayılan, Meclis komisyonun İmralı’ya gidip gitmemesi üzerine yürütülen tartışmaları değerlendirirken, sürecin aylarca ilerletilememesine dikkat çekti. Komisyonun soruna dair sağlıklı bir rol oynayabilmesi için “muhatabın doğrudan dinlenmesi gerektiğini” belirten Karayılan, tarihsel dönemeçlerde Kürt–Türk ittifaklarının belirleyici olduğuna vurgu yaptı.

Türkiye’nin bugün de kritik bir eşiğe geldiğini belirten Karayılan, komisyon ziyaretinin çözüm arayışını güçlendirebileceğini ifade etti. Karayılan, bununla birlikte sürecin ilerlemesi için daha köklü siyasi ve hukuki adımların atılması gerektiğini dile getirdi.

Karayılan’ın Stêrk TV’ye verdiği röportaj şu şekilde:

Bilindiği gibi PKK’nin 47. yıldönümü yaklaşıyor. 7 Mayıs 2025 günü PKK’nin kendini feshettiği açıklanmıştı. Bu gün için neler belirtirsiniz?

27 Kasım 1978’de Amed’in Lice ilçesi Fis Köyü’nde alınan tarihi karar yalnızca Parti’nin kuruluş kararı değildi. Bu karar öncelikle ulusal direniş kararıydı. O süreçte Kürt halkına yönelik inkâr ve imha siyaseti çok tehlikeli bir aşamaya ulaşmıştı. Buna karşı ne yapılması gerektiği, sorusu çok önemli bir soruydu. Ya başkaldırıp isyan edilecekti ya da normal-sıradan bir siyasi hareket olarak görülüp meşrulaştırılacaktı. Bu durumda 27 Kasım’da esasen inkâr ve imha siyasetine karşı ulusal direniş kararı alındı. Yani bu ulus varlık kazanacak ve bunun için ne yapılması gerekiyorsa yerine getirecek, direnecekti. Tabii bu direnişin sürdürülmesi için partiye ihtiyaç vardı. Çünkü direnişin daha fazla örgütlü, disiplinli ve düzenli bir sisteme kavuşması gerekiyordu. Bu temelde (PKK) Kürdistan İşçi Partisi’nin kurulmasına karar verildi. Yani Partinin kurulması kararından önce ulusal direnişin verilmesi kararına ulaşılmıştı. Parti bu temelde kuruldu.

PKK, halkımızın tarihine altın harflerle yazıldı. 47 yıl geçti ve bu zaman diliminde gerçekten de bir kahramanlık destanı yaşandı. Bu biçimde yok olmanın önüne geçildi, kendini yeniden yaratma gerçekleşti. Bu nedenle bu günü ‘ulusal direniş kararının alındığı gün’ olarak ele almalıyız. Halk olarak bizim bu tarihi günü, Ulusal Direniş Bayramı olarak karşılamamız ve kutlamamız gerekir.

Evet, PKK bugün kendini feshetmiş olabilir ama 27 Kasım tarihi bir gündür. Alınan karar Kürdistan’da bir milat oldu ve kendisiyle yeni bir dönem başlattı. 47 yıl içerisinde Kürt halkının PKK öncülüğünde yürüttüğü mücadele çok önemlidir. İlkin zindan direnişleri yaşandı; daha sonra tarihi 15 Ağustos 1984 hamlesi gerçekleştirildi ve bilindiği gibi böylece diriliş devriminin gelişmesine yol açtı. Bütün bunlar Kürdistan’da bir rönesans çağını başlattı. Kürt halkı 300 yıl geride bırakılmıştı. Önder Apo’nun çıkışı ve PKK’nin yürüttüğü mücadele ile bu 300 yıllık gerileme aşıldı, Kürdistan’da çağdaş fikir ve düşünce gelişti.

PKK olmasaydı, Kürdistan gericiliğin merkezi haline getirilecekti. Ancak bugün herkesin bildiği gibi Kürdistan bölgede yürütülen özgürlük ve demokrasi mücadelesinin öncü bir merkezi konumundadır. Yani Kürt halkı ve Kürdistan bu mücadelede önemli bir rol oynuyor. Bölgede en fazla mücadeleci olan, özgürlük ve eşitlik mücadelesini yürüten güç Kürdistan halkı ve Kürt siyasi yapılarıdır. Tabi bu kolay olmadı, emek ve mücadeleyle yaratıldı. Kürdistan’da geliştirilen ve toplumda oluşan fikriyat, tüm kadınlarda ve halkta aydınlanma ve bilinçlenmeye yol açtı. Bu şekilde Kürdistan’da mücadeleci bir ruh oluşturuldu. Toplum adeta kendini yeniden yarattı ve böylece uluslaşma gelişti. Dolayısıyla bu yürüyüşün ilk günü, önemli ve tarihi bir gündür. Biz öncelikle bu mücadelenin mimarı Önder Apo’nun, yine bütün yurtsever Kürdistan halkının, halkımızın dostlarının, ilerici dünya halklarının ve tüm yoldaşlarımızın Ulusal Direniş Bayramı’nı kutluyoruz.

Kuşkusuz bugün ve bu tarihi süreç kolay yaratılmadı. Birçok kahraman verdik. Halkımız çok büyük fedakarlıklar yaptı; her boyutuyla ulusal ve destansı bir direniş geliştirdi. Zindanda, dağda ve her yerde bu direnişe öncülük eden ve yükünü kaldıran kahraman şehitlerdir. Tüm kahraman şehitlerimizi Haki Karer, Ali Haydar Kaytan, Rıza Altun ve Sakine Cansız yoldaşlar şahsında saygı ve hürmetle anıyor, anıları önünde eğiliyoruz. Onlara verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyoruz. Onları büyük bir kararlılıkla takip edecek ve mücadelelerini başarıya ulaştıracağız.

Yarın 25 Kasım. Kürdistan ve Avrupa’da çeşitli etkinlikler yapılıyor. Bu konuda mesajınız nedir?

25 Kasım önemli bir mücadele günüdür. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’dür. Kürdistan’da PKK’nin kurulması ve ulusal-demokratik mücadelesinin gelişmesi, aynı zamanda Kadın Özgürlük Hareketi’nin de başlangıcıdır. Kürdistan’da PKK’nin gerçekleştirdiği rönesans çağı en fazla kadını etkiledi. Kadın hem PKK’nin kuruluşunda hem de daha sonra gelişen mücadelede güçlü bir şekilde yerini aldı. Kahramanlıklar sergiledi ve çok değerli şehitler verildi. Tüm Kadın Özgürlük Hareketi şehitlerini Sara, Azime ve Delal arkadaşlar şahsında saygı ve minnetle anıyor, onlara verdiğimiz sözü yineliyoruz.

Ayrıca, son günlerde Botan’ın değerli kızı, kadın özgürlüğünün  mücadelecisi Berivan Kutlu arkadaş hastalık nedeniyle yaşamını yitirdi. Berivan yoldaşın ailesi ve tüm Botan halkına başsağlığı diliyoruz.

Kadın mücadelesi bugün Kürdistan’da önemli bir düzeyde devam etmektedir. Kadın Özgürlük Hareketi-KJK önemli bir deklarasyon yayınladı. Bu deklarasyonla kadın özgürlük mücadelesini yeni bir aşamaya ulaştırmak istiyor. Bu çok önemli ve yerinde bir adımdır.

Kuşkusuz hareketimizden önce de bütün sosyalist hareketler ve önderler kadın hakları, kadın-erkek eşitliği vb. konulardan bahsetmişlerdi. Ancak Önder Apo’nun yaklaşımı daha köklüdür. Önder Apo, kadının köleleştirilen ilk sınıf olduğunu belirledi. “İlkin kadın düşürüldü ve kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez” dedi. Bu nedenle “kadın devrimine ihtiyaç var” belirlemesini yaptı. Önder Apo bu temelde kadın özgürlük çizgisini geliştirdi ve Kadın Özgürlük Hareketi bu zemine dayanarak oluştu. Bu, dünya çapında yeni bir durumdur. Kadın mücadelesinin yeni bir döneme girmesi anlamına gelmektedir.

Hakeza kadın mücadelesi sadece kadınların değil, aynı zamanda insanlığın mücadelesidir. Kadın sorunu bir insanlık sorunudur. Erkek egemenliği tarafından kadına şiddet uygulanması sadece kadının değil bir bütün insanlığın sorunudur. Bu nedenle tüm insanlığın bu vahşete karşı durması gerekir. Bu vahşete karşı çıkılması erkeğin egemenliğinin yıkılması anlamına gelir. Dolayısıyla öncelikle zihniyet ve sistem boyutuyla erkek egemenliğinin yok edilmesi ve o temelde özgürlüğe ulaşılması gerekir. Gerçek özgürlük ve eşitlik ancak bu şekilde gerçekleşir. Bu açıdan Önder Apo’nun kadına ve bununla bağlantılı olarak özgür topluma ilişkin geliştirdiği görüş ve fikirler dünya çapında yeni bir sayfa, yeni bir dönem haline gelmiş durumdadır. Bu temelde bugün Kürdistan’da özgür kadın ve özgür-demokratik halk mücadelesini yürütüyoruz. Bu tüm dünyaya da yeni bir dalga biçiminde yayılıyor.

Bu mücadelenin başarısı, kendisiyle birlikte erkek egemenlikli zihniyetin yıkılmasını ve kadına yönelik şiddetin tamamen ortadan kalkmasını da getirecektir. Bunun yolu da kadın, demokrasi ve ekoloji devrimlerinin gerçekleştirilmesinden geçmektedir. Biz bugün Apocu hareket olarak bu mücadeleyi yürütüyoruz. Bu vahşete karşı durmayı bir görev olarak görüyor, böylece insanlık değerlerini yükselterek gerçek eşitliği sağlayacağımıza inanıyoruz.

Önder Apo ‘Sosyalizmde ısrar, insanlıkta ısrardır’ demekte ve gerçek sosyalistliğin kadına yaklaşım boyutuyla belirlendiğini söylemektedir. Yani ancak kadına doğru yaklaşılarak sosyalist ve insan olunabilir. Bu nedenle kadın sorunu bir insanlık sorunu, kadın özgürlük mücadelesi de herkesin mücadelesidir. Bu temelde herkese başarılar diliyorum.

Hareket olarak daha önce de TBMM’de bir komisyonun kurulmasının olumlu olduğunu değerlendirmiştiniz ama şu ana kadar Türk tarafından herhangi bir adım atılmış değil. Fakat bu birkaç haftadır komisyonun İmralı’ya gidip gitmemesi konusundaki tartışmalar gündemde; en son geçen Cuma günü oyların çoğunluğuyla İmralı’ya gitme kararı alındı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğrudur ve aslında “komisyon İmralı’ya gitsin mi gitmesin mi?” konusu haftalardır değil aylardır tartışılıyor. İnsan şaşırıp kalıyor bu durum karşısında. Komisyon bu sorunu çözmek istiyorsa, sorunun muhatabı Önder Apo’dur. Onu görmeden, görüşlerini almadan nasıl çözecekler?

Esasen tarihsel sosyolojiyi iyi bilmeyen ve okumayan biri, bölgedeki tehlikeleri de göz önüne almadan Sayın Devlet Bahçeli’nin çağrısına ve Önder Apo’nun ona verdiği cevaba anlam veremez. Mesele şudur: Bölge açısından tehlike arz eden durumlar var. Bir dizayn süreci yaşanıyor. Bu önemli tarihsel süreçte Kürt ve Türk halkı birlikte hareket edecek mi, etmeyecek mi? Kürt halkının günümüzde Ortadoğu’da bir irade ve güç olduğu kimsenin göz ardı edemeyeceği bir gerçektir. Mevcut durumda devam eden ve daha da yoğunlaşacak gibi duran bu süreçte Kürtlerle Türkler birlikte olacak mı olmayacak mı?

Biz tarihin çok önemli kavşaklarında Kürt-Türk ittifakıyla gelişmelerin yaşandığını biliyoruz. 1071 Malazgirt ittifakında başarı sağlandı; Türkler o dönemde Anadolu’ya geçti. Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi ittifakıyla da ilerleme yaşandı ve Kudüs özgürleştirildi. Hakeza 1919-1924 yıllarında gerçekleşen ittifakla da Kemal Atatürk öncülüğünde Türkiye’nin kurtuluşu başarıldı. Yani tarihin her önemli dönemde bu iki halk arasındaki ittifak, kendisiyle birlikte başarıyı ve ilerlemeyi getirmiştir. İşte önümüzdeki önemli dönemde de böyle bir ittifak yapılacak mı yapılmayacak mı? Sorun sadece Kuzey Kürtleri değil, genel olarak böyledir. İşte soruna bu şekilde yaklaşmak daha doğrudur. Sadece hukuki ve siyasi değil tarihsel olarak da ele alınması ve soruna bu şekilde yaklaşılması gerekiyor. Bu anlamda sonunda komisyon İmralı’ya, Önder Apo’nun yanına gitme kararını aldı. Bu, yerinde, gerekli ve doğru bir karardır.

Aynı şekilde, Sayın Devlet Bahçeli’nin de belirttiği gibi esas muhatapla tartışılmazsa, bu süreçte gelişme yaşanmaz. Bu göz önündeki bir gerçektir. Bu açıdan gitmeleri iyidir ve sürecin ilerlemesinde bir rol oynayacaktır. Komisyonun yüzeysel değil köklü yaklaşmasını umuyoruz. Komisyon sorunun köklü çözümü noktasında rol oynamalıdır. Şüphesiz komisyonun kendi başına karar almadığını biliyoruz fakat öneriler yapıyor; tespit ve gözlemlerde bulunuyor. Dolayısıyla rol oynayabilir. Esas rolü oynayacak olan Türkiye parlamentosu olmakla birlikte hiç kuşku yok ki bu konuda komisyonun rolü da vardır. Yoksa tek başına silah bırakacak gerillalara dönük yasa çıkarmak asla yeterli olamaz.

Her şeyden önce bu süreci sağlıklı bir şekilde yürütmek için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün gerçekleşmesi gerekir. Bu çerçevede, Umut Hakkı çok önemlidir. Aynı şekilde Kürt halkı da artık Türkiye Cumhuriyeti yasalarında yerini almalıdır. Kürt halkının varlığı yasal olmalı, bu kapsamda demokratik entegrasyon yasaları geliştirilmeli. Bu şekilde her iki halk tüm koşullar altında ittifak gerçekleştirerek birleşebilir. Biz bunu gerçekleştirmek istiyoruz. Önder Apo bunun için uğraşıyor ve bizler Önderliğimizin arkasındayız. Biz halklar arasında birlik oluşturmaya, Kürt-Türk-Arap ve bir bütün bölge haklarının ittifakını sağlamaya, demokratik bir birlik kurmaya varız. Biz bunu taktiksel ele almıyoruz. Fakat Türk devleti tarafı da bunu istiyorsa, o zaman olumlu yaklaşmalıdır. Artık gerçekleri görmeliler. Kürt halkı bir gerçektir ve bir güçtür; bunu görmeli ve buna göre Türkiye’nin geleceğini teminat altına almalılar. Türkiye’nin geleceğini korumak isteyen herkesin sorumlu davranması gerekir. Bu açıdan komisyonun gitmesi olumlu bir adımdır ve çözüm zeminini güçlendirecektir.

CHP bu süreçte komisyondaki oylamaya katılmadı. Genel olarak CHP’nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bana göre CHP yanlış yaptı. CHP’nin bu tutumu kendisine dönecektir. Çünkü CHP son yıllarda Kürt dostu, çözüm, demokrasi ve barış yanlısı bir görüntü sergiledi. Şimdi komisyonda sergilediği bu yaklaşım ise bu imajına ters düşmektedir. Bu tutumuyla bir süredir yansıttığı görüntüyü boşa çıkardı. Evet, “komisyonda varlık göstereceğiz, Kürt sorununda çözüm taraftarıyız” vb. söylemleri var fakat bu önemli süreçte çözüm için İmralı’ya gitmek çok önemli bir konudur. Şimdi CHP’nin sorumlularından biri toplum adına da konuştuğunu iddia ederek meselenin İmralı’ya gitmek noktasında kilitlenmesinin doğru olmadığını söylemektedir. Onların bu tutumu çok yanlıştır. Düzeltmezlerse, kendileri zarar görecek bu durumdan. Çünkü onların kendilerini Kürtler dahil tüm Türkiyenin partisi yapma iddiaları vardı; ancak bu yaklaşım onun tam tersidir.

Her şeyden önce gerçeklerin doğru bilinmesi gerekir: Önder Apo sıradan bir kişi ya da yalnızca sıradan bir parti başkanı değildir. Kürt halkı yüzyıllardır bir önder, bilge ve öncüyü bekliyor. Ahmedê Xanê bile kendi zamanında bundan bahsediyor ve yakınıyor. Yani Kürdistan’da bir önderlik boşluğu vardı. Önder Apo bunu doldurdu. Geliştirdiği fikirler, teoriler, dışarıda ve zindanda sergilediği pratik ve oluşturduğu paradigma ile toplumda ulusal ve demokratik bir bilinç geliştirdi. Kürt halkını yok olmanın eşiğinden alarak bir varlık haline getirdi. Böyle bir önderdir ve bu, Kürt halkı için çok anlam ifade etmektedir. Dolayısıyla Önder Apo’yu görmeyen biri Kürt halkı hakkında tutum sahibi olamaz. Önder Apo’yla görüşmemek Kürt halkıyla görüşmemektir. Bu açıdan Türkiye’deki kimi kesimlerin Önder Apo’ya yaklaşımları yanlıştır. Kürt halkının yüzyıllardır bir önder aradığını ve şimdi Önder Apo’yu bulduğunu görmüyorlar. Bu hakikati görmediklerinden dolayı “nasıl oluyor da 27 yıldır zindanda olmasına rağmen herkes talimatlarını dinliyor, etki ediyor ve bu durumu koruyor” vb. şeyler söylüyorlar. Önder Apo, bu halkın önderi olarak bu çizgiyi ve halkı yeni bir aşamaya getirdi. Bakıyorsun, bazen demokratik siyaset yürüten bazı kişilerin Önder Apo’nun yerine geçebileceği yönünde söylemler gelişiyor. Öyle değil. Hepimiz Önder Apo’nun çizgisinin takipçileriyiz. Kürdistan’da bu ilmi, teori ve pratiği geliştiren Önder Apo’dur. Bu yüzden bugün herkes Kürdistan’da siyasetçi olabilir ancak bu çizgi çerçevesinde rol oynamaktadır. Bunun böyle ele alınması gerekir. Kısacası bu konuda herkesin Kürt Halk Önderliğine doğru yaklaşmasını umuyoruz. Aynı zamanda CHP yönetiminin de yaptığı bu yanlışı görerek bundan dönmesini, gerçekten demokrasi ve barış yanlısı bir tutum sergilemesini, bu temelde tüm Türkiye’nin çıkarına olan çözümde rol oynamasını bekliyoruz.

Bu süreçte bazı taraflar çözüm sürecine karşıdırlar, barışı istemiyorlar; bunların CHP üzerinde de etkileri var. Bunlar, zaten Türkiye’de PKK’nin bitirildiğini, PKK’yle görüşmenin anlamsız olduğunu belirtiyorlar. Bu konuda neler dersiniz?

Bu süreçte daha iyi görüldü ki, ülke içinde ve dışında, Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesini istemeyen taraflar bulunmaktadır. Hatta provoke etmeye ve engellemeye çalışanlar da çok. Zaten bu siyaseti yürütürken insanın öncelikle provokasyon ve tuzaklara karşı duyarlı olması gerekir. Çünkü bir çok güç, çevre ve kişi mevcut savaştan faydalanıyor, rant sağlıyor. Rantçılar vardır. Hem yurt dışında, özellikle büyük devletler boyutunda hem de Türkiye içinde savaştan yararlanan ve kan dökülmesinden rant sağlayan birçok kesim var. Türkiye siyaseti içerisinde hem sol hem de sağ yelpazede yer alanlar söz konusudur. Bazıları profesör, doçent, gazeteci, vb. ünvanlarla basına çıkıp bu yönlü söylemlerle kamuoyunu yanıltmaya ve karşıt propaganda yapıyorlar. Bunlar genel olarak, “zaten PKK’yi zayıflattık, yenme noktasına getirdik hatta bitirdik, o zaman neden diyalog kuralım ve onlarla oturalım” diyorlar. Bir yandan böyle derken, diğer yandan yine aynı kişiler, “PKK, İsrail, Amerika, vb. güçlerle ilişkilenmiş; 100 bin kişilik orduları var; kamyonlarla silah geliyor; PKK büyük bir tehlikedir” diyorlar. Peki bunlardan hangisi doğrudur? Yani hem onu diyor hem de bunu diyor.

Aynı kişiler, “elimizde İHA ve SİHA’lar var, bunlarla herkesi ezebiliriz” diyorlar. Evet, İHA ve SİHA’lar savaşımızda dengenin değişmesinde rol oynadı ve biz Türk devletine İHA ve SİHA’ları kimin bir şekilde tedarik ettiğini de biliyoruz. Bu araçlarla bizi zorladıkları da bir gerçek. Ancak bugün biz de ona karşı gereken silahı elde ettik ve düşürebiliyoruz. Bu nedenle bu araçlar eskisi gibi rol oynayamaz ve bizi zorlayamaz. Peki bu kişiler bu konuda ne diyorlar?

Mesela bu yıl biz 1 Mart’ta ateşkes ilan ettik. Ancak en gelişkin olduğunu belirttikleri Akıncı dedikleri keşif uçağı Qendîl semalarında dolaşmaya devam etti. Bu ateşkese ters bir durumdu. Bu nedenle 16 Mart 2025 tarihinde herkesin gözü önünde Akıncı düşürüldü ve bu eylemi üstlendik. Ancak ardından yine zaman zaman sürdüğü için 14 Ekim 2025 tarihinde yine Qendîl’de Akıncı keşif uçağı düşürülmedi mi? Düşürüldü. Peki o zaman, en gelişmiş-modern ve 12000 metre yükseklikte uçan bir keşif uçağını düşürebilen bir harekete nasıl zayıf diyebiliyorlar? Açık ki ortada bir irade ve güç var. Kimse bu sözlerimizi tersyüz etmemeli aynı zamanda gerçekleri de tersyüz etmemeli. Biz hareket ve halk olarak bir gücüz ve iradeyiz. Ancak Kürt sorununu diyalog ve siyasetle çözmek istiyoruz. Bunun için silahlı mücadele stratejisini sonlandırarak PKK’yi feshettik. Bunu güçsüz olduğumuzdan değil, çözüm istediğimiz için yaptık.

Bakınız; Önder Apo daha 1996 yılının sonlarında Fatih Altaylı ile yaptığı ropörtajda, “savaşı durduralım, Kürt-Türk ittifakını kuralım, birleşelim, ben de bir Anadolu çocuğuyum” diyor. Bugün de aynı şeyi söylüyor. Yani bu mesele güçsüz olup olmama meselesi değildir. Bu mesele, demokratik ulusa ve halkların kardeşliğine dayalı bir sistem oluşturma meselesidir. Bizim zihniyetimiz, fikrimiz böyledir ve bunu gerçekleştirmek istiyoruz. Yoksa öyle zayıflamış, vb. söylemler doğru değil. Önder Apo bundan 52 yıl önce tek başına yola çıktı. Bundan 47 yıl önce PKK Fis Köyü’nde kurulduğu zaman, sayıca az olan bir grup gençten oluşuyordu. Ancak bugün milyonlardan oluşan bir yürüyüştür ve on binlerce kişiden oluşan silahlı gücü vardır. Peki bu başarı değil de nedir? Bu, PKK’nin ve Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin başarısıdır. Bu gerçeğin görülmesi ve böylece doğru ele alınarak sorunların çözülmesi gerekir. Yoksa, gerçekleri göz ardı edip tek taraflı konuşmakla olmaz.

Bu tür söylemleri geliştiren kişiler sorumluluğu olmayan, bilinçli ya da bilinçsiz savaştan yararlanmak isteyen kimselerdir. Zamanında daha çok konjonktürel koşullardan kaynaklı bir süreçte “böyle bir Türkiye oluşturalım ve Kürtleri tanımayalım” demişler ve bu şekilde sürdürmüşler. Ancak artık koşullar değişti. Kürtler varlığını ispat etti, bir hakikattir. Bunun görülmesi ve buna göre yaklaşım sergilenmesi gerekir. Kürt toplumu ve özgürlük hareketi zayıf değil. PKK kendini feshetti ancak Apocu çizginin o kadar takipçisi, özgürlük mücadelesi yürütenler var. Gerçek budur. Ancak o dediğiniz kesimler barış istemeyen, çıkarlarını savaşta gören kesimlerdir.

Türkiye’de Kürt sorunu oldukça, ne demokrasi gelişir ne de ekonomi düzelir. Çünkü bu sorun, tüm Türkiye’nin sorunudur. Şimdi Türkiye’nin nüfusunun 86 milyon olduğu söyleniyor. İşte bu milyonların çıkarını düşünenlerin doğru yaklaşması gerekir. Hem ‘demokrasi taraftarıyım’ deyip hem de inkar ve imha siyasetini savunmak olmaz. Bu nedenle Türkiye’de ilerleme sağlanmasını, ekonominin düzelmesini, demokrasinin gerçekleşmesini isteyen herkesin öncelikle siyasi çözüme doğru yaklaşması gerekir. Önder Apo’nun başlattığı Barış ve Demokratik Toplum süreci çok önemlidir. Bunu desteklemeliler ve Türkiye’nin çıkarlarını ancak bu şekilde koruyabilirler. Savaş taraftarı olup da “Türkiye’nin çıkarlarını savunuyoruz” diyen böyle kişiler yalan söylüyorlar. Kürtlerle savaşarak Türkiye’nin çıkarları savunulamaz. Türkler, tarihin tüm mühim dönemeçlerinde, ne zaman Kürtlerle ittifak yaptıysa başarılı oldular. Ancak Saygı Öztürk gibi şahıslar dar ve ırkçılığa dönüşen ulusalcı bir akılla her yerde Kürt karşıtlığı ve Kürt düşmanlığı yapıyorlar. Kimse bu akılla Türkiye’nin çıkarlarını savunamaz.

Kürt tarafından bazı kesimler de sizlerin karşılıksız adımlar attığınızı belirtiyorlar. En son Kuzey’den ve yine Zap’tan çekilmeyi de böyle yorumluyorlar. Yani tek taraflı adımlar attığınıza yönelik eleştiriler var. Bu konuda neler belirtirsiniz?

Bu şekilde dürüstçe ve ciddi bir biçimde gelen eleştirilere saygıyla yaklaşıyoruz. Bu bir halk mücadelesidir; herkes görüş belirtebilir ve eleştirilerini dile getirebilir. Biz tüm eleştirilere saygı duyuyoruz ve birçoğunu göz önünde de bulunduruyoruz. Çünkü biz komünal olan ve komünalizmi esas alan bir hareketiz. Toplumcu kolektivizmi savunuyoruz. Bu nedenle şüphesiz her düşünceyi göz önünde bulunduruyor ve onlardan faydalanıyoruz. Fakat bazı art niyetli, bir iş yapmadığı halde sürekli düşmanlık yapan kişiler var. Durum ne olursa olsun ister bilinçli ister bilinçsiz olsun, böylesi kesim ve kişilerin pozisyonu bir kontra/karşıt bir duruştur. Böylesi kesimleri tabii ki dışında tutuyorum. Ancak halkımız tarafından, aydınlar ve siyasetçiler tarafından yapılan eleştirileri elbette hoşgörüyle karşılıyoruz. Bu sıradan bir mesele değil, Kürt halkının yüz yıllık meselesidir. Bu noktada adım atmak ve ilerleme sağlamak istiyoruz. Bu kolay bir şey değil. Önder Apo’nun belirttiği gibi Kürt halkının isyan ve ayaklanmaları hep idamla sonuçlandı. Şimdi bir masa kuruldu ve buna anlam vermek gerekiyor. Önder Apo da bu şekilde koydu.

Bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Doğrudur, şimdiye kadar biz tek taraflı adımlar attık. Türk Devleti İmralı koşullarında biraz normalleşme yarattı ama zaten bunun böyle olması gerekiyordu. Yine bir komisyon oluşturuldu ve çift taraflı bir ateşkes var yürürlükte. Bunlar olumlu gelişmelerdir. Ancak şimdiye kadar göz önünde yasal adımlar atılmadı.

Mesela komisyonun bu kararı olumludur ve belki bir sonuç alabilir. Fakat bugüne kadar Önder Apo’nun perspektifleri temelinde attığımız adımların hepsi tek taraflıdır. Hatta tüm halkımızın bilmesi için şunu da belirtebilirim: 26 Ekim’de Qendîl’de arkadaşlar bir basın toplantısı düzenleyerek Kuzey Kürdistan’da provokasyon tehlikesi olan yerlerden çekildiğimizi belirttiler. Tabii bu her yerden bir çekilme değil, provokasyon ihtimalinin olduğu, riskli olan alanlardan bir çekilmeydi. Aynı şekilde Zap’tan, Bahar Tepesi gibi yerlerden de bir plan çerçevesinde geri çekildiğimiz duyuruldu. Bunlar, çok iyi ilerleyen bir süreç var diye attığımız adımlar değildir. Bunlar, ‘süreç tıkanmasın, sürecin önü açılsın ve ilerlesin’ diye attığımız adımlardır. Önder Apo’nun gerekli ve uygun gördüğü ve bizim gerçekleştirdiğimiz bu önemli adımların amacı siyasi çözüm yani barış ve demokratik siyaset sürecinin geliştirilmesidir. Fakat şunu da belirtelim ki artık sonuna ulaştık. Yapacağımız başka bir şey yok. Bundan sonra bu sürecin ikinci aşamaya yani yasal adımların atılmasına geçmesi gerekir. Bu adımlar atılmazsa süreç de tıkanmaya doğru gider.

Bu bir mücadeledir. Nitekim Önder Apo bu süreci bir mücadele dönemi olarak ele aldı. Karşılıklı bir şeyler alıp verelim şeklinde değildir; ancak herkesin kendi tarafından adım atması, sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor. Biz kendi açımızdan gerekli şeyleri ve sorumluluğumuzu yerine getirerek adımlar attık. Artık devletin de gerçekten çözüm istiyorsa adım atması lazım. Bu husus bu çerçevede ele alınmalı.

Evet, biz bu alanlardan geri çekildik fakat acemi değiliz. Bizim de tecrübemiz ve bildiğimiz şeyler var. Elbette tedbirsiz hareket etmiyoruz. Fakat bir mücadele yürütüyor ve barışçıl yöntemlerle sonuca ulaşmasını istiyoruz.

Önder Apo, “Kürtlere bir yer yaratmak istiyorum” diyor. Kürtler, Türkiye ve dünyada yasal olarak bulunmuyor. Herhangi bir kayıtta Kürtler yoktur. Evet, Irak’ta yasal olarak Kürt varlığı kabul edilmiş ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi oluşturulmuş durumda. Hakeza Suriye’de 10 Mart’ta Ahmed Şara ve Mazlum Abdî arasında imzalanan anlaşmada Kürt varlığı kabul ediliyor, Kürt haklarının tanınması gerektiği belirtiliyor. Evet bunlar var ama mesela bugün dünyada ne kadar halk, toplumsal kültür var ise Birleşmiş Milletler’de temsilcileri vardır. Yüz küsur civarında devletin ve devletsiz milletlerin de platformları var. Peki orada Kürtlerin var mı? Yok. Birleşmiş Milletler’de bir tane Kürt temsilci yok. Kürtler Ortadoğu’da en kadim halk olmasına rağmen Kürt halkının Birleşmiş Milletler sisteminde ve Türkiye’de kaydı ve yeri yoktur.

Eskiler bilir; ‘70-‘80’li yıllarda Kürtlerin çoğu askere gitmemek için ve zaten şehirlere çok gitmediklerinden dolayı doğal şekilde kimliksiz yaşıyor, devlet nüfusuna kaydolmuyorlardı. Onlara ‘Kelpe Nüfus’ deniliyordu. Yani hiçbir yerde kaydı olmayan kişiler anlamına geliyor. Bugün Kürtler dünyada kelpe nüfusturlar; yani nüfus dışıdırlar, kayıtlı değildirler. Biz şimdi Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti’nde yasal olarak yer almasını istiyoruz. Ancak bu şekilde cumhuriyet demokratik bir cumhuriyet olabilir; biz de demokratik cumhuriyet için mücadele eden kişiler olabiliriz. Amacımız bu olduğu için ‘ittifak’ diyoruz. Yoksa sadece çözüm olsun diye bunları yapmıyoruz. ‘Eğer anlaşacaksak ittifak kuralım’ diyoruz. Bu nedenle öyle karşıtlık yapılacak bir şey yok. Ama halen kimileri ortaya iddialar atıyor; “PKK şunu yapmış, QSD-PKK bunu yapmış” diyor. Tamam da, anlaşırsak dost olacağız, demokratik cumhuriyet ekseninde aynı cephede yer alacağız. Bunun nesine karşıtlık yapıyorsun!

Bir de diğer parçalar da dahil herkes bilmeli ki Önder Apo’nun yürüttüğü bu çalışma sadece Kuzey’deki Kürtler için değil, bütün Kürtler içindir. Neden? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kürtleri yasal olarak kabul ederse, o zaman Türkiye sınırları dışındaki Kürtlerle de dostluk yapabilir ve işbirliği sağlayabilir. Bu olmadan dostluk olmaz, ancak taktiksel ilişkilenmeler yapılır. Şimdi böyledir çünkü korkuyorlar. Türk Devleti Kürtlerden korkmamalı. Ancak şimdiye kadar korktuğundan dolayı Güney’le ve diğer parçalarla ilişkileri taktikseldir. Tabii bu tarz ilişkilerin yarın öbür gün ortadan kalkması da olasıdır. İşte biz Türk devletinin artık bu hakikati görmesi, Kürtlerin yasal mecrada yer alması ve böylece anlaşmamız gerektiğini belirtiyoruz. Bu temelde tüm Kürtlerle dostluk yapabilirler ve bu yeni bir süreci beraberinde geliştirebilir. Biz Kürt-Türk-Arap halkları arasında ilişkilenme noktasında yeni bir dönem başlatmak istiyoruz. Bu bölgedeki Fars, Asuri-Suryani halklar için de geçerli. Biz demokratik ulus perspektifini savunuyoruz. Bunun bilinmesi gerekir.

Yanı sıra Önder Apo bugüne kadar böyle kritik süreçlerde cesurca bazı adımlar attı ve attığı her zar, du şeş geldi. Bu dönemde de Önder Apo’nun atacağı zarın du şeş olacağına, yani Kürt halkının ve hareketimizin kazanacağına, başaracağımıza inancımız tamdır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönderTara
Önceki yazı

Nav-bel’de “Ülkeye Dönüş” Semineri Düzenlendi

Sonraki Yazı

HPG BİM, Apocu Hareket’in Öncüleri Sabrî Tendurek ve Masîro Xabûr’u Saygıyla Andı

Sonraki Yazı
HPG BİM, Apocu Hareket’in Öncüleri Sabrî Tendurek ve Masîro Xabûr’u Saygıyla Andı

HPG BİM, Apocu Hareket'in Öncüleri Sabrî Tendurek ve Masîro Xabûr’u Saygıyla Andı

Önder APO: Barış için emek veren herkesi saygıyla selamlıyorum

Komisyon, Bugün Önder Apo İle Görüşmeye Gidecek

Manşet

  • İlham Ehmed Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’nda Konuşacak
  • Kerboran’da Kitlesel Taziye Ziyareti
  • Koçyiğit İmralı Görüşmesini Anlattı
  • 11. Yargı Paketi Adalet Komisyonu’nda Kabul Edildi
  • Önder APO’dan İştar Meclisi Konferansı’na Mesaj
  • HPG BİM 2018’de Şehadete Ulaşan 5 Özgürlük Gerillasının Kimlik Bilgilerini Açıkladı
  • Ermeni Kültür Evi ve Ermeni Gençlik Hareketi Sanat Gecesi Düzenledi
  • Kürtler Her Halükarda Özgürlüğü Kazanacaklar

En Çok Okunanlar

  • HPG BİM 2018’de Şehadete Ulaşan 5 Özgürlük Gerillasının Kimlik Bilgilerini Açıkladı

    HPG BİM 2018’de Şehadete Ulaşan 5 Özgürlük Gerillasının Kimlik Bilgilerini Açıkladı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Önder Apo: Sürecin Başarıya Ulaşması İçin Tüm Gayretimi Ortaya Koyuyorum

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Kürtler Her Halükarda Özgürlüğü Kazanacaklar

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • İlham Ehmed Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’nda Konuşacak

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HPG-BİM 2022 Yılında Şehit Düşen 6 Özgürlük Gerlillasının Kimlik Bilgilerini Açıkladı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • DEM Parti Komisyon Üyeleri: Görüşme Tutanaklarının Tamamı Paylaşılsın

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Koçyiğit İmralı Görüşmesini Anlattı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Halep’de Şehit Çiya Hozan Eğitim Devresi Sona Erdi

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HPJ, Şehit Aryen Arê ve Êrîş Berxwedan’ı Andı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Tevgera Ciwanên Şoreşger Qamişlo’da Yeni Bir Komün Kurdu

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
Şimdi Oynatılan
Nûçe Ciwan

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.

Bizi Takip Edin

  • Telegram
  • Whatsapp
  • Twitter
  • YouTube

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dil
    • Kurmancî
    • Türkçe
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojava
      • Rojhilat
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
  • Gençlik
    • Öğrenci
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.