HABER MERKEZİ- Murat Bal’ın Kaleminden
“Şimdi yeni bir eşiğin önündeyiz. Bu eşik, geçmişte yaşananların toplamı ve aynı zamanda nihai hesaplaşmanın bir sonucu. Devlet nizamı ile burjuva klikleri arasındaki çatışma, burjuva muhalefeti üzerinden şekillenerek tamamlanıyor. İktidar güçlerinin bu konuda ne kadar kararlı olduğu son operasyonlarla netleşmiş olsa da, burjuva muhalefetinin hâlâ anayasal sınırlar içinde “bu yanlıştan dönün” çağrıları yapması, dün olduğu gibi bugün de devletten medet umma halinin bir tezahürüdür.
Bu süreçler ve eşikler yeni değildir. Göz göre göre gelinen bir evredeyiz. Burjuva muhalefeti, bu noktaya giden yolu açmış, gelişen olaylara karşı anlamlı bir itiraz sunamamıştır. Geldiğimiz aşama, yeni bir dönemeçtir. Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıkların yanı sıra, bu yeni tablo karşısında toplumsal güçlerin gösterdiği refleks ve direniş, yeni bir pazarlık aracına dönüştürülmeye çalışılıyor. Ancak unutulmamalıdır ki burjuva muhalefetinin sınıfsal karakteri gereği, kitlelerin isyanını ve direnişini sistem içinde tutma arayışı doğaldır. Bizi asıl ilgilendiren ise direnişin ekseni ve yönüdür. Eylemlerin yaygınlığı ve sokaktaki karşılığı belirleyici olacaktır.
Görünürde gençlik, burjuva muhalefetinin kitleleri kendi etrafında toplayarak kontrol altına alma çabalarını erkenden fark edip boşa düşürmüştür. Bu, direniş açısından önemli bir kazanımdır ve hareketin gelişimi için ciddi bir çıkıştır. Sarachane’ye sıkıştırma, sınırlama ve geçiştirme arayışları da boşa çıkarılmıştır. Direniş, burjuva muhalefetinin sınırlarını aşmaktadır ve bu durum hem muhalefeti hem de iktidarı korkutmaktadır. Öğrenci gençliğin müdahalesi, hem ön açıcı olmuş hem de kitleleri etkileyerek birlikte hareket etme yeteneğini geliştirmiştir. Bu da mücadelenin her aşamasının nasıl şekilleneceğine dair bir gösterge niteliğindedir.
Buradaki temel mesele, süreci yalnızca tek adam yönetiminin yaptırımlarını aşmaya indirgemeden, aynı zamanda hedefi büyüterek kitlelerin örgütlü gücünü yaratmak ve bu mücadeleyi toplumsal bir politik bilinçle birleştirmektir. İsyanın sürekliliği de buna bağlıdır. Toplumsal mücadelenin önümüze çıkardığı imkanlar ve fırsatlar, hareketin dinamiklerine nüfuz etme kabiliyetimizi geliştirirken, direnişin örgütlülüğünü nasıl şekillendireceğimizi de öğretmektedir. Yeni araç ve yöntemlerin devreye sokulması veya açığa çıkarılması, tam da böylesi kırılma anlarının bir sonucudur. Bu süreci bu yönüyle biçimlendirmek, safların netleşmesini ve birleşik devrimci mücadelenin kaçınılmazlığını ortaya koymaktadır.
Özgürlük arayışının zorunluluğu ve bu zorunluluğun özgürleştirici gücünün her alana yayılması, odaklanmamız gereken temel noktadır. Öznel ve nesnel gerçekliğimizin tezahürü olarak, mevcut durum artık “yeter” dedirten bir aşamaya ulaşmış ve kitleleri sokağa, eyleme, direnişe çağıran bir realiteyi ortaya çıkarmıştır. Bu birikim, öfke ve nefretin giderek büyümesine yol açmaktadır. Uzun zamandır biriken bu enerji, şimdi bir patlama anına, bir ayağa kalkış zamanına dönüşmektedir.
Faşizmin Gezi direnişi üzerinden korku siyaseti yürüttüğünü biliyoruz. Ancak bugünkü hareket, Gezi’yi aşabilecek bir potansiyeli içinde barındırıyor. Çıkış noktası ve politik düzeyi açısından, direnişin nasıl sürdürüleceği ve sürecin nasıl geliştirileceği doğrudan belirleyici olacaktır. Anı ve zamanı zorlayan koşullar yeniden sahneye çıkmışken, “Ne yapmalı? Nasıl yapmalı?” sorularının cevabı, sokağın belirleyiciliğine bağlıdır. Hareketi harekete geçirmenin imkanları artık her yerde gelişmekte ve yayılmaktadır. Mücadeleyi bilinçli bir şekilde yürütmek, en üst seviyede politik bir isyanın eşiğinde olduğumuz gerçeğini göz ardı etmememizi gerektirir.
Son günlerde yaşananlar, sınıfsal ve toplumsal mücadelemizin önündeki görevlerin pratik olarak bir kez daha sınandığını göstermektedir. Önderlik boşluğunu dolduran süreç, kendiliğinden devrimci bir durumu tersine çevirecek devrimci güçlerin varlığına işaret etmektedir. Bu noktada söz, yetki ve karar, kitlelerin devrimci eylemliliğine hizmet etmelidir. İsyanın, direnişin ve eylemliliğin sürekliliği de buna bağlıdır. Bu sürecin doğuracağı sonuçlar, çelişkileri ve çatışmaları daha da keskinleştirecektir. Mücadelenin ete kemiğe bürünmesi ve direnişin çeşitlenmesi, bu kırılma anını derinleştiren en temel unsurdur. Şimdi yüklenme, isyanı büyütme ve örgütleme zamanıdır!”
Kaynak: Komin Gücü Dergisi