HABER MERKEZİ – Ronî Med yazdı.
Toplumsal dönüşüm süreçlerinde gençlik her zaman belirleyici bir rol oynamıştır. Bu rol ne sadece fiziksel enerjinin kullanımıyla ne de demografik gücün örgütlenmesiyle sınırlıdır. Gençlik, tarihte birçok kez, yeni olanı yaratmanın, eskiyle hesaplaşmanın ve statükoya başkaldırmanın öncüsü olmuştur.
Gençlik sosyolojik bir kategorilerin sınırı aşmış, zihniyet mücadelesinin öncülüğünü yapmış, devrimci bir ruh yaratmış ve yeniden doğuşun öncüsü olmuştur. Bu nedenle tarihsel olarak birçok halk hareketi içinde gençlik sembol olma durumunu aşmış, stratejik bir güç haline gelmiştir.
Tüketen değil üreten, edilgen değil özne olan bir gençlik
Kürt özgürlük hareketinde gençliğe yüklenen anlam da bir paradigmayı temsil eder. Hareketin doğuş anına bakıldığında, kurucu kadroların yaş ortalamasıyla değil, taşıdıkları zihinsel cesaret, politik radikalizm ve ideolojik berraklıkla öne çıktığı görülür. Gençlik burada yaşam tarzı, düşünme biçimi, mücadele ritmi olarak karşımıza çıkar. Dünyanın farklı coğrafyalarındaki devrimci deneyimlerle karşılaştırıldığında, gençliğin bu şekilde merkezi bir pozisyona yerleştirilmesi dikkat çekicidir. Örneğin 1968 kuşağı, Batı Avrupa’da burjuva demokrasisinin sınırlarını zorlayarak üniversiteleri işgal ettiğinde, onların isyanı sistem içi reformları değil, sistemin kendisini hedef alıyordu. O dönemin gençliği Vietnam’daki anti-emperyalist mücadeleyle özdeşleşti, Che Guevara’nın simgesinde adanmışlıkla özgürlüğü birleştirdi. Gençlik, dünyayı sadece anlamakla yetinmedi, onu dönüştürmeye girişti. Fakat bu devrimci dalga birçok noktada sürdürülebilir bir toplumsal dönüşüm üretemedi çünkü ideolojik olarak derinleşemedi ve çoğu zaman pratik örgütlülükten yoksundu.
APOCULAR ise gençliği yalnızca bir dönemsel dinamizm olarak ele almadı, süreklileşmiş bir mücadele pratiği olarak tanımladı. Bu farkın temelinde, gençliğin kurucu özne olarak konumlandırmak yatıyor. Buradaki gençlik tanımı, kapitalist sistemin dayattığı bireyselleşmiş, tüketim odaklı gençlik algısının tam karşısında durur. Tüketen değil üreten, edilgen değil özne olan bir gençlik tasavvurudur bu.
Bu noktada örgütlü gençlik vurgusu kritiktir. Çünkü özgürlük, toplumsal bir dönüşümle mümkün olabilir. Örgütsüz gençlik, sistemin yönlendirmesine açık, enerji ve potansiyelini denetimsiz bir şekilde harcayan bir kitledir. Oysa devrimci mücadelede gençliğin gücü, onun ideolojik eğitimi, kolektif yaşam pratiği ve disiplinli örgütlenmesiyle anlam kazanır.
Kapitalist sistem gençliği bireysel başarı, kariyer planı, tüketime dayalı haz arayışı ve rekabetle tanımlar. Oysa özgürlükçü düşünce gençliği kolektif aidiyet, toplumsal sorumluluk, etik değerler ve dayanışma ilkeleriyle yeniden tanımlar. Bu anlamda devrimci gençlik, sistem karşıtlığı yapıp sistemi dolaylı olarak güçlendiren pozisyonda kalmayıp, aynı zamanda kendi içinde yeni bir insan modeli inşa eden bir güç haline gelir. Sisteme karşı doğru mücadele tarzını bu ince çizgi belirlemektedir.
Sosyalist mücadelelerin tarihine bakıldığında en büyük zaaflardan biri, “sosyalist insan”ın inşasında yaşanan başarısızlıktır. Sovyetler Birliği örneğinde olduğu gibi, devletleşmenin toplumsal devrimi gölgelemesi, bireyin ruhsal ve etik dönüşümünü ikinci plana atmış, sonuçta sistem içsel bir çözülmeyle karşı karşıya kalmıştır. Bu deneyim, sadece yapısal değil, aynı zamanda insani boyutta bir başarısızlığı işaret eder. İşte bu nedenle Kürt özgürlük hareketi, devrimci süreci ulus devlet inşası olarak değil, özgür birey ve özgür toplum inşası olarak tanımlar. Bu yaklaşımın merkezinde ise gençlik yer alır.
Geleceğin inşasında merkezi bir rol biçilmiştir
Gençlik, toplumun yeniden inşasında temel moral güçtür. Çünkü tarih boyunca köklü değişimleri gerçekleştirenler, statükoya en az bağlı olanlar, yani gençler olmuştur. Yaşlı bir toplumun yeniliğe direnci karşısında, gençlik değişimin taşıyıcısı olur. Bu nedenle gençlik bir gelecek tahayyülüdür; umudun somutlaşmış hâlidir. Kendi varoluş nedenini sistemin dışında tanımlayabilen gençlik, hayal edilen yaşamı gerçek kılan temel güçtür.
Bu açıdan bakıldığında, APOCU gençliği evrensel özgürlük arayışının da taşıyıcısıdır. Bugün dünyanın farklı yerlerinde kapitalist sistemin açmazlarıyla karşı karşıya kalan gençlik, benzer bir sorgulama sürecine girmiştir. Toplumsal yabancılaşma, ruhsal yalnızlık, tüketim çılgınlığı, çevre tahribatı gibi kriz başlıkları, gençliği evrensel düzeyde yeni arayışlara itmektedir. Bu anlamda APOCU gençlik Önder APO’nun müdahalesiyle gelişen yeni süreçte, ortaya koyacağı mücadele pratiği tüm dünya gençliğine örnek olabilecek bir alternatif sunmaktadır.
Bu alternatifin temelinde yatan ise ideolojik netliktir. Sadece tepki vermekle yetinmeyen, alternatif bir yaşam biçimini kuran; sadece karşı çıkan değil, inşa eden bir pratik, sosyalizmi yaşamsallaştıracaktır.
Liderlik kültürü dahi burada klasik anlamını yitirir. Çünkü liderlik, karizmatik figürlerden ziyade, ideolojik çizgiye bağlılık, yaşamda örnek olma ve topluma karşı sorumlulukla tanımlanır.
APOCU gençlik için bu liderlik biçimi, kolektif bir bilinç ve mücadeleyle şekillenmiştir. Adanmışlık, fedakârlık ve süreklilik temel ilkeler hâline gelmiştir. Bu ilkelere dayalı bir gençlik hareketi ise tarihsel direnişi geleceğe taşıyacak, yeniden üretip, anlamını derinleştirecektir.
Sonuç olarak gençlik, bir halkın kaderini değiştirme potansiyeline sahip en önemli toplumsal kuvvettir. Bu potansiyel, ancak örgütlenmiş, eğitilmiş ve ideolojik olarak netleşmiş bir şekilde açığa çıkabilir. Kürt özgürlük hareketi, gençliği bu perspektifle konumlandırarak hem kendi tarihinde hem de geleceğin inşasında merkezi bir rol biçmiştir. Gençlik, bir devrimin sürekliliğini ve derinliğini sağlayan temel mayasıdır.