HABER MERKEZİ – Ronahi Malatya’nın Kaleminden;
Genç Kadının Yaşamının İpotek Altına Alındığı Alan
“Anlamın ve doğallığın yok edilmesine, insanın kendi öz değerlerine yabancılaşmasına hizmet eden teknoloji nasıl ele alınmalı? İçinde bulunulan teknolojik çağda herkesin yaşamının bir parçası olan internet, akıllı telefon, sanal veya dijital medya nasıl kullanılmalı?
Bu teknoloji ortamında ortaya çıkan dijital şiddetle nasıl mücadele edilmeli?” sorularına, ancak jineoloji temelinde bir bakış açısıyla cevap olunup anlam derinliğine ulaşılabilir. Cevap arayışımıza dijital şiddeti tanımlayarak başlayalım. Dijital şiddet; insanların, dijital ortamlarda diğer insanlara zarar vermek için başvurdukları her türlü faaliyet olarak tanımlanmakta. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, teknolojinin kullanılma amacı önem taşımaktadır. Teknoloji herhangi bir ideolojinin hizmetine girmediği sürece nötrdür. Jineoloji, teknoloji sorunsallığını demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma ışığında bilimsel olarak ele almaktadır.
İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında, insan yaşamına giren her yeni buluş büyük bir gelişim olarak değerlendirilmekte. Örneğin; internet günlük yaşama girdiğinde, bu duyguyu hemen hemen herkes yaşadı. Fakat teknik ve teknoloji; kapitalist modernitenin, iktidarın hizmetine girmeye başladıkça bunun tam tersi bir durum yaşanmaya başlandı. Kar elde etmek için her türlü yol yöntemi kullanan kapitalist güçler, kendi hizmetlerine aldıkları teknoloji ile insanları özgür olduklarına inandırdı. Bu şekilde insanları düşünsel ve fiziksel olarak daha fazla sömürmeye başladılar. Bu açıdan teknoloji kullanılırken ne için kullanıldığını, kullanılan şeyin neye hizmet ettiğini çok iyi bilmek ve anlamak gerekmektedir. Özellikle varlık ve özgürlük mücadelesi yürüten gençler açısından bu çok önemlidir. O halde, teknolojinin olumlu ya da olumsuz olması; topluma, doğaya, komünal değerlere, özgürlüğe ne kadar yararlı olduğu ve hizmet ettiğiyle ilgilidir. Teknolojinin, ekolojiyi esas alması sonucunda toplumsallaşmaya ve komünal değerlerin yaşatılmasına hizmet etmesi, olumlu olarak değerlendirebileceğimiz ve kullanabileceğimiz yönleridir. Mevcut durumda internet ile her şeye rahatlıkla ulaşmak, hayatı kolaylaştırırken bireylerin yaşamında iktidar denetimini de arttırmaktadır. Oysa ekolojik-teknolojiyi, yaşamı kolaylaştırırken etik kuralları göz önünde bulundurduğu şekli ile değerlendirmek gerekir. Dijital medyada özellikle genç kadınlara yönelik, özgürlük adı altında üretilen programlar, kadınların düşürüldüğü tuzaklar olmaktadır. ‘Güzelleşmek’ adına yapılan botoks, estetik vb. uygulamalar ile hem insanların keseleri boşaltılmakta hem de doğallığı yok edilerek adeta bir taşla iki kuş vurulmaktadır. Diğer yandan güzelleşme adı altında kullanılan kimyasal maddeler hem doğayı hem de kadını zehirleyerek kanser gibi hastalıklara yol açmaktadır. Sosyal medya olarak tanımlanmasına rağmen asosyalliği yaratan dijital medya, insanları bir yandan düşünsel olarak tembelleştirirken bir yandan da yalan yanlış hazır bilgilerle bombardımana tutup kandırmaktadır. Hangi bilginin doğru hangi bilginin yanlış olduğu araştırılmadan, esas kaynağına ulaşılmadan bu bilgilerin kullanılması
özellikle gençleri yanlış yönlendirip ahlaki yozlaşmayı ortaya çıkarmaktadır.
Aşkın anlamsızlaştırılması ile genç kadınlar internet ortamında tanıştığı erkekler tarafından aşk adı altında kandırılarak dijital şiddete uğramaktadır. Örneğin; bazı genç kadınlar görmediği, tanımadığı erkeklere, açık fotoğraflarını göndermekte, daha sonra bu fotoğraflar erkekler tarafından tehdit aracı olarak kullanılmaktadır. Bu durum kadınları fuhuş yapmaya ya da intihara sürüklemektedir. Oysa erkek zihniyetini tanıyan, bunun bilincini kendisinde oluşturan bir kadın bu tuzağa düşmez. Bu nedenle dijital medya mevcut hali ile genç kadınların yaşamının ipotek altına alındığı, özellikle kadınlara yönelik şiddetin yaygınlaştığı bir alan olarak değerlendirilebilir. Yapılan araştırmalar incelendiğinde, dijital medyada kadınlara yönelik şiddetin giderek arttığı, bu şiddetin faillerinin gerçek kimliğinin ise görünmez kılındığı görülecektir. Bu durum dijital medyayı, erkek egemen zihniyetin kendisini ifade ettiği, kadının ise şiddetle yüz yüze kaldığı bir alan haline getirmektedir. Her ideoloji ve sistem, değiştirmek istediği ve oluşturmak istediği toplumu, yaratmak istediği bireyi önceden planlamaktadır. Bunu hazırladığı dizi, film, program (güldürü, evlilik, yemek, müzik vb.) ve dijital medya ile yayar, farklı farklı araçlarla insanların hayal dünyasına, düşünce yapısına girerek enjekte eder. Hedef kitle genelde gençler, özelde genç kadınlardır. Esasında şiddet, cinsiyetçilik, cinsiyetçi dil, ötekileştirme, kölelik en fazla bu mecralarda üretilir. Özellikle Netflix, dijital medya ve televizyonda yayınlanan diziler; şiddeti, katliamı, hırsızlığı, cinsel şiddeti, cinsel güdüyü kışkırtarak toplumda, kadın-erkek çelişkisini derinleştiriyor. Böylece kadında kölelik, erkekte ise egemenlik daha da normalleştiriliyor. Kapitalizm gençliği örgütsüz kılmak için de her türlü kışkırtıcı rolü oynamakta. En tehlikeli olan yönü ise gençliği, her şeyi kendi özgür tercihiyle yaptığı duygusuna ve düşüncesine inandırmasıdır. Dijital medyada özellikle Tiktok aracılığıyla kısa süreliğine hazırlanan videolar; öfke, sevinç, hüzün, mutluluk vb. duygularını kısa aralıklarla insanda amaçsız bir şekilde yaşatır. Bu an, insanın duygularının esir alındığı, düşünmenin ve anlamın yitirildiği andır. Gençlik amaçsız, felsefesiz, şiddet dolu bir yaşama sevk edilerek kapitalist kültürün yaşatılması için vazgeçilmez bir araç olur. Kendi öz kültürüne yabancılaşma, ahlaki ve politik varoluş biçiminden uzaklaşma, toplumsal değer yitimine yol açar. Sistemin ideolojik, kültürel saldırısına karşı bilinçli olan gençlik ise tuzaklara düşmemek için hem ideolojik olarak hem eylemsel olarak mücadele etmeyi esas alır. Özellikle gençliği tüketici duruma düşüren teknolojiyi ve şiddet içerikli programları kullanmamayı esas alarak, kendini bağımlılıktan kurtarır. Amaçsızlığa ve anlamsızlığa neden olan şiddet ve tecavüz kültürünü geliştiren, yaygınlaştıran her türlü dizi ve programın izlenilmemesi için gençler yoğun emek sarf eder. Kapitalist kültüre karşı gençlerin bilinçlenme eylemleri, toplumsal refleksi örgütlemek, farkındalık yaratmak, karşı çıkmak birer mücadele biçimidir. Anne ve babanın küçük yaştan itibaren çocuklarının akıllı denilen akılsız telefon ve interneti kullanmasına izin vermeleri asosyalleşmenin başlangıcı olmaktadır. Öyle ki, çocuklar artık konuşmayı annesi yerine telefondan öğrenmektedir. Konuşmayı makineden öğrenen bir çocuk sağlıklı olabilir mi? Önümüzde, geriye dönüşü gittikçe imkansızlaşan; robotlaşan, makineleşen bireyler topluluğunun ortaya çıktığı bir durum yaşanmaktadır.
Demokratik, ahlaki ve politik bir toplumun inşasının öncüsü olan genç kadınlar, gençleri kazanmayı ve örgütlemeyi esas alırken anneleri de bilinçlendirmeyi esas almalıdır. Özcesi, sanal dünyadan kurtulup, kendi doğallığını yaşamak, doğayla uyumlu yaşamaya başlamak bağımlılıktan kurtulmanın esas adımlarıdır. Teknolojiyi reddetmek yerine, doğru ve ihtiyaç temelinde kullanmak esas olandır. Toplumun ihtiyacı ve yararı için ekolojik-teknoloji geliştirilmelidir. Genç kadınlar da Jineoloji ile buluştukça özgürlük ve hakikat yolculuğunu anlamlandırabilir. Böylece kendi varlık ve kimliğini kazanıp bunu dijital medya da dahil her mecraya taşırabilir. Bu sayede, yaşama büyük anlam yükleyen, hakikatle doğru bağ kuran, özgürleşen genç kadın adeta zehir saçan kapitalizmin panzehri olacaktır.



