HABER MERKEZİ- Eleştiri: Demhat İsmail’in Kaleminden
“Ortadoğu’nun yaşadığı krize Önderlik geliştirdiği devrim mücadelesiyle en güçlü müdahaleyi gerçekleştirdi ve tarihin akışını yeniden şekillendirdi. Sosyalist bir yaşamı kendine esas alan Önderlik bu yaşamı eskisinin eleştirisi ve aşılması temelinde yeni bir paradigmayla inşa etmeyi esas aldı. Bu paradigmayı inşa için de iki temel gücün öncü olacağını bir çok çözümlemesinde ortaya koydu. Kadın özgürlük mücadelesi ve gençliğin kapitalist modernite şahsında iktidarcı sistemin aşılması ve demokratik toplumun inşasının temel gücü olacağına işaret etti. Kadın özgürlük mücadelesi bu gün PAJK öncülüğünde dünya kadın hareketinin gündemini belirler konuma gelmiş, Jineoloji çalışmalarıyla da dünya kadın hareketi için öncü misyonunu yüklenmiş durumda.
Apocu gençlik ise Kürdistan’ın sınırlarını aşarak enternasyonal mücadeleye yeni bir soluk, bir umut olmayı başarmış durumda. Ancak gençlik hareketi olarak yaşadığımız temel handikap Önderliğin ideolojik, felsefi olarak örgütlediği gençliği bir inşa gücü haline getirememek. Yani sistem inşa eden bir noktaya ulaşamadık. Önderlik bu konuda gençliğe dönük ciddi eleştiriler geliştiriyor. Bizde ciddi kişilik hantallığı olduğunu belirten Önderlik “Gençler kendilerini imha edeceklerine demokrasi çalışması yapsınlar, okusunlar, her gün çalışsınlar. Kendilerini acıya boğmasınlar, halkı eğitsinler. Demokratik örgütlenme ve eğitim süreci başlatılsın. Derinliğine demokratik eğitim ve örgütlenmeye ihtiyaç var” talimatını veriyor.
Önderliğin yaptığı gençlik tanımı her yönüyle kendisini anlama çabasını zirveye çıkarmış, paradigma temelinde kendini örgütleyerek, inşa çalışmalarının öncülüğünü yürüten bir güç. Biz ise hala paradigmayı inşa etmek bir yana onu anlamakta dahi hantal yaklaşan bir noktadayız. Kendimize sormamız gereken soru biz demokratik toplumun inşasından kendimizi ne kadar sorumlu görüyoruz, ne kadar inşa ediyoruz, ne kadar toplumu eğitiyor, ne kadar demokratik toplumun öncülüğünü yapıyoruz?
Önderlik, Özgürlük Sosyolojisi kitabında demokratik toplum paradigmasının inşacılarının önüne üç temel görev koyuyor; ahlaki, politik ve entellektüel görevler. Aslında bunlar bir devrimcinin kendini var etmesinin üç temel şartı olarak okunmalı. Bunlardan birini eksik olması devrimciliğinde eksik yapıldığı anlamına geliyor. Elbette bu üç boyut da birbirinden ayrı ele alınamaz. Peki biz ne kadar kendimiz bu üç boyuta göre örgütledik, eylemsel kıldık, eğittik ve bunu topluma taşırdık?
Daha ne kadar kaba pratikçilikle, dar ve dogmatik yaklaşımlar sergilemekle eleştirileceğiz? Bunun özeleştirisi de, aşılması da ancak sistem inşasında birincil sorumluluğun bizim sırtımızda olduğunu anlayarak olur. Yani biz bu paradigmanın sahipleri ve inşa edicileriyiz, bu sistemin her alanında söz ve sorumluluk sahibiyiz, bu sistemi biz inşa edeceğiz, her yönüyle toplumu eğitip örgütleyeceğiz, diyebilmeli ve buna göre bir pratiğini sahibi olmalıyız.
Önderlik 4 Nisan mesajında gençliğe özel selamlarını göndermiş ve çalışmalarımızı yakından tekip ettiğini belirterek sorumluluklarımızın ağırlığını hatırlatmıştı. Bu sürecin nereye evrileceği ve nasıl bir sonuç yaratacağına örgütlü olan gücün karar vereceğini belirten Önderlik şu vurguyu yapmıştı:” Sosyalizm demek toplum demek, toplumculuk demektir. Sosyalistlik ise toplumsallaşmaktır. Kürdistan’da da bu anlayışla siyaset yapmak gerekir. Bunun adı toplumcu, sosyalist siyaset oluyor. Bu da örgütlenmekle olur. Örgütlenme en önemli çalışmadır. Yapamazsanız büyük eleştiririm. Onun için her yerde örgütleneceksiniz, her yeri örgütleyeceksiniz”.
Gençliğin en temel sorumluluğu olan toplumsal örgütlenme her hangi bir sürece bağlı olarak ele alınamaz. Gençliğin varoluşu örgütlenme ve örgütleme üzerine kurulu. Ancak bunu dar bir çerçeveye sıkıştırmak, kendi gücünün ve sorumluluklarının farkında olmamak olur. Yani her çalışmadan kendimizi sorumlu görmeli ve buna göre bir örgütlülüğü geliştirebilmeliyiz. Apocu ruhu her yere, her çalışmaya yaymak bizim birincil misyonumuz olmalı. Bu temelde devrimci gençlik bulunduğu her yerde sistemin inşacısı olduğunun bilinciyle hareket etmeli. Eğitimden sanata, siyasetten özsavunmaya, meclis çalışmalarından diplomasiye kadar her alanda öncülüğünü pratikleştirmelidir. Bu sürece cevap olabilecek duruş ancak bu temelde geliştirilebilir.
Artık yaşadığımız tarihi anın gereklerine göre yaşamalı ve Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlayana kadar soluksuz bir çalışmanın sahibi olmalıyız. İçinde bulunduğumuz süreç muazzam imkanların olduğu, doğru temelde örgütlenebilir ve Önderliğin perspektifleri temelinde yürüyebilirsek halklar lehine güçlü sonuçları alabileceğimiz bir süreç. Ancak bu sürecin handikapı kendi içinde birçok riski de barındırıyor olması. Bir yandan küresel kapitalist sistemin saldırıları, öte yandan Kürdistan’ı işgal altında tutan devletlerin yürüttüğü özel savaş ile başta gençlik olmak üzere bir bütün toplum saldırı altında. Bu nedenle her zamankinden daha fazla aktifleşmeli, bir anı bile boşluk bırakmadan çalışmlayız.
Önderliğini perspektifi temelinde hareketimiz büyük bir stratejik dönüşüm sürecini yaşamakta. Bu süreçten yararlanmak isteyen güçler her an büyük bir özel savaş yürütmekte. Bu saldırıların karşısında ancak bilinçli bir eğitim, örgütlenme, propaganda ve ajitasyonla durabiliriz. Böylesi bir çalışmayı omuzlayabilicek en dinamik güç ise gençliktir. Partini yaşadığı dönüşümü doğru anlamalı ve doğru anlaşılmasını sağlamalıyız. Bunun yolu da başta dikkat çektiğimiz gibi örgütlenme, örgütlenme ve örgütlenmeden geçiyor. Ancak bu şekilde “genç başladık, genç başaracağız” sözünün hakkını verebiliriz.”