HABER MERKEZİ- PJAK, İran’ın ateşkes kararını ihlal etmesine rağmen savaşı başlatan taraf olmayacaklarının altını çizerek halkın katliamla karşı karşıya kalması halinde meşru savunma hakkı gereği kendilerini savunacaklarını söyledi.
PJAK Eş Genel Başkanı Emir Kerimi, BBC Türkçe’ye verdiği yazılı röportajda İran ve İsrail arasındaki savaşın kendilerinin savaşı olmadığını ifade ederek sorunlara demokratik yollarla çözüm aradıklarını belirtti.
PKK’nin silahlı mücadeleyi sona erdirme ve kendini feshetme kararına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Emir Kerimi, “Bu kararlar bizim için geçerli değil. Çünkü İran’da böyle bir zemin yok” ifadelerini kullandı.
Önder Apo’nun 27 Şubat’ta uluslararası toplumla buluşturduğu ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısına tam destek verdiklerini ifade eden Emir Kerimi, bu çağrıyı Türkiye ve Ortadoğu için büyük bir demokratik değişim şansı olarak gördüklerini dile gertirdi.
Emir Kerimi, Türk devletinin Önder Apo’nun çağrısına karşı herhangi bir adım atmamasını eleştirerek şunları belirtiyor: “Bu çağrı ve PKK’nın olumlu yanıtı barış ve demokrasi için büyük umutlar doğurdu. Ne yazık ki şu ana kadar Türkiye devleti bu meseleyi oldukça taktiksel bir şekilde ele alıyor ve bu yönde adım atmaktan kaçınıyor.
‘Rejime karşı nasıl savunmasız kalabiliriz?’
PJAK’ın gündeminde silah bırakma ve fesih kararlarının bulunmadığının altını çizen Emir Kerimi, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kürt sorununun demokratik çözümü için demokratik mücadele ve diyalogu esas alıyoruz. Koşullar ve baskıcı politikalar nedeniyle silahlı mücadeleyi yöntem olarak seçtik. Bize göre Önder Apo’nun çağrısında silahlı mücadelenin temel strateji olmaktan çıkarılması vardı. Silah bırakmak, aşamanın ilerlemesi ve siyasi-hukuki güvenceler sağlanması halinde gerçekleşecek pratik bir adımdır. İran’da böyle bir zemin yoktur. İran rejimi her türlü farklı düşünceyi şiddetle bastırıyor ve mücadele eden insanları idam ediyor. Bu gerçek, Kürt meselesinde daha da belirgin; idamların çoğu Kürt eylemcilerden ve Kürt mahkumlardan oluşuyor. Öğretmeni, çevre aktivistini, kadın hakları savunucusunu idam eden bir rejime karşı nasıl savunmasız kalabiliriz?”
Türk devletinden herhangi bir talepleri olmadığını ve bu nedenle de herhangi bir sorunlarının bulunmadığını belirten Emir Kerimi, Türk devletinin PJAK’a karşı tutumunun devletin kronikleşmiş Kürt fobisinden kaynaklandığını söyledi.
Emir Kerimi, şöyle devam ediyor: “Türkiye’ye karşı hiçbir eylem gerçekleştirmedik ve gerçekleştirmeyeceğiz. Türkiye devletiyle normal ve barışçıl ilişkiler kurma talebimiz var ve bu konuda hazır olduğumuzu belirtiyoruz.”
‘Savaşı başlatan taraf biz olmayacağız’
Emir Kerimi, 2011 yılından bu yana PJAK ve İran arasında devam eden ateşkesin İran-İsrail savaşı nedeniyle kendilerini etkileyip etkilemeyeceğine dair sorulan soruyu, “Her ne kadar İran bu ateşkesi ihlal etmiş olsa da biz hala ona bağlıyız. PJAK asla savaşı başlatan taraf olmayacaktır. İsrail ve İran arasındaki savaş bizim ve halkımızın savaşı değildir, tarafı değiliz. Sorunların demokratik yollarla çözümünü arıyoruz. Sadece bize saldırı yapılır ve halkımız katliamla tehdit edilirse, meşru savunma hakkı gereği kendimizi savunacağız” şeklinde cevap veriyor.
‘Bildirimizde özerklik ilan etmedik’
14 Haziran’da yayınladıkları bildiride özerklik ilanı yapmadıklarını da kaydeden Emir Kerimi, “Bildirimizde özerklik ilan etmedik. Kendi kaderini ve yönetim biçimini belirlemek halkın en doğal hakkıdır. Bildirimizde halkımıza, mevcut kriz ortamında devletten bir beklenti içinde olmadan inisiyatif alarak kendi işlerini yürütmeleri ve temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere çeşitli komiteler kurmaları çağrısında bulunduk” dedi.
‘Hiçbir savaşa sevinmeyiz’
Emir Kerimi, İsrail-İran savaşında sevinecek bir şeyleri olmadığına dikkat çekerek şöyle devam ediyor: “Savaşın acılarını herkesten iyi biz biliriz. Hiçbir savaşta bizi sevindirecek bir şey yoktur. İran-İsrail savaşı olsun ya da olmasın, biz halkımızın hakları için mücadelemize devam ederiz.”
PJAK Eş Genel Başkanı Emir Kerimi, sözlerini şöyle noktalıyor: “Çokça söylediğimiz gibi, savaş özgürlük ve demokrasi getirmez. Biz savaş taraftarı değiliz. Özgürlük ve demokrasiyi getiren, halkların, kimliklerin ve ezilen kesimlerin yürüttüğü demokratik mücadeledir.”