Enter your email Address

Cuma, Aralık 12, 2025
  • Kurmancî
  • Türkçe
[email protected]
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojhilat
      • Rojava
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
    • Dergiler
  • Gençlik
    • Genç Kadın
    • Kürdistan Gençliği
    • Öğrenci
    • Avrupa
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Kültür Sanat ve Spor
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojhilat
      • Rojava
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
    • Dergiler
  • Gençlik
    • Genç Kadın
    • Kürdistan Gençliği
    • Öğrenci
    • Avrupa
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Kültür Sanat ve Spor
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Anasayfa Haberler

Duran Kalkan: Apocu Gençlik Özel Savaş Politiklarına Karşı Mücadele Etmeli

12/12/2025 - 14:05
içinde Haberler, Kurdistan, Manşet, Önemli Başlıklar, Ortadoğu, Toplumsal, Tüm Haberler, Video
Reading Time: 27 mins read
A A
Kalkan: Özel savaşa karşı devrimci savaşla durulur
PaylaşTweetle

BEHDÎNAN – Medya Haber TV’de 11 Aralık Perşembe akşamı yayınlanan özel programa konuk olan Abdullah Öcalan Sosyal Bilim Akademisi Üyesi Duran Kalkan, gündemdeki gelişmeleri ve tartışmaları değerlendirdi.

MECLİSİN GÖRÜŞMESİNİ ÖNEMSEMEK LAZIM

Komisyonun oluşumu, işleyişine dair eleştirilere işaret  eden Kalkan, “Sonuçta bir heyet İmralı’ya gidip Önder Apo ile görüşme yaptı. Bu görüşmeler kısmen kamuoyuna yansıtıldı. Mecliste oluşan komisyona da özetinin aktarıldı ve basın üzerinden kamuoyuna yansıdı. Bunlarda önemli adımlardı. Meclisin bu düzeyde dahil olması hem Komisyon hem gidip Önder Apo ile görüşme yapması diyalogu meclisin, siyasetin üstlenmesi yeni bir adımdı, önemsemek lazım bütün bunları” dedi.

HAYATİ BİR SÜREÇ, GELİP GEÇİCİ DEĞİL!

Kalkan şöyle devam etti: “Heyetin Önder Apo ile yaptığı görüşmelerin sonuçlarını komisyona aktarması da tartışılıyor. Elbette tartışma, düşünce özgürlüğü olmalı. Bu tartışmalar önemli bir durumu da ifade ediyor.  Komisyon çalışmaları da bu temelde önemli bir noktaya geldi deniyor. Bunu bizzat hem Meclis Başkanı hem de Komisyon Başkanı olarak kamuoyuna ilan edildi. Şimdi raporlar alınıyor, komisyona katılan partilerden. Ona göre meclise sürecin hukuki ve siyasi çerçevesinin nasıl oluşması gerektiğine dair kapsamlı bir rapor sunacağı ifade ediliyor komisyonun. Bu önemli. Yani yaptığı çalışmaların sonuçlarını aktaracak ve bir de meclise öneriler sunacak komisyon. Meclisin, siyasetin bu süreci yönlendirmesi, sürecin gereklerini yerine getirmesi için kritik bir nokta. Neler olacak? Nasıl bir rapor hazırlanacak, sunulacak? İçeriği nasıl olacak? Meclis bu önerileri, raporu nasıl ele alacak, nasıl değerlendirecek? Kuşkusuz onları izleyeceğiz, göreceğiz. Şimdiden peşinen bir şey söylemek doğru olmaz. Zamanında görüp objektif fikirler beyan etmek daha doğru. Bu anlamda işte kamuoyu da biz de izliyoruz gelişmeleri bu yönüyle. Yani her yeni adım oldukça, onları gördükçe kuşkusuz görüşler belirtilecek, herkes tutumunu ortaya koyacak. Kritik bir süreç, daha çok dikkatli olmak gerekiyor. Özenle yaklaşmak lazım. Biz hep ifade ettik. Yani bu süreç gelip geçici bir süreç değildir. Hayati bir süreç.  Önder Apo bunlar üzerinde çok vurgu yaptı. Bu Türkiye açısından da Kürtlerin geleceği açısından da, aslında bölge ve insanlık açısından da çok büyük önem arz eden bir süreç. Öyle bunu anlamayan, görmeyenler ucuz perdeden konuşuyorlar bol bol. Yani derler ya sırtında yumurta küfesi yok. Dili döndüğü gibi söylüyor, aklına ne gelirse söylüyor. Böyleleri yok mu? Var.

YÜZYILIN, BİN YILIN PLANLAMASI

Fakat  onlara bakmamak lazım. Sürecin ciddiyetini, önemini, anlamını, ne tür felaketleri önlemeyi öngördüğü kadar nasıl bir gelecek yaratmayı, demokratik gelecek yaratmayı da öngördüğünü görmek lazım. Önder Apo dedi: ‘Önümüzdeki yüzyılın, bin yılın planlamasını yapıyoruz. Türkiye’nin demokratikleşmesi, Türk-Kürt halklarının ve bütün halkların kardeşliği temelinde, Ortadoğu halklarının kardeşliği, demokratik birliğine dayalı yeni bir dünyanın şekillenmesi için mücadele ediyoruz’ dedi.  Yani işte küresel sistem var diyoruz. Bütün dünya neredeyse bir köye dönüşüyor. Herkes artık küresel hareket ediyor. Kapitalist sistem de bir küresel hegemonik yapı kurmuş. En çok da Ortadoğu’yu yüzyıldır ne hale getirdiler ortada. Bütün dünya böyle bir Ortadoğu’nun nasıl olumsuzluklarını yaşadı? Baskısını, sömürüsünü yaşadı. Bir avucun haddinden fazla zengin olması karşılığında. Şimdi bu kadar dünyada yaşanan kötülüklerin, savaşların, açlıkların, krizlerin, şimdi su sorunu çıkıyor ortaya ki bu tür sorunların bu kadar derinleşmiş savaşların hepsinin altında aslında işte bu tür sorunlar yatıyordu. Asıl Ortadoğu’nun bu hale getirilişi ki onun da merkezinde Kürt sorunu vardı. ‘Bütün bunları çözmeye çalışıyoruz’ dedi Önder Apo.

DOĞRU YAKLAŞILMALI

Nitekim son olarak DEM Parti heyeti de gitti, görüştü Önder Apo’yla. Görüşmelerine dair basına açıklamalarda bulunmuşlardı. Çok önemli açıklamalardı. Önder Apo küresel düzeyde sürecin önemini yeniden vurguladığı gibi yani evet, iç kamuoyuna, topluma da çağrılar yapıyordu. Yani herkesin doğru yaklaşması gerektiği vurgusu var. Toplumun doğru algılaması gerektiği vurgusu var. Yani birliğe dönük çağrıları var bunlar hep. Çok önemli mesajları vardı. Aslında imkanları olsa kuşkusuz kamuoyunu aydınlatmada çok daha güçlü mesajlar verecek.”

SÜRECİN ZORLUKLARI VAR, ANLIYORUZ 

Çözüm adresi olarak herkesin adresi meclis olarak gösterdiğini söyleyen Kalkan, “O halde meclis bu iradeyi gösterebilmeli, bu gücü ortaya koyabilmeli. Dolayısıyla daha fazla sahip çıkabilmeliydi. Yani bir savaş var, çözüme götürülüyor. Savaşan taraflar görüşme yapıyorlar. Yani bu görüşmeyi ciddiyetle ele almak, buna katılmak en temel şeydi.  Fakat böyle işte belli baskılar da var. Aslında zorlukları var sürecin. Biz anlıyoruz. Yani herkes üzerinde zorlukları var. Tarafların, muhataplarımızın da zorlukları var. Fakat bunlar var diye yani siyaset suskun olamaz, güçsüz davranamaz. Türkiye siyaseti bu anlamda ciddi ve tarihsel bir sınavla yüz yüze. Geçen süreçte iyi bir sınav veremedi. Şimdi gerçekten sınav vererek bir çıkış yapacak mı, yapamayacak mı? Aslında sorunun önemli bir yanı bu. Bu anlamda yani sınavını doğru verebilmeliydi.  Ama yani öyle olmadı” diye konuştu.

BU SINAV, CHP’YE PUAN KAYBETTİRDİ

Heyete katılmayan partilerin özeleştirilerinin de olduğunu söyleyen Kalkan, “Heyete katılmayan partiler sonra özeleştirisel yaklaşım gösterdiler ama bir kısmı ‘özrü kabahatinden büyük’ denilir ya o nitelikteydi. CHP’nin söylemleriyle yaptığı birbirini tutmadı yani. Bunun bir karşılığı olur CHP için. Yani şimdi müdahaleler var diye tartışılıyor. Arkadaşlarımız içerisinde de bu görüşte olanlar çoktur. Hem bu Yeni Yol grubuna müdahale olduğu hem de CHP’ye işte müdahale olduğu yönünde şeylerdir. Önder Apo da ‘darbe mekaniğinin her an geçebileceği, alttan alta çalıştığı’ uyarısını yaptı. Bunların da etkisi olabilir tabii öyle bir şeyde. Fakat bir müdahale şeyleri var. Söylemlerle pratik bir olmadı. Bu sınav kendilerine puan kaybettirdi yani.

DAHA TUTARLI OLMALILAR

Örneğin Yeni Yol grubunu oluşturan partiler o kadar şey konuşuyorlardı ki. Onun gereği mecliste kendilerinin görüşü kabul görmemiş bile olsa komisyonda, heyet olunca en başta biz gideceğiz demeliydi. CHP hemen şey arkasından Kürt sorununun demokratik çözümünden söz etti. Gerçekten tutarlıysa o zaman çözümün adresi Önder Apo’ydu. Özgür Özel, Diyarbakır’da kamuoyuna vaatte bulundu. Dedi: ‘Kürt halkı ne diyorsa bizim için geçerli o’ halk diyor ki: ‘Benim iradem İmralı’dadır’, sen onu irade olarak kabul etmiyorsun, Kürt’ün iradesini ben belirlerim diyorsun. Demokrasi nerede? Demokratik çözüm nerede? CHP’nin daha fazla yani evet, zorlukları var. İktidar çatışmasına dönüştürüldü. Ama aynı yöntemlerle mücadele ederse kendisi de farklı bir şey ortaya koymaz. Daha dikkatli olması lazım. Daha tutarlı olması gerekiyordu kısaca. Görüşmelerin sonuçları doğru ve yeterli düzeyde komisyona da sunulmalıydı, meclise de sunulmalı. Ya bu gizli saklı değil ki. Niye korkuluyor Önder Apo’nun görüşlerinden? Ben onu anlayamıyorum” şeklinde konuştu.

MECLİS KORKMAMALI

Komisyona sunulanın Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın söylediklerinden çok heyetin söyledikleri olduğunu belirten Duran Kalkan, konuşmasına şöyle devam etti:  “Önder Apo’nun görüşleri bile yansıtılmamış. Siz görüşmeye gittiniz. Görüşmeyi gerekli görmüşsünüz. O halde yani bir şey yapmak gerekiyordu. Nasıl diyelim? O görüşleri yansıtabilmek lazımdı. Fakat korkuluyor bundan. Aslında işin özü bu. Şovenizm mi denir buna? Egemen ulus yaklaşımı mı diyelim, ne dersek diyelim. CHP’nin İmralı’ya gitmek yerine başka muhatap araması, gidenlerin Önder Apo’nun görüşlerini yansıtmak yerine kendi görüşlerini sunmaları. Yani bu iş olacaksa da biz oluyoruz, başka muhatap yok gibi diyorlar. Ama böyle olmaz ki. Bir taraftan savaş var diyeceksin, terör var diyeceksin. Devlet görüşmeleri yapıyor, siyaset muhatap olmaktan korkuyor. Meclis niye korkuyor? Korkmamalı bu kadar. Devlet adına bu görüşmeler oluyor. MHP de dedi: ‘Devlet projesi.’ Cumhurbaşkanı Erdoğan yapılanın devlet projesi olduğunu söyledi. Peki CHP, diğer muhalefet niye korkuyor devlet projesine katılmaktan?

KOMİSYONUN RAPORU ÇÖZÜMÜ İÇERMELİ

Bunlar gerçekten de doğru ve yeterli olmayan tutumlardı. Önder Apo, ‘İdamdan masaya çektik’ diyor DEM Parti heyetiyle yaptığı görüşmede. Devletle görüşmeyi siyasetle görüşme düzeyine çıkartmaya çalışıyoruz. Bunlar çok önemli adımlar, çözümü siyaset bulsun istiyoruz.  Herkes siyaseti önemsediğini söylüyor. Biz de ona inanıyoruz, inanmak istedik hep. Ama siyaset kurumu hala zayıf kalıyor. O zayıflığını kesinlikle aşabilmeli.

Komisyonun raporu, dolayısıyla meclisin yapacakları, yani gerçekten çözümü içermeli. Öyle yani sorunu devam ettirici nitelikte olmamalı. Bu çerçevede işte yasalar gerekiyor. Özgürlük yasaları, demokratik entegrasyon yasaları, geçiş yasaları deniyor. Sorunu sadece “terör” ve “terör”ü bitirme düzeyinde ele alırsa, “terör”ün kaynakları, nedenleri görülüp o nedenleri aştırtacak yol, yöntem aranmazsa, hukuk ve siyaset buraya müdahale etmezse çözüm gelişmez. Bu anlamda da tabii ki daha doğru, çözümleyici, gerçekçi yaklaşım gerekli. O bazı çevrelerin açıklamalarından gerçekten şey etmemek lazım. Çok garip tartışmalar, konuşmalar oluyor. Zaten bazı çevreler rantçılar dedik, yeminli ve düşman, saldırıyorlar buna. Basın çoğunlukla sanki bunlara hizmet ediyor gibi. Basının önemli bir kesimi. Böyle olmamalı. Bununla  daha etkili mücadele etmek gerekiyor. Bir gazete diyor: ‘Almanya’da 14 bin PKK’li var. Ya Almanya’da 26 Kasım 1993’ten beri PKK yasak. Bir PKK’li sınırdan girdi mi kendini hapiste buluyor. PKK sempatizanlarının ne kadarı yıllardır Almanya’da ne kadar hapis yattılar? Hala da bir sürü tutuklular var. Üstelik PKK’li de değiller, taraftarlar. Şimdi 14 bin Kürt yurtseveri herhalde dernek kurmuş, kültürel etkinlik yapıyor. Bunların hepsini “terörist” sayıyorlar. Böyle olabilir mi? Kürt olmayacak, örgütlü Kürt olmayacak. Bu zihniyet yıkılmalı.

TÜRKİYE’NİN ROJAVA TEHDİTLERİ 

Suriye’ye tıkanmış. Bütün gücüyle her gün Türkiye tehdit ediyor. Oysa bize yansıyan bilgiler, örneğin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi 10 Mart yasalarını da uygulamaktan yana deniliyor. Dış çevreler de öyle diyorlar. Yani herhangi bir şeyi reddeden durum yok, görüşmeye açık. Aslında Colani yönetimi birçok gücün baskısı, dış güçlerin ve bölgesel güçlerin etkisi altında. Herkesi idare etmeye çalışıyor. Türkiye de her şeyden sorumlu olarak Kuzey ve Doğu Suriye yönetimini tutuyor. Niye? Kürtler etkili diye bu yönetimde. Kürt karşıtlığı bu kadar yaparsan o zaman Kürt sorununu nasıl çözeceksin? Yani güçsüz Kürt, yok olmuş Kürt, Türklük nereye gider? Bir yandan diyeceksin ki ‘Kürtsüz Türk, Türksüz Kürt olmaz.’ Diğer yandan Kürt’ü yok etmek isteyeceksin. O zaman Türk’ü de yok ediyorsun. Bu çok açık değil mi? 100 yıldır Türkiye’yi bu kadar zayıf bırakan izlenen Kürt politikası değil miydi? Kürt inkarını ifade eden zihniyet ve siyaset değil mi? Bunun böyle olduğu çok açık bir gerçek. Herkes biliyor.

CHP BALTAYI AYAĞINA VURDU

O halde hala bu paradigmayı sürdürmek olmamalı. Paradigma değişimi gerekli. Nasıl? Kürt’ü inkar eden zihniyet ve siyasetin değişmesi lazım. Ben önce de söyledim. Kürt sorunu doğru demokratik bir zihniyet ve siyaset olursa çok kolay çözülür. Aslında çözümü o kadar da zor değil. Ama yani demokratik bir zihniyet ve siyaset olmazsa, Kürt’ü inkar eden, yok sayan bir zihniyet ve siyasetle hareket edersen çözemezsin. Kürt’ü zayıflattığın kadar Türk’ü de zayıflatırsın. Yani CHP gitmedi İmralı’ya görüşmeye, ne yaptı? Baltayı kendi ayağına vurdu. Kendi güç kaynaklarını kuruttu. Güç mü kazandı sanki? Bir iki şovene, milliyetçiye belki göz kırpmıştır. Bundan mı kazanacak? Böyle mi demokrat olacak? Olunmaz. O nedenle hala paradigma değişiminde zayıflık var, açıklık yok. Bazı çevreler geliştirmeye çalışıyorlar. MHP içinden, AKP de buna içinde uymaya çalışanlar var ama karşıt olanlarda var. Daha açık olmalı siyaset, daha cesur olmalı.

Yani bu demokratik zihniyet ve siyaset yapısını daha iyi geliştirebilmeli. Demokrasiye sıkı sıkıya sarılmalı. Kendi varlığı, hizmet etmesi, bir Türkiye geleceğini öngörmesi kesinlikle buna bağlı. Bu zayıflıktan dolayı mesela sanki gizli bir yere gidiliyor gibi İmralı’ya gidildi. Sonuçları sanki marazi bir şey yapılmış gibi açıklanamadı. Ondan sonra konuşmalar, karşıtlar bu kadar gür sesle konuşuyor. Onlara cevap verecek bir demokratik siyaset yok ortada. Ya da işte buna sahip çıkmaları yok. Bu aşılmalı yani.

TECRİT TÜMDEN KALKMALI

Gerçekten de buna ihtiyaç var. Bunun için de tabii ki İmralı’nın kapıları daha çok açılmalı. Önder Apo’nun iletişim imkanları artmalı her şeyden önce. Kendileri yapmıyorlarsa bari ona izin versinler. Bu şeyleri Önder Apo yapsın. ‘Ben yaparım’ diyor zaten. Yani bu anlamda evet işte belirttiğimiz görüşmeler oluyor. Ama hala yani öyle tecridin tümden kalktığı, özgür yaşar ve çalışma koşullarının, iletişim koşullarının oluştuğu söylenemez. Çok sınırlı bir iletişim var. Heyet gidişleriyle olmaz öyle. Bununla başarıya gitmez tabii bu süreç. Dolayısıyla yani Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne giden, özgür yaşar, çalışır koşullarını sağlanmasına giden, süreci başarıya götürmesi için ki sürecin muhatabı o. Önderliğini yapıyor, öncülüğünü yapıyor. Ve bir de kararlı, istekli. “Fırsat verin başarıya götüreyim” diyor. Madem bundan yanaysak eğer o zaman imkan verilsin. Başarıya götürecek çalışmalar yürüsün. Çalışmalarının önünde böyle engelleyici şeylerin kalkması lazım. Bu anlamda hala tabii yani var olan çok sınırlı bir adım. Adım bile denilemez aslında olması gerekene göre. Biz önemsiyoruz ama tabii ki bunun mutlaka ve gecikmeden aşılması lazım.”

GERİ DÖNÜŞ YOK

Sürecin desteklenmesi noktasına dair de değerlendirmelerde bulunan Kalkan şöyle konuştu:

“Evet, bu konuda da önemli bir çaba var. Ben her şeyden önce kendi açımızdan söyleyebilirim. Biz yani önce de belirttik. Süreci anlamaya çalışıyoruz. Bir düzeyde anladığımızı da söylüyoruz. Yani bu sürece böyle taktik, geçici yaklaşımımız yoktur. Geri dönüşünün olmadığını söyledik. Ama ilerisi nereye gider? Biz bu soruya cevap arıyoruz aslında. Süreçle böyle ilgiliyiz. Bunu herkes bilmeli. Yani öyle geriye dönüş bekleyenler ham hayal içindedirler. Gaflet içinde bile denilebilir öylelerine. Yani ‘Buna katılmam, beklerim. İşte nereye giderse orada olurum’ fırsatçılığı yani kimseye o da fayda getirmez. Çok iyi bir duruş değildir.

SÜRECE KATILMAYAN KAYBEDER, ALTERNATİFSİZ BİR SÜREÇTİR

Şöyle diyelim. Yani bu sürece katılmayan kaybeder. Bunu herkes bilmeli. Çünkü alternatifsiz bir süreçtir. Bunun alternatifi savaşın kat kat fazla tırmanması ve bir felaket demek yani. Bu rantçılar bunu isteyenler. ‘Böyle olsun, rantçılığımıza devam edelim’ diyorlar. Kimin ajanlığını yaptıklarını araştırmak, sorgulamak lazım. Öyle çok yurtsever, vatansever, milliyetçi, şu bu göstermelerinin kendilerinin gerçekle bir alakası yok. Onların ajanlık sicilleri incelenmeli. Bu bakımdan yani süreç kararlılığımız bizim kesinlikle bu düzeyde. Yani bunun için kendi cephemizden gerekli çalışmaları sürdürüyoruz. Yani silahlı mücadeleyi durdurduk. Faaliyetlerimizi durdurduk. PKK adına faaliyetleri durdurduk. Zaten yapmamız gereken açıklamaları yaptık.

ÇABALARIMIZ VAR AMA SÜREÇ ZORLU BİR SÜREÇ

Tabii bunun yanında siyasi, demokratik stratejisi temelinde olan faaliyetleri geliştirmeye, yürütmeye çalışıyoruz. Kesinlikle strateji değişimini gerçekleştirdik. Eski stratejiye dönüş olmayacak. Bunun önünü açmaya, yol yöntemlerini bulmaya, kendimizi bu temelde daha şey hale getirmeye çalışıyoruz. Çabalarımız var. Ama süreç zorlu bir süreç, onu söyleyebilirim. Karmaşık bir süreç. Herkes için zorlukları var. Muhataplarımız da hep zorluklardan, engellerden söz ediyorlar. Doğru, biz herkesin zorluğunu, muhataplarımızın zorluğunu da anlamaya çalışıyoruz. Fakat bizim de zorluklarımız var yani. Öyle, evet, süreç uzadıkça provokasyonlara, şeylere açık bir ortam oluyor. O nedenle uzamaması iyidir. Öyle ‘Haydi’ deyince de olmuyor. Ortamını yaratarak, koşullarını oluşturarak çalışmaları götürmek gerekiyor. Bu yönlü kendimizi eğitme, Önder Apo’nun geliştirdiği siyaseti doğru anlama, onu başarıya götürecek yol, yöntem bulma yönünde yani gayretimiz, çabamız var. Doğru tartışıyoruz, doğru anlamaya çalışıyoruz. Yani bunun da görülmesi, anlaşılması lazım. Herkes biraz sadece kendisini görmemeli.  İşte bir gerilla komutanının bir açıklaması olmuş. Bir hafta geçti. Kıyamet koparıyor bazı çevreler. Bu rantçı kesimler dillerine dolamışlar, şu bu diye. Onu da anlamak lazım mesela. Fakat ona da onu söyleten sadece kendisi değil. Onun da zorlukları, sorunları var ki herhalde şey yapıyor. Empati gerekli deniliyor ya. Ama böyle bir şey süreci olumsuz etkileyecek sonuçlara da dönüşmemeli. Bu konuda da bir duyarlılık, dikkat gerekli.”

BARIŞ ANNELERİNİN ÇABALARI ÇOK YOĞUN

“Özellikle Barış Annelerinin çabaları çok daha yoğun. Cumartesi Anneleri var. Kadınlar çok daha etkili. Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni en çok kadınlar sahiplendi, sahipleniyor. Anladıkça da bunu hem Kürdistan’da hem Türkiye’de. Çünkü savaş en çok kadınlara zarar verdi. Barış en çok kadınların ihtiyacı. Diğer yandan yani kadın özgürlüğünün yolu tabii ki demokratik siyasetle açılıyor. Bu bilinci edindiler. Böyle bir örgütlülük var. Gençlik etkinlikleri gelişiyor. Uluslararası düzeyde konferanslar var. Fakat onu da geliştirmek, güçlendirmek lazım.”

TOPLUMDAKİ ÇATIŞMALAR, KADINA ŞİDDET…. 

“Örneğin işte en son Önder Apo da, DEM Parti heyeti de açıklama yapmış. Toplum içindeki çatışmalar, kadın üzerindeki şiddet karşı sürecin gerektirdiği mücadele olarak koyuyor ve Önder Apo ikinci aşamada esas olarak buraya yükleneceğini söylüyor. Bu temelde özel savaş saldırılarına karşı mücadele, fuhuşa karşı, uyuşturucuya karşı, ajanlaştırmaya karşı, toplumsal örgütlülüğü, birliği parçalamaya dönük eğilimlere, anlayış ve tutumlara karşı mücadele çok önemli. Kampanyalar gelişiyor. Bunlar çok etkili. Dikkat edilirse Kürdistan’ın en hassas noktalarında bu özel savaş saldırıları daha çok yoğunlaşmış. Dêrsim’de, Licê’de. Yani geçmişte mücadeleye çok değer katmış, şimdi de mücadele eden çevreleri mücadeleden uzaklaştırmak, yurtsever demokratik çizgiden uzaklaştırmak için yapıyorlar. Çok bilinçli, planlı bir çalışma bu. O halde bütün bunlara karşı da Önder Apo diyor: ‘Bilinçle ve örgütlülükle ancak mücadele edilir, karşı durulur.’ Doğru. O halde daha çok bilinçlenmeliyiz, daha çok örgütlü olmalıyız. Gençlere gerçekten sahip çıkmak lazım. Geçmişte bu konuda yetersizlikler oldu. Savaş vesilesiyle böyle özel savaş saldırılarına karşı yeterince durulmadı. Ama sonuçlarını gördük ki bu kadar tahribat var. 5-7 yaşına kadar inmiş neredeyse uyuşturucu kullanımı. Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni başarıya götürmenin çok önemli bir yanıtı demokratik toplum olmak. Demokratik toplum olmanın ölçüsü öncelikle bu insanı bitiren, genci bitiren saldırılara karşı, hastalıklara karşı topyekün örgütlü mücadele etmekten geçiyor.

GENÇLİK ÖRGÜTLERİ DAHA SORUMLU

Böyle bir mücadeleci duruş, konum kesinlikle olmalı. Gençlik örgütleri bu konuda çok daha sorumlular. Zayıf yani Apocu gençliğin duruşu. Ne kendisi içinde ne çevresinde yeterince etkili olamıyor. Oysaki gerçekten böyle bir gençlik varsa örgütlü olarak ki varlığı tartışmasız, biz ona inanıyoruz, o halde kendini iyi planlayabilmeli, etkili mücadele edebilmeli. Sadece kendilerini korumamalılar bilinçli örgütlü olanlar. Bütün gençliğe sahip çıkmalılar. Türkiye’deki her tür gençliğe sahip çıkmalılar. Sorumluluk hissetmeliler. Nasıl fuhuş çeteleri olabilir? Buna karşı mücadele edebilmek çok mu zor? Nasıl bu kadar açıktan uyuşturucuyla yani toplumun geleceği yok edilmeye çalışılabilir de hiç kimse bir şey diyemez. Demek istediğim bireycilik var, örgütsüzlük var, mücadelede zayıflık var. Biraz daha cesur olalım, fedakar olalım, daha örgütlü olalım, daha sorumlu davranalım. Yani toplum olmak sorumluluk demektir. Demokratik toplum sorumlu bilinç, sorumlu birey gerektirir.

Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde yürüttüğümüz mücadeleyi her türlü özel savaş saldırılarına karşı mücadeleyle birleştirerek yurt dışında, 4 parça Kürdistan’da, Kuzey Kürdistan’ın bütün kentlerinde, Türkiye’nin metropollerinin her tarafında örgütlü ve bilinçli, planlı bir biçimde çok daha etkili olarak geliştirmeliyiz. Buna ihtiyaç var. Gerektiği kadar plan, örgütlenme olmalı. Bu tür kesimleri etkisizleştirmek öyle zor değildir. Hiç kimse ‘yapamıyoruz’ dememelidir. Biraz birlik ve ortak tutum olsa bundan nemalanan çeteler yani saklanacak delik ararlar. Özeleştiriel yaklaşacağız ve düzelteceğiz. Sürecin gelişimi için böyle çok yönlü bir mücadeleyi geliştireceğiz.”

KONFERANSA KATILMAK İSTERDİK 

Gerçekten de önemli bir konferanstı. Tartışmalarının bir bölümünü basından izlemeye çalıştık. Sonuçlarını da takip ediyoruz. Önder Apo’nun çok kapsamlı bir mesajı oldu. Ama çok değerli katılımcılar oldu. Ülke içinden de dünyanın dört bir yanından da çok güzel, değerli konuşmalar yaptılar.  Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin anlaşılması için birçok cepheden bizzat onu yaşayanlar deneyimlerini de dile getirerek düşünceler ortaya koydular. Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni daha çok anlaşılır kıldılar, zenginleştirdiler, anlamlı hale getirdiler. Katılan, emeği geçen herkesi selamlıyoruz. Aslında Sosyal Bilimler Akademisi olarak biz de katılmak isterdik. Bu tür etkinlik, çalışmalara katılmayı çok istiyoruz. Katkı sunabilirdik. Birikimimiz vardır. Gerçi işte yurtsever, demokratik çevreler, sosyalist dostlarımız değerli görüşler belirttiler. Önder Apo’nun kapsayıcı mesajı vardı, kapsamlı.

İçeriği de iyiydi. Çerçevesi de iyiydi. Planlaması da göründüğü kadarıyla. Üslubu, dili, yaklaşımı da iyiydi. Var olanı ortaya koyuyordu. Eleştirel ve biraz da özeleştirel bir yaklaşımla daha önemlisi çözüm yollarını da ortaya koyuyordu, gösteriyordu. Bu bakımdan gerçekten çok çok önemli oldu. Barışın ne demek olduğu, nasıl barışa ulaşılacağı, demokratik toplum gerçeğinin ne olduğu, nasıl demokratik toplum olunacağı, demokratik toplum olmanın sosyalizmle bağı, demokratik sosyalizmle bağlantısı çok güzel şey ortaya kondu. Türkiye’den de ilgiler çoktu. Kürt aydınlarından da ilgi vardı, katılım vardı, iyiydi. Dışarıdan daha fazlaydı. Onu gözlemledik. 11 bin kilometre öteden uzaktan gelip burada bir açıklama yapmaya çalışanlar gerçekten de önemli bir çabanın sahibiydiler. Kapitalizm karanlığında parlayan bir ışık olarak tanımladılar Önder Apo’nun düşüncelerini, Kürt halkının yürüttüğü özgürlük mücadelesini. Önder Apo’nun düşünceleriyle sosyalizmin nasıl ölü doğmalar olmaktan çıkıp günlük yaşama, toplumsal yaşama yön veren, öncülük eden, onun sorunlarına çözüm getiren bir yaşam düşüncesine dönüştüğünü, sosyalist ideolojiyi bu hale nasıl getirdiğini gösterdiler ki gerçekten çok değerliydi, anlamlıydı.

EGEMEN ULUS KOMPLEKSİ TAŞIYAN HAREKETLER

Türkiye’de de önemli bir birikim var bu konuda. Onu insan ifade edebilir. Fakat yani karşıt olanlar da ilginç bir biçimde var. Onları da ifadelendirmek lazım. Böyle kompleksli hareketler var. Aslında nasıl? Egemen ulus kompleksi de denebilir buna. Sosyal şovenizmin etkileri tabii. Yani Türkiye’de solda, sosyalizmde bu kadar ısrar var. Ama aynı düzeyde bunun bu kadar katı, dogmatik yaşanmasının nedeni ne? Bunun egemen ulus yaklaşımıyla yani sosyal şovenizmle bağı iyi kurulmalı yani. Sosyal şovenizmin oportünizmle bağını, oportünizmin de dogmatizmle bağını iyi kurmak gerekli. Türkiye’de işte o 70’lerin başında kabaran sosyalist hareket neden kendini yenileyip yeni süreçlere yön veren ve bugün Türkiye’nin kaderini belirleyen hareket haline gelemediğinin bu temelde değerlendirilmesi lazım. Bunu böyle değerlendirip hesabını vereceklerine, Önder Apo’nun buradan bir çıkış yapmak için geliştirdiği düşünce ve pratiğe saldırıya geçtiler, geçiyorlar bazıları. Özellikle de bu yani nasıl işte ulusal kurtuluş savaşı verildiği dönemde başlangıçta da benzer biçimde karşıydılar bu güçler. Biz hepsini iyi tanıyoruz yani. Ama artık bütün dünyanın kabul ettiği bir şey haline gelince karşı çıkamadılar. Şimdi bunu yeni bir aşamaya tanımlıyor. Bu kadar gelişmeyi yaratmış olan Önderlik. Aynı şekilde 50 yıl önce, 40 yıl önce Önder Apo’nun yaptıklarına karşı çıkanlar nasıl saldırıyla karşıtlık yapmışlarsa yine aynı şekilde karşıtlık yapmaya çalışıyorlar.

SOSYAL ŞOVENİZM

Yani insan biraz gerçekten de saygılı olur. Bu doğruları Kürtler söyleyemez mi? Yani farz edelim ki bu dönemin önderi, yol göstericisi Kürtlerden çıkıyor. Yani bu olamaz mı? İşte sosyal şovenizm bu. Aslında buna karşıtlık var yani. CHP’nin Önder Apo dışında muhatap aramasından başlayarak bazı sosyalizm adına yöneltilen saldırıların altında bu yatıyor.

KOMÜNE DE SALDIRIYORLAR

Şimdi Kürt olanlar yok. Yüzde belki de 95’ten fazlası Kürt.  Önder Apo ‘Judenrantlar’ deyince büyük tepki o zaman gelişti. Onun, o tanımlamadan bu yana bu kadar saldırı daha da arttı. Çünkü gerçekten de böyle olan çevreler var ve kendilerini o tanımlama içinde gördüler. Maskeleri düşüyor, deşifre oluyorlar, önlemek için saldırı halindeler. Böyle olmaz. Yani bu dogmatizmle bu olmaz. Bir sınıf mücadelesi tutturmuşlar. Sınıf mücadelesini götürdüler, yani bir örgütlü mücadele bile değil. Birey mücadelesine yani komüne saldırıyorlar. Çok tuhaf. Marx, komünü değerlendirirken diyor ki: ‘İmparatorluğun tam karşıtı komündür.’ Sovyet devrimi de komün üzerine oldu. Fakat onun üzerine geliştirilen sosyalizmin teori ve pratiği giderek şu gün neye geldi? Sosyalistler sosyalist birey değillerdir. Her biri birer küçük burjuva bireycisi, maddiyatçısıdır, özel mülkiyetçileri. Kendileri özel mülkiyetçi, komün yaşamına girmiyorlar, komün olmuyorlar. Sınıf mücadelesi neyle yürütülür? Birey mücadelesiyle mi yürütülür? Bireysel özgürlükler için mi mücadele ediyoruz yoksa toplum özgürlüğü için mi, kadın özgürlüğü için mi mücadele ediyoruz? Öyle yapıldı ki yani bu dogmatizm bireyci, maddiyatçı, özel mülkiyetçi küçük burjuva yaşamı geliştirdi ve sosyalizme hakim kıldı. Komün ve komün yaşamı, komün toplumunu yok etti. Kapitalizmin bir uzantısı biçimindedir bu.

GELSİNLER DERS VERELİM ONLARA

Açsınlar sosyalizmi geliştiren Marx’ı da Lenin’i de okusunlar. Haberleri yokmuş, biz PKK’lilerin, Apocuların Marx’ın ne dediğinden, Lenin’in ne dediğinden. Gelsinler ders verelim onlara. Kimin haberi varmış, kimin yokmuş? Öyle miymiş? Biz Marx’ın da, Lenin’in de ne dediğini iyi biliyoruz da Marx ve Lenin adına nelerin yapıldığını da görüyoruz yani. Nelerin yaşandığını da görüyoruz her tarafta. Ama hiçbir kişi bir Apocu’nun bireyci, özel mülkiyetçi yaşadığını iddia edemez. Kim sosyalist olmuş, kim olmamış yani iyi görelim. Böyle eleştiri yaparken sadece konuşup soyut, kimsenin duyup dinlemediği şekilde ortalığı karıştırmaya gerek yok. Herkes biraz da kendi gerçeğine bakmalı. Yaşadığına bakmalı. Yaptığı ve yaşadığı kadar konuşmalı. Çünkü sözünün o kadar geçerliliği olur. Ve böyle de yani derler ya ‘Güneş balçıkla sıvanmaz.’ Önder Apo gibi kapitalizm karanlığında parlayan bir ışığı bu tür balçıklar hiçbir şekilde karartamaz. Karartamayacak. Gelecek bu biçimde olacak. Yaklaşımımız şöyledir: Yoldaşça teorik tartışma, kapitalizme karşı ortak siyasi mücadele, ortak program temelinde siyasi mücadele. Gerçekten de kendini komünalist gören, sayan herkesle bu temelde ortak mücadele yürütmeye hazırız. Bu çerçevede dostlarımızı selamlıyoruz. Başta HBDH’de yer alan dostlar olmak üzere bütün uluslararası alandaki dostları da bu esaslar üzerinde daha fazla tartışma, yoldaşça tartışma, daha çok ortak mücadeleye, ortaklaşmaya çağırıyoruz yani.”

PaylaşTweetGönderPaylaşGönderTara
Önceki yazı

Mêrdîn’de Genç Kadına Cinsel Saldırı: 4 Gözaltı, 2 Tutuklama

Manşet

  • Duran Kalkan: Apocu Gençlik Özel Savaş Politiklarına Karşı Mücadele Etmeli
  • Mêrdîn’de Genç Kadına Cinsel Saldırı: 4 Gözaltı, 2 Tutuklama
  • Tevgera Ciwanên Mexmur Kongresi Devam Ediyor
  • Maxmur Şehit Rûstem Cûdî Kampında Gençlik Kongresi Başladı
  • HPG BİM Öncü Komutanlar Berfîn Nûrhaq ve Sema Roza’yı Saygıyla Andı
  • Varolanı Kabul Etmemek ‘’Entegrasyon’’
  • Kobani’de Şehit Azê Rojgirav Turnuvası Düzenlendi
  • 60 Saniye’de Günün Önemli Haberleri

En Çok Okunanlar

  • HPG BİM Öncü Komutanlar Berfîn Nûrhaq ve Sema Roza’yı Saygıyla Andı

    HPG BİM Öncü Komutanlar Berfîn Nûrhaq ve Sema Roza’yı Saygıyla Andı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Varolanı Kabul Etmemek ‘’Entegrasyon’’

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • ÖLÜYÜ DİRİLTME KÜRT ÖLÜSÜNDEN ÖLÜ DİLLER PARADOKSUNA

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Duran Kalkan: Apocu Gençlik Özel Savaş Politiklarına Karşı Mücadele Etmeli

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Maxmur Şehit Rûstem Cûdî Kampında Gençlik Kongresi Başladı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Meclis’te Stajer Öğrencilere Yönelik Cinsel Saldırılar Protesto Edildi

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • ÖLÜYÜ DİRİLTME KÜRT ÖLÜSÜNDEN ÖLÜ DİLLER PARADOKSUNA ( III )

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • 60 Saniye’de Günün Önemli Haberleri

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Mêrdîn’de Genç Kadına Cinsel Saldırı: 4 Gözaltı, 2 Tutuklama

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Berlin’de Dünya İnsan Hakları Günü’nde Önder Apo’ya özgürlük çağrısı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
Şimdi Oynatılan
Nûçe Ciwan

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.

Bizi Takip Edin

  • Telegram
  • Whatsapp
  • Twitter
  • YouTube

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dil
    • Kurmancî
    • Türkçe
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojava
      • Rojhilat
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
  • Gençlik
    • Öğrenci
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.