HABER MERKEZİ- Hüseyin Gedik’in Sanallaşma ve Dijital Medya Kitabından
Dijital Dünya’nın Ekolojiye Etkileri İkinci Kısım
Bozulan tarımı verimli kılmak, toprağın verimsizliğini gidermek, ekosistemin bozulmasıyla zarar gören canlı popülasyonunu korumak için öncelikli görev, doğaya düşman olan zihniyet yapılanmasını ve teknolojik araçların kullanımına karşı çıkmaktır. Doğanın korunması ve kaynaklarına sahip çıkılması gerekir. Bozulan ekolojik dengeyi insan eliyle düzeltmenin imkânı da ne yazık ki mümkün olmamaktadır. Bozulan toprağın yerine yeni toprak üretimi nasıl mümkün değilse, bunun yol açtığı ekolojik sorunu gidermek de mümkün değildir. Kimyasal gübrelere ve zirai ilaçlara alıştırılan toprağı, neolitik dönemde olduğu gibi, eski doğal haline kavuşturmak nasıl mümkün değilse, zararlarını gidermek de binlerce yılı almaktadır.
Ekolojik sorunlar sanılanın da ötesinde, dünyayı yaşanmaz hale getirmekte ve bütün insanlığı ilgilendirmektedir. Bu nedenle canlı doğayı ilgilendiren bütün konular, bütünlüklü ele alınması gereken, kapsam itibarıyla geniş ve derinlikli bir konudur. Ekoloji, toplumsal bir sorun olup, bütün sosyal bilimleri ilgilendirmektedir. ‘Sürdürülebilirlik’ kavramı üzerinde ekolojik sorunlara çare üretmeye çalışan yeşiller, çevreciler, derin ekolojistler de dahil çeşitli örgütlerin çabaları olmakla birlikte, maalesef yeterli olamamaktadır. Birtakım gurupların çabaları yerine, toplumsal bir mücadele gereklidir.
Hayati derecede önem arz eden ekoloji meselesine, insanın doğayı nasıl algıladığından ve nasıl algılaması gerektiğinden başlamak gerekir. Ekolojiyi stratejik düzeyde ele almak, bir paradigma çerçevesinde çareler üretmek büyük önem taşımaktadır. Demokrasiyle, kadın özgürlüğüyle yakın bağ içerisinde ekolojiye bakmak önemlidir. Siyasi, ekonomik politikalar, kültürel faaliyetler, barınma, beslenme, savunma, üreme gibi insanın en temel faaliyetleri ekolojik denge göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi, çözüm üretilmesi gerekir. Doğa ve insan ilişkilerini ekolojik dengeye uygun bir şekilde yeniden örmek ve yaşamın bütün alanlarına yayarak bu dengeyi korumak zorunludur. İnsan yaşamı için gerekli temel ihtiyaçların karşılanmasının yolu, ekolojik dengenin gözetilmesinden geçmektedir.
Evrenimizin oluşumu milyarlarca yıla dayanmaktadır. İçinde yaşadığımız yerkürenin içinde yaşanabilir duruma gelmesi de milyonlarca yıla yayılarak oluşmuştur. Dengenin bozulması ve yıkımı, telafisi mümkün olmayan felaketleri beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Bu yıkımı gerçekleştiren zihniyeti ve sistemi iyi sorgulamadan, yeni bir çevre bilincini oluşturmak da pek mümkün görünmemektedir. Çevrenin yıkımı, yaşanan bütün doğal felaketlerin nedenidir.
Çevre yıkımı karşısında geçmişe nazaran daha duyarlı hale gelen insanlığın, tarihsel perspektifler ışığında endüstriyalizmin yıkıcı, etkilerini doğru sorgulaması ve buna uygun mücadele yöntemlerini geliştirmesi gerekir. Çünkü, çevre yıkımının başat sorumlusu endüstriyalizmdir. Endüstriyalizmin gelişmesiyle birlikte ekolojik sorunlar dal budak salmış, alarm zilleri çalmaya başlamıştır. Endüstriyalizme karşı geliştirilecek mücadelenin başarıya ulaşmasının yolu, kapitalist modernitenin sorgulanmasından geçmektedir. Endüstriyalizmin alternatifi, eko endüstriyel toplum modelidir. Ekoloji biliminin ve mücadelesinin bu temelde gelişmesi halinde, çevre sorunlarına çözüm bulmak, ekolojik dengeyi rayına oturtmak mümkün olabilecektir.
Ekolojinin, ahlaki ve kültürel değerlerle bağını kurmak da hayati bir görevdir. Ahlaki düşüşün, kültürel yozlaşmanın yaşandığı yerde ekoloji bilincine fazla yer yoktur. İnsanın doğaya hükmetmesinin, fütursuzca kullanmasının nedenini, zihniyet oluşumunda aramak bu nedenle önemlidir. Geniş kapsamda ele alınması gereken ekolojik sorunlara çözümler üretirken, ahlaki-kültürel dokumuz ve zihniyet dünyamız belirleyici olmaktadır. Toplumlar üzerinde uygulanan iktidar biçimlerinin, devletçi zihniyet kalıplarının bir benzeri de doğa üzerinde uygulanmaktadır.
Gelinen aşamada, insan doğa ilişkileri yeniden sorgulanmakta ve yeni tanımlar geliştirilmektedir. Artan nüfus yoğunluğuyla birlikte kanser gibi büyüyen kentler, canlı varlıkların yaşam alanları için büyük riskler oluşturmaktadır. On milyonluk nüfusu barındıran kentlerin ihtiyaçlarını karşılamak bile büyük bir sorun haline gelmiştir. Ayrıca kentlerin çevreyle bozulan ilişkilerinin de yeniden onarılması gerekmektedir. Ekolojik yıkımla yaşanan sorunlar, yerküreye verilen zararlar dikkate alındığında, gelecek insanlık için SOS işareti vermektedir.
Dijital Teknolojinin Ekolojiye Etkileri- I – Nûçe Ciwan (nuceciwan133.xyz)