HABER MERKEZİ –
İnsanın sınırsız büyüme gücü vardır PKK Önderliği budur
Ben şimdi şu sorunla karşı karşıyayım: Bana dayanarak yaşıyorsunuz. Ben kendime dayanamıyorum, siz nasıl bana dayanacaksınız? Düşünüyorum, bende ne bitiyorsa o kadar verdim diyorum. Kaldı ki yine elimden geleni de yapıyorum, ama buna güvenerek genç ömrünüzü yaşatamazsınız. Bana göre tam tersi olmalıdır. Şimdiye kadar size verilen fırsatlar az değil. Sizdeki yanlışlık, bunun farkında olmamak, hatta verilenleri yeterli görmemek ve daha fazlasını istemektir. Bu kişiliği patlatamazsanız, her şeyden önce kendinize saygısızlık edersiniz. Bana göre bu kişiliği henüz patlatamamışsınız. Kişiliğiniz kendi içinde zincirlenmiş, adeta çözümsüzlüğe mahkum edilmiş durumdadır. Bunu patlatmak istedik. Size verebileceğimiz en büyük güç budur. Buna karşı direnmeyin. Bana göre her tür düşmanı yenilgiye götürecek olan en büyük güç, insanın patlama gücü, savaşma gücü ve örgütlenme gücüdür. Bunu açığa çıkarırsak düşmanı yenebiliriz. Bunun dışında kim kime ne veriyorsa yanlıştır. Kim kime “Sen güçlüsün”, kim kime “Başka türlü güçlü olabilirsin”, “sen bana dayanarak ben sana dayanarak güç olabiliriz” diyorsa yanlıştır. Bu, aynı zamanda saygısızlıktır. Benim tecrübelerim şunu gösterdi: Biz, bu insanları biraz özgücüyle çalıştırarak buraya geldik. Bu halkı biraz özgücüne kavuşturarak bugüne getirdik. Ancak bana göre henüz özgücü değerlendirme çok sınırlı. Bir insanın sınırsız büyüme gücü vardır. Bir insan isterse kendisinde her şeyi bitirebilir. PKK Önderliği budur. PKK’nin devrimdeki zafer tarzı da budur. Kendinizi patlatmaktan, kendinizi başarıyı zorlayan ölçülere sahip kılmaktan çekinmeyin, korkmayın. Tutkunuz, iradeniz hep buna yürümeli. Bunun dışındaki şeyleri basit görün ve tenezzül etmeyin. Beni başarıya ve her tür çözüme götürmeyen bir kişiliği ben ne yapayım? Beni düşman karşısında bir oyuncak gibi bırakan ve her gün ucuz nedenlerle kaybeden bir kişiliği ben ne yapayım? Bizde yaşanan en temel sorunlar bunlardır.
Burada sahte hayallere kapılmayalım. Ben halen kapılmıyorum. Ben büyük başardım, istediğimi tam yaptım diyor muyum? Kendimi abartıyor muyum? Hayır. Halen kendimi sınırsız hizmetle yaşatmak isteyen birisiyim. Ben emeğime dayanmadan yaşamak istiyor muyum? Başkalarının emeği üzerinde kendimi yaşatmak istiyor muyum? Hayır, bana en anlamlı gelen kendi çabalarımdır ve çabalarımın verdiği zevktir, tutkudur. Bunun dışında hiçbir şeye ilgi duymam, tenezzül bile etmem. Ama siz bütünüyle başkalarının emeği üzerinde, kendini çok abartarak yaşatmayı ustalık, kurnazlık sanıyorsunuz. Unutmayın ki, her türlü haramın, her türlü hırsızın yolu da budur. Kimin emeği üzerinde nasıl yaşadığınızın farkında bile değilsiniz.
Ben kendi emeğimde, kendi emeğimin sonuçlarında ve bunu başkalarıyla doğru paylaşmada bu ilkeleri esas alırım, uydurmaları değil. Örgütün değerleri üzerinde hesap yaparak veya bunları hiçe sayarak, doğru kullanmasını bilmeyerek yaşanmaz. Bunun dışında siz, çok zavallı birileri durumundasınız. Bu halinizle ülkedeki vahşi savaşa dayanma imkanınız olamaz. PKK içinde yaşamaya dayanamazsınız. Sıkılmaya, tıkanmaya da hakkınız yok. Ben size çözümün böyle olduğunu söylüyorum. Dünya kadar yük omzumda olmasına rağmen, hiç sıkıldığımı söyledim mi? Hemen hemen her şey önümüzde bir engeldi, hiçbir zaman bundan şikayet ettim mi? Sizin önünüzdeki görevler sınırlı ve şikayet edilecek hiçbir yanı da yok. Altından kalkılamayacak hiçbir görev de önünüzde yoktur. Hepsi rahatlıkla üstesinden gelinebilecek görevlerdir.
İşte bizim burada kararlaştırmak istediğimiz ve temsil ettiğimiz kişilik budur, amacımız buna ulaşmaktır. Bu bizim alfabemiz, amentümüz, bizim şartımız, bizim yeminimiz, bizim sözümüz ve bizim emrimizdir. Biz bununla yola çıkarsak, etrafı yakar yıkarız ve yeniden kurarız. Aksi halde sizi bin perişan olmaktan öteye bir şey beklemiyor. Burada bunu kararlaştırmak istiyoruz.
Tekrar ciddi olarak burada işin üstündeyiz. Sözümüzün üstündeyiz. Söz, karar vereceksiniz ve kişiliğinizde bir süreci başlatacaksınız. Eleştiri sizi mutlaka bu noktaya getirmelidir. Bu noktaya gelmedikçe kendinizi sağlam bırakmayın. Öyle bir başlangıç yapın ki, bundan sonrasını bu çerçevede götürebilesiniz. Bu en iyisidir. Ne yapayım, başka türlü sorumluluğunuzu kaldırmam mümkün değil.
Önderliğe de hakim olan bu gerçeği tanıyın. Birçok kişiye önderlik etmek durumundayım. Bunu bütün bu yönleriyle görün ve bir yerinden tutun. İşler zor. Hiçbir ham hayali önünüze koymak istemiyorum. Bütün bunlar, gerçeği yakıcılığıyla göstermek içindir. Bunu kabul edin ki, sizlerin de tamamen doğruyu, gerçekleri hem gören hem hakkını veren bir yürüyüş kolu, bir öncü kolu olduğunuzu bilelim ve biz de yaşadığımıza veya bir şeyler temsil ettiğimize inanalım. Bizim de yaşamımızın bir anlamı olsun. Ben yine bu noktada kendimi, kendi temsilimi fazla önemsemiyorum. Siz, gidip ikinci gün düşerseniz çok yazık olur ve bunun sorumlusu da bunca çabadan sonra kendiniz olursunuz. Başarısızlık, çaresizlik ve yol yöntem tutturamamaktan kendinizi sorumlu tutacaksınız. Bütün savaş taktikleri yanlış da olabilir, yönetimlerin hepsi sağa da yatmış olabilir, ama yine bu çerçeve dahilindeki kadro bir çıkış bulabilmelidir.
Bizim için tehlike artık şu düşman veya şu işbirlikçi değildir. Eğer biz bu noktayı yakalayamazsak, tehlikenin en büyüğü içimizdedir, bizzat kendi kişiliğimizdedir. Bu nedenlerden dolayı kendimize verdiğimiz zararın boyutunu düşünemiyorum bile. Bu sorunların bu kadar üzerinde durmamın nedeni budur. Şu anda eğer bu çabalarım olmasa, birbirinizin canına okumanız işten bile değil. Yedi yaşından yetmiş yaşına kadar birbirinize girerdiniz. Kürt olayı bu konuda tamamen bir beladır ve tarihi bir kez daha hortlatmak istiyor. Tamamen bu noktaya gelmiş dayanmışsınız. Bunu yıkacağız ve aşacağız. Anlamanız gereken en temel iş budur. Zekice anlayın, yeterlice anlayın. Söylediklerim net, sınırlı bir uygulama durumu bile büyük sonuçlara götürebilir.
Biz başka türlü size değer veremeyiz. Sizin gönlünüzü ufak tefek şeylerle avunduramayız. Çoğunun yaptığı gibi hediyelerle, iltifatlarla kesinlikle bir şey verilemez, bu aldatıcı olur. Birbirimize vereceğimiz en büyük değer, gerçek komuta yürüyüşünde birbirimizi amansız şartlandırma ve büyük bir gücü bu temelde ortaya çıkarmadır. Bundan daha değerlisi olamaz. Bu aşamadan sonra başka hiçbir çare göremiyorum. Davasını esasta başaramayan, yaşamın hiçbir ipini tutamaz, ucundan bile yakalayamaz. Esası kaybettikten sonra yaşasan bile metelik kadar değeri olamaz. Bütün bunları ısrarla belirtiyorum, çünkü çok boyun eğdiniz, yanlışlıklarla çok uzlaştınız, bireycilikleriniz her şeyi kırıp geçirdi ve bu umurunuzda bile olmadı. Bu durumlarınıza karşı kayıtsız duramam ve sıradan bir tehlike olarak da ele alamam. Çünkü ben burada her tür tehlikeyi görüyorum. Her tür yıkım, her tür başarısızlık burada, başka yerde değil.
Birçok karargaha kendiniz de hakimdiniz. Birçok parti birlikleri emrinizin altındaydı, neden böyle yarım ve çok sakıncalı bir durumda bıraktınız? Bunu gücünüz, kalbiniz nasıl kabul edebilir? Bu çalışma öyle basit ele alınabilir mi? Oysa size basit geliyor, “Nasıl olursa olsun öyle götürelim” diyorsunuz. Hiç böyle olur mu? Bu alışkanlıklarla hiçbir büyük yürüyüşe katılabilir misiniz?
Büyük hakaretler var. Düşmanın bir günlük uygulamaları bile bizi arşa kadar isyana çekiyor, isyana davet ediyor. Peki bu kişilikle mi, bu dirençle mi isyan edeceksiniz? Siz bu tarzla mı hesap soracaksınız? En fazla kullanmanız gereken parti silahını kendi içinizde işlemez duruma getirerek mi düşman üzerine yürüyeceksiniz? En temel militanlık özellikleri ile oynayarak ve gereklerini yerine getirmeyerek mi bu orduyu savaştıracaksınız. Siz, geriliklerinizi büyük bir alışkanlıkla, cüretkarlıkla şimdiye kadar dayattınız. Onun için ben partiyi savunmak zorundayım. Bu yaptıklarınıza ister kader, ister büyük düşüş, büyük düşkünlük, isterseniz büyük bencilik, bireycilik deyin, ne derseniz deyin, biz bunun karşısında kendimizi savunacağız ve sağlam noktaya getireceğiz. Kendimizi sağlam noktaya getirmeden hiç kimse bizden onay beklemesin. Zavallı yüreklere, çaresizlere biz ilaç olamayız. Burada bunların yeri yoktur. Bir kurala, bir sağlam temsile gücü yetmeyenin çaresizliğine de ben ilaç olamam. Verilmesi gerekeni verdik, sağlığınıza çoktan kavuşmanız gerekirdi. Bütün bu işler karşısında böyle anlamsız duruşlarınızı kabul edemem. Halbuki tersi olmalı. Sorunları daha çıkmadan gören ve adeta canına okuyan bir tarz, bir yoldaş tipi çoktan yakalanmalıydı. Hiçbir irade, hiçbir gerekçe bizi böyle olmaktan uzaklaştıramaz. Bahanelerinizi bırakacaksınız, hiçbir gerekçeyle savunulamayacak neyiniz varsa hepsini bırakacaksınız. Eleştiri budur.
Tarz, dil ve çaba yetmiyorsa kendinizi yetiştireceksiniz
Söz eğer büyükçe ve anlamlıca verilecekse böyle olur. Yok mu olalım, her şey elimizden gitsin mi? Bu düşman büyük bir beklenti içinde. Büyük bir haksız, büyük bir zalim olduğu halde bizi kötüleyerek, karalayarak sonuca gitmek istiyor. Bunu yüreğimiz kabul edebilir mi? Bunu nasıl kolay kabul edeceksiniz? Eğer, “Bunu yüreğimize oturtamayız” diyorsanız, o zaman kararlılık noktasını, temsil düzeyini böyle yakalayacaksınız. Bunun dışında her şey yalan, sahtekarca ve objektif olarak düşmanı esas almaktır. Tarz, dil ve çaba yetmiyorsa, kendinizi yetiştireceksiniz. Doğrusu budur ve bu da mümkündür. Gerisi yalandır, oyalamadır.
Mümkünse bütün yönleriyle kendinizi gözden geçirip ve gerektiği kadar eleştirilerle de güçlenerek bu noktayı, bu kararlılık düzeyini yakalayın. Her yerde ve her zamanda bu karar sizin için altın değerindedir. Büyük bir şanstır ve en değerlisidir. Başka hiçbir şey bize bu kadar yararlı olamaz. Bundan daha güzeli, anlamlısı, gereklisi ve daha özgür olanı da yoktur. Tüm insanlık tarihinin güzel öğretisi, her tür tanrı öğretisi, her tür yücelen insan öğretisi bunu emrediyor. Neden buna karşı çıkacaksınız? Karşı çıkan düşmandır ve o da hakkedilen yere gidecektir. Ama biz hakketmediğimiz yere gidemeyiz. Bunun için ısrarlıyız. Bunun için bu noktayı ne pahasına olursa olsun kendinize yakıştıracaksınız. Gerektiğinde kendinizi yeniden doğururcasına, yeniden yaşama başlatırcasına bu gelişmeyi yakalayacaksınız.
Bu temelde eleştirileriniz gerçekçi olacak, özeleştiriniz tam kararı ifade edecek düzeyde olacaktır. Ve bu da yaşam karşısında sizin en iddialı duruşunuz, en sağlam yürüyüşünüz olacaktır.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 25 Mart 1997 tarihli çözümlemesidir



