Enter your email Address

Pazar, Temmuz 20, 2025
  • Kurmancî
  • Türkçe
nuceciwan2@gmail.com
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojhilat
      • Rojava
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
    • Dergiler
  • Gençlik
    • Genç Kadın
    • Kürdistan Gençliği
    • Öğrenci
    • Avrupa
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Kültür Sanat ve Spor
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojhilat
      • Rojava
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
    • Dergiler
  • Gençlik
    • Genç Kadın
    • Kürdistan Gençliği
    • Öğrenci
    • Avrupa
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Kültür Sanat ve Spor
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Anasayfa Derinlik Analiz

Bir diktatörün Allah’tan anladığı şey kendisidir – 1

30/01/2019 - 0:04
içinde Analiz, Manşet, Tüm Haberler
Reading Time: 8 mins read
A A
Bir diktatörün Allah’tan anladığı şey kendisidir – 1
PaylaşTweetle

Allah’ın toplumsal hafızadaki karşılığı hakkında düşünmeye en çok Müslümanların ihtiyacı var.

HABER MERKEZİ – Allah’ın toplumsal hafızadaki karşılığı hakkında düşünmeye en çok Müslümanların ihtiyacı var. Çünkü İslam aleminde iyilikten daha çoğalmış kötülük de Allah adına yapılmaya başlanmıştır.

Emevilerden bu yana Allah nasıl bir varlıktır sorusu üzerindeki tartışma iki farklı inanca yol açmıştır. Bunlardan birincisi ve baskın olanı iktidar İslam’ının yarattığı Allah’ı gökte bizim bilmediğimiz bir yerde tahtında oturmuş bir kral gibi tasavvur edenidir. İkincisi ise toplumun yoksulları içinde rahmet, adalet ve rızık veren ‘merhametli bir baba’ olarak inanılan tarzdaki düşüncedir. Baskın hale getirilmiş düşünce sahiplerinin, ‘Allah’ı tartışamayız, onu tanımlayamayız, onu tüm sıfatlarıyla idrak edemeyiz, onu insan aklının sınırları ile kavrayamayız vb…’  gibi yöntemlerle kutsal varlığı anlama ve tanımada alternatif düşüncelerin önünü almak istediklerini de hatırlatalım. İktidar İslam düşüncesine aykırı fikir beyan edenlerden yargılananlar, tekfir edilenler, derileri yüzülenler olmuştur. Başka bir deyimle devlet ve iktidar sahipleri ‘Allah’ın mahiyeti’ üzerine  geliştirdikleri düşünce siyasal olarak muhalifleri etkisiz kılmanın dayanağı yapılmıştır. Böylece ‘hakim Allah’ sıfatıyla tanımlanmış ilahi güç, hakim ve baskın düşünce sahiplerinin siyasal gücüne tabi kılınmıştır. İslam devlet yöneticileri iktidar gücünü, Allah’ın sıfatlarıyla anlatan dili geliştirerek yönetim mekanizmalarını dinle meşrulaştırıp her türlü kötülüklerine dini kılıf bulmuştur.

Emevilerden bu yana iktidar İslam’ının halifeleri, kral ve sultanları yaptıkları her işe ‘Allah’ın izni’ kanununa bağlayarak kolaylaştırıcı ve meşrulaştırıcı yolu bulmuştur. Bu kanunu da Emevi devletinin kurucusu Muaviye b. Ebu Süfyan koymuştur. O ‘ben Allah’ın izniyle size emir oldum. Allah istemeseydi ben tüm bu işleri yapamazdım’ diyerek kendinden sonra gelen halife, kral ve sultanları meşrulaştıracak iktidar İslam icadını tüm haleflerine sunmuştur. İşte bu kanun az ya da çok İslam devletlerinde her liderin gücünün temel dayanağıdır. Onlar ‘Allah istediği ve onları uygun gördüğü için’ devlete liderlik etmektedirler. Nasip ve kader! Zaferlerini Allah’ın yardımıyla, yenilgilerini de Allah’ın kendilerinden istediklerini tam yerine getirmedikleri için olmuştur. İktidar İslam siyaset ve yönetici felsefesi böyle kurulmuştur. İslam halifelerinin sonuncuları olan Osmanlı ailesinden sultanlar da dahil hemen hepsinin kendilerini Zıllullah, (Allah’ın yerdeki gölgeleri) şeklinde unvanlandırmaları bu felsefenin ürünüdür.

Feodal devlet biçimi yerine daha seküler-laik görünümlü ulus devlet dönemi başlayınca, İslam devletlerinde ‘lider’ tanımlamalarında, sıftlandırılmalarında da söylem değişmiştir. Ulus devlet döneminde geçerli meşrulaştırıcı iktidar kanunu ‘halkın iradesinin temsilcisi olma’dır. Böyle olunca da İslam devletlerinde ‘Zıllullah’ ile ‘halk iradesi’ çelişkisi başlamıştır. Daha açık bir ifade ile devletti yönetenlerin Allah’ı meşrulaştırıcı bir güç olarak nasıl ve hangi sıfatlarla ‘yardıma çağıracakları’ hususu sürekli sorun olmuştur. İktidar için Allah’ı tümden reddetmek mümkün olmayacağı için ‘laikler’ az, ‘dinciler’ ise biraz daha çok kullanmaktadır.

Ulus devlet iktidarlarının meşrulaştırılma sorunu belirtiğimiz nedenlerden kaynaklı halen de sürmektedir. Selefi cihadistlerin ve ihvan çizgisindekilerin demokrasiyi baş düşman görmeleri bu temel iktidar kanunun günümüzde yaşadığı sorundan kaynaklanmaktadır. ‘Allah’ın izni ve takdiri’ni kullanan iktidarın binlerce yılık bir geleneği vardır. Bu ‘takdirle’ yönetmek oldukça kolaydır. İktidar keyfiyeti daha çoktur. ‘Halkın iradesinin temsili’ egemenden azda olsa Allah’ın rahmet, adalet, bereket ve rızık veren sıfatlarının amelini ister. Bu beklenti, iktidarın çıkar, çelişki, egemenlik, sömürü karakteri ile çelişiktir. Bu iki husus arasında denge sanıldığı gibi kolay kurulmaz. Çünkü  siyasette ‘rahmet, bereket, adalet ve merhamet’ hakim olursa egemenler çıkarlarının en az yarısını kaybeder. Böyle bir zayıflık halkın teveccühünü kazanmakla güce dönüştürülebilir ancak bu  defa da ‘Allah’ın izni ve takdiri’ diyenler bunu zayıflık görüp çıkarları için kullanabilir. Ve ‘Allah’ın izni ve takdirini’ kullananlar topluma yakın duranları kolayca ‘cehenneme’ gönderebilir. Bunun için İslam devletleri en az 1750’lerden bu yana yönetici erkini nasıl tanımlamalıyız sorusuyla düşüp kalkmaktadır. Şimdiye kadar yaşananlar Müslüman devletlerin bu sorunu diktatörler ile çözmeye çalıştıklarını göstermektedir.

İslam devletlerinde son iki yüz yıldır çok sayıda diktatör, ‘Allah’ın izni ve takdiri’ ile iş başına gelmiştir. Bir diktatörün işlerini ‘Allah’ın izni ve takdiri’ ile yapması büyük bir beceri ister. Becerisi olmayanlar ise ‘Allahtan meleklerini’ yardıma göndermesini diller. Becerikli diktatör şöyledir; o halkı öyle motive eder ve  Allah’ı topluma öyle algılatır ki halk vicdanını ve kulaklarını kapadığında gözleriyle diktatörde Allah’ı görmeye yol başlar. ‘Becerikli’ olmayı zahmetli bir iş gören ‘tembel diktatör’lerse Allahtan ‘meleklerini’ yardıma çağırır ve işlerini yine ‘Allah’ın münasip’ görmesiyle, askerlerini, polislerini ve istihbaratını çalıştırmaya başlarlar. Saddam, İran Şahı ‘meleklerle’ çalışanlardı. Arap devletleri son yüz yıldır ‘Allah’ın melekleri’nin gücüyle yönetilmektedir.

Türk iktidar geleneği ise Ortadoğu’da ilginç bir yol izlemiştir. Türk iktidarları önce Arap ve Fars egemenleri için ‘Allah’ın melekleri’ görevini yerine getirmiştir. Özellikle Selçuklu Türkleri Arap halifelerinin ‘cezalandırıcı, hakimiyet sağlayıcı melekleri’ görevini tam tamına yerine getirmiştir. Osmanlılar, özellikle 1453’de İstanbul’un işgalinden sonra genelde ‘Allah’ın izni ve takdiri’ felsefesiyle, çok az ‘merhametli, adaletli, rızık veren Allahtan’ destek aldıklarına inandıran felsefe ile iş görmüş, devlet yönetmiştir.

Cumhuriyet Türkiye’sinde ise durum daha da içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Halkın iradesi denilerek ‘Allah’ın izni ve takdiri’ diyen Muaviye ilkesini, ‘Allah’ın izni ve takdiri’ denilerek ‘halkın iradesi’ denilen iktidar tarzını uygulamaktan çekinmemiştir. Laik bir devletiz demelerine rağmen diyanet işleri başkanlığını kurmaları bu karmaşayı göstermektedir.

AKP ile birlikte Türk iktidar geleneğinin Allah’ı kullanma biçimi oldukça çetrefili  olmaya başlamıştır. Cumhuriyet dönemi içinde Allah’ı en çok ve de en usta kullanan AKP ve Erdoğan olmuştur. Erdoğan liderliğindeki Türkiye’de Allah sadece ‘gökte bir yerlerde oturan kral’ değildir. Bizzat yeryüzüne inmiş algısı daha hakimdir. Yüzlerce yıl önce Hegel’in Napolyon için söylediği ‘yeryüzünde yürüyen tanrı’ belirlemesi Türk iktidar geleneği ve İslam kültürü içinde gerçekleştirilmek için yoğun çalışılmaktadır. Türk devleti kendini modern bir devlet olarak tanımlamaktadır. Modern devlet, ulus devlettir. Ulus devletin kullandığı siyasi kavramların tümünün din kökenli olduğunu Alman yazar Carl Schmitt bin dokuz yüzün başlarında tespit etmiş, bunun için ‘Siyasal İlahiyat’ kitabını yazmıştır. Demek ki modern Türkiye devletinin Erdoğan ve AKP döneminde diğer dönemlerden çok daha fazla ‘Allah’a dayanma’, siyasi kavramları dinsel anlamlarıyla kullanma söz konusudur. Başta Erdoğan olmak üzere diğer AKP’lilerin günlük konuşmalarına ve davranışlarına bakarak bile bu gerçekliği çok rahat görmek mümkündür.

Kaynak: Mehmet Gören/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Etiketler: #analizDiktatörnuceciwan
PaylaşTweetGönderPaylaşGönderTara
Önceki yazı

“Seni Katleden Zihniyetle Yan Yana Olman, Kardeşlerine ve Yeğenlerine İhanettir”

Sonraki Yazı

ÖZEL – Gerilla son bir ayda aynı bölgede 5 kez ‘gizli birlikleri’ vurdu

Sonraki Yazı
FLAŞ-HPG’den Güney’de Türk ordusuna Devrimci darbe: 47 asker öldürüldü, işgalciler askeri üslerde mahsur!

ÖZEL - Gerilla son bir ayda aynı bölgede 5 kez 'gizli birlikleri' vurdu

Genç Kadınlar Amed’e çağırıyor

Genç Kadınlar Amed'e çağırıyor

Manşet

  • Kendini Bilmek, Örgütlenmek ve Örgütlemek
  • KCK, 20 Temmuz 2015 günü Suruç’te şehit düşen 33 sosyalist genci andı
  • HPG-BİM, komutan Bahoz Zerdeşt’in şehadete ulaştığını açıkladı
  • Rakka’da 19 Temmuz Devrimi’nin Yıldönümü Kutlandı
  • Yurtsever Genç Kadın Dergisi “Ne Kadar Örgütlüysen o Kadar Varsın” şiarıyla çıktı
  • Memxûr Gençliği, Rojava Devrimi’nin Yıldönümü Kutlandı
  • Uzun Yürüyüş Hazırlık Komitesi: Özgürlüğe doğru yürüyelim!
  • Pênciwên’de motosiklet hedef alındı: 1 kişi yaşamını yitirdi

En Çok Okunanlar

  • Uzun Yürüyüş Hazırlık Komitesi: Özgürlüğe doğru yürüyelim!

    Uzun Yürüyüş Hazırlık Komitesi: Özgürlüğe doğru yürüyelim!

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Kendini Bilmek, Örgütlenmek ve Örgütlemek

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Cemil Bayık: Teslim alırız diyen kendini kandırıyordur

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HPG-BİM, komutan Bahoz Zerdeşt’in şehadete ulaştığını açıkladı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Yurtsever Genç Kadın Dergisi “Ne Kadar Örgütlüysen o Kadar Varsın” şiarıyla çıktı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HPG-BİM şehit gerillanın kimliğini açıkladı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • KCK, 20 Temmuz 2015 günü Suruç’te şehit düşen 33 sosyalist genci andı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Pênciwên’de motosiklet hedef alındı: 1 kişi yaşamını yitirdi

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Amed’te Bir Genç Kadın Katledildi

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Duran Kalkan: Gerilla hazır, demokratik entegrasyon ve özgürlük yasaları çıkarılmalı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
Şimdi Oynatılan
Nûçe Ciwan

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.

Bizi Takip Edin

  • Telegram
  • Whatsapp
  • Twitter
  • YouTube

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dil
    • Kurmancî
    • Türkçe
  • Anasayfa
  • Haberler
    • Kurdistan
      • Bakur
      • Başûr
      • Rojava
      • Rojhilat
    • Ortadoğu
    • Avrupa
    • Dünya Çapında
  • Derinlik
    • Analiz
    • Röportajlar
    • Açıklamalar
  • Gençlik
    • Öğrenci
    • Enternasyonal
    • Eylemler
    • Werin Cenga Azadiyê
  • Önemli Başlıklar
    • Önder Apo
    • Şehitler Anısına
    • Devrimci Halk Savaşı
    • Kimyasal silahlar
  • Özel
  • Tüm Haberler

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.