İSVİÇRE – Her yıl iki defa düzenlenen kampların bu seferki adresi İsviçre oldu. Kapitalist sistemin betonlaşmış yaşamının dışında, doğanın sessizliği içinde bir araya gelen gençler, “Komün, Sosyalizm ve Demokrasi” temalı bir çalıştay kampı gerçekleştirdi. İsviçre’nin birçok kentinden onlarca gencin katılım sağladığı kampta, komünal yoldaşlık temelinde eğitimler ve etkinlikler düzenlendi.
Kapitalist sistemin gençler üzerinde yarattığı olumsuz etkilere karşı, gençlerin kendilerini nasıl örgütlemesi ve savunması gerektiği üzerine yoğunlaşan kampta, birçok gencin hayatında iz bırakan anlar yaşandı. Yıllardır İsviçre’de bulunan ve sürekli monoton bir yaşam sürdüklerini dile getiren gençler, Avrupa’da geçirdikleri zaman diliminde en mutlu oldukları anların bu kamp sürecinde olduğunu ifade etti.
Kürt ve enternasyonalist gençlerin katıldığı kampta; sosyalizm ve komünalizm, Kürdistan tarihi, ajitasyon-propaganda, özel savaş yöntemleri ve dijital medya konuları işlendi. İsviçre’nin Zürih, Winterthur, Cenevre, Lozan, Bern, Aarau ve Basel şehirlerinden yaklaşık otuz gencin katılım sağladığı çalıştayda, Önder APO’nun “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” temelinde kültürel, sportif ve eğitsel etkinlikler yapıldı. Seminer ve çalıştayların ardından gençler değerlendirmelerde bulundu; konuların daha anlaşılır olması için tiyatral gösterimler de gerçekleştirildi.
Kampın ilk günü, tanışma ve yoldaşlık ilişkilerini geliştirme üzerine geçti. Kısa sürede yoldaşlık ilişkilerini ilerleten gençler, devamında Önder APO’nun “Demokratik Toplum ve Barış Manifestosu” üzerine değerlendirmeler yaptı. Devamında Kamp Hazırlık Komitesi tarafından, kamp boyunca gerçekleştirilecek etkinliklerin aktarımı yapıldı. Akşam ise ateş etrafında saz eşliğinde özgürlük türküleri söylenen bir moral gecesi düzenlendi.
İkinci güne sabah 06.30’da dağ koşusu, ısınma hareketleri ve spor ile başladı. Sporun ardından, hazırlık komitesince belirlenen dört genç “Sokrates” rolü üstlenerek katılımcılarla felsefe tartışmaları yürüttü. Gün boyu süren tartışmalarda insanlığın başlangıcı, yaşam, insan ve evren ilişkisi, toplumun varoluşu gibi konular ele alındı. Bu tartışmalarda Sokratik yöntem kullanılarak çelişkiler üzerinden doğruya ulaşmaya çalışıldı. Akşam ateş etrafında tartışmalar sürdü, gençler kamp dergisi için duygu ve düşüncelerini kaleme aldı.
Kampın üçüncü gününe tekrar spor ile başlayan gençler, spor ardından “Bire” oyununu oymaya başladı. Kapitalist sistemin kişiyi giderek komünal bir yaşamdan uzak tutması ve bireyselleştirmesi oyun sırasında gençler üzerinde kendisini gösterdi. Oyunun ilk dakikalarını bireysel oynayan gençler oyunlarında başarısız olduklarını gördü. Devamında kollektifliği esas alarak plan ve strateji geliştiren gençler oyunlarında ilerlemeler kat ederek kollektif düşüncenin önemine vurgu yaptı.
Kampta ilk seminer “Sosyalizm ve Komünalizm” üzerine oldu. Eğitim komisyonu sosyalizmin tarihçesi üzerinde durarak günümüzde verilen sosyalist mücadele üzerine değerlendirmelerde bulundu. Sosyalizmin ilk olarak Mezopotamya topraklarında çıktığını belirten komisyon üyeleri, insanlığın varoluşundan itibaren sürekli olarak sosyalist bir mücadelenin verildiğine dikkat çekti. Ayrıca Reel Sosyalizm’in devlet zihniyeti üzerine kurulması ve bu nedenle yıkılışının gerçekleştiği üzerine değerlendirmelerde bulundu. Devamında ise komünalizm üzerine açıklamalar yapıldı. Burada ilk toplumun ne şekilde oluştuğuna, neden komünal bir yaşama ihtiyaç duyulduğuna dönük değerlendirmeler yürütüldü. Devamında ise dünya üzerinde gelişen komün örneklerine ve özellikle 18 Mart-25 Mayıs 1871 Paris Komünü, 19 Temmuz 2012’de gerçekleşen Rojava Kadın Devrimi ardından gelişen komünlere dikkat çekildi.
Seminerin ardından gençler gruplara ayrılarak “İktidar, Diyalektik, Eğitim ve Anlam” kavramlarını tartıştı. Sunumlarını tiyatral gösteriler ya da münazara yöntemiyle gerçekleştirdiler. Daha sonra “Evet-Hayır” yöntemiyle pozitif bilimin yaşamı siyah-beyaza indirgediği, oysa gerçekliğin çok daha renkli ve çeşitlilik barındırdığı sonucuna ulaştılar. Akşam saatlerinde ise iki grup oluşturularak “Para mı daha değerlidir, yoksa bilgi mi?” başlıklı münazara düzenlendi. Tartışmaların sonunda seyirciler “Bilgi daha değerlidir” grubunu kazanan ilan etti. Gecenin ilerleyen saatlerinde stranlar söylendi, anı defteri dolduruldu.
Kampın dördüncü ve son günü spor etkinlikleri ve Kürdistan’daki geleneksel “7 Taş” oyunu ile başladı. Kolektif ruhun ön plana çıktığı bu etkinliğin ardından eğitim programına geçildi. İlk oturumda Önder APO’nun Serxwebûn gazetesinde yayınlanan “Barış ve Demokratik Toplum” manifestosu işlendi. Ardından Kürdistan tarihi üzerine seminer verildi ve gençlerin bu süreci nasıl sahiplenmesi gerektiği tartışıldı. Seminer ardından “Ailecelik-Aşiretcilik, Milliyetçilik, Dincilik ve Kürt- Türk ilişkileri” konuları çatısı altında tartışma grupları oluşturuldu. Her grup kendi aralarında tartışmalarını yürüttükten sonra bir araya gelerek sunumlarını yaptı. Tiyatro şeklinde sunumlarının yapan gençler, komedi yoluyla seyircileri hem güldürdü hem de düşündürdü.
İkinci oturumda Avrupa Gençlik Basın Komitesi’nin hazırladığı “Ajitasyon-Propaganda, Özel Savaş ve Dijital Medya” başlıklı sunum gerçekleştirildi. Kapitalist sistemin gençler üzerinde yürüttüğü psikolojik savaş, dijital medya bağımlılığı ve bireyselleştirici etkileri tartışıldı. Gençlerin günlük dijital medya kullanım süreleri üzerinden sorgulamalar yapılarak, bu zamanın örgütlü yaşamda nasıl daha verimli kullanılabileceği değerlendirildi.
Kapanışta her genç duygu ve düşüncelerini dile getirdi. Katılımcılar, bu tür kampların sürekliliğinin önemine vurgu yaparak, kısa da olsa kapitalist sistemin boğucu etkilerinden uzaklaşıp alternatif bir yaşamın olduğunu ve kolektif bir bilinç kazandıklarını belirtti.
Hazırlık komitesi kapanış konuşmasında bu çalışmaların önemini tekrar vurguladı, Önder APO’nun başlattığı sürecin zaferle sonuçlanması için gençlerin üstleneceği rol ve sorumluluklara dikkat çekti.
Kampın sonunda hazırlık komitesi tarafından tutulan günlüklere de eriştik. Ve kampın o anlarını dizelere döken Gülcan ve Rûbar isimli gençlerin düşünceleri ise şu şekilde;
Merhaba bugün bu kampta olmak bana çok şey kattı. Aslında ne kadar yetersiz kaldığımı ve kendimi de sorgulamaya başladım. Bugün yeni şeyler, yeni kelimeler öğrendim. Benim için çok değerliydi. Bol bol tartıştık, güldük, eğlendik, oyunlar oynadık. Bugün hayatımda geçirdiğim en güzel gündü. Bu kamptan kendime şu dersi çıkardım. Kendimi daha çok geliştirmem gerektiğini anladım. Bundan sonraki hayatıma bu şekilde devam edeceğim. Buradaki arkadaşlarda o kadar çok iyiydiler ki kendimi hiç yalnız hissetmedim. Söylenecek ve yapılacak o kadar çok şey var ki buna ne zaman ne de defterler yeter…
Gülcan
Öncelikle bu çalışmayı organize eden arkadaşlara saygı ve sevgilerimle, sizi Zagroslardan doğan güneşin sıcaklığıyla selamlıyorum û hembez dikim. Dankeschön.
Bugün kampta ikinci günüm. Maneviyat ve yoldaşlık boyutunda süper bir ortam diyebilirim. İlk gece her ne kadar fareler ve sivrisineklerle bir çatışmamız olmuş olsa da yine de bize alışmaları uzun sürmedi. Hele gece çadırımızdaki horlama grubu da tam bir müzik grubu diyebilirim.
Sabah 07.30’da rojbaş çekildi ve uyandık. Ardından yaptığımız spor ise dillere destan bir şekilde idi. Kahvaltıdan sonraki en güzel aktivitemiz ise doğa yürüyüşü oldu. Bazen kaybolduk lê yine yolumuzu bulduk. Ardından yediğimiz öğlen yemeği ve ortam beni az da olsa ülkeye götürüp getirdi. Yemekten sonraki 9 taş oyununda taşların sorunlu olmasından dolayı 7 taşa indirip oynamamız süper ve eğlenceli. Hele hele felsefe üzerine yaptığımız tartışma bazen beynimin durmasına sebep olsa da yine de güzeldi. Sonra ateş başında sohbetimiz ve şarkılarımız tepside altın değerinde değerli ve güzeldi. Velhasıl şuan biraz yorgunluk var uzatmaya gerek yok. Uykumuz var. Başka bir kampta görüşmek üzere kim bilir belki de özgür dağlarda özgür bir ülkede görüşmek nasip olur. Bugünler bizim yarına bıraktığımız en değerli hazine. Xwe baş meyze bikin. Bimînin nav xêr û xwaşiyê de. Her dem bextewar û dilşadbin.
Rûbar
NC // Cîger Goyî / Cemîl Mazlum



