HABER MERKEZİ- Rizgar Amed yazdı
“Devrim, yalnızca bir haykırış, bir öfke ya da bireysel direniş değildir. Devrim; bilinçli bir yürüyüşün, iradeli bir duruşun, uzun vadeli bir inşanın adıdır. Gençlik bu inşa sürecinin taşıyıcı gücüdür. Ama bu güç, örgütlenmediğinde dağılır, yönsüzleşir, sisteme yedeklenir. Kapitalist modernitenin en büyük başarısı, bireyi örgütsüz bırakarak onu yönetmek olmuştur. Oysa özgürlük, örgütlü yaşamdır. Önder Apo’nun çözümlemelerinde bu gerçeklik defalarca dile getirilmiştir: Örgütsüzlük, köleliktir. Gençlik, örgütlenerek insanlaşır, örgütlenerek toplumlaşır, örgütlenerek özgürleşir.
Gençliğin örgütlülüğü yalnızca teknik bir yapı değil, bir zihniyet biçimidir. Özgürlük zihniyetine sahip olmayan hiçbir yapı gerçek anlamda örgütlü değildir. Bu zihniyet; bireyciliğe karşı kolektivizmi, bencilliğe karşı fedakârlığı, gösterişe karşı sadeliği, tüketime karşı üretimi esas alır. Gençlik kendini bu temellerde yeniden inşa ettiğinde, sadece sisteme direnmiş olmaz; onun yerine alternatif bir yaşamı kurmuş olur.
Bu alternatif yaşamın örgütsel zemini üç temel ayak üzerinde yükselmelidir:
Birincisi, ahlaki netliktir. Gençlik önce kendini arındırmalı, sistemin dayattığı her türlü yoz yaşam biçimini reddetmelidir. Bu ahlak, klasik anlamda dar bir kurallar bütünü değil; halkına, arkadaşına, emeğe, doğaya ve kendine sadakatten doğan devrimci bir yaşam anlayışıdır. Bu ahlak olmadan, hiçbir örgüt kalıcı olamaz. Onurlu bir gençlik, özgür bir halkın teminatıdır.
İkincisi, politik bilinçtir. Gençlik yaşadığı dönemin ruhunu tanımalıdır. Kapitalist modernitenin dijital kuşatmalarını, kimliksizleştirme politikalarını, özel savaş yöntemlerini çözümleyebilmeli; halkına yöneltilmiş saldırıları görebilmelidir. Politik bilinç, sadece slogan atmak ya da bir teoriyi ezberlemek değildir. O bilinç, gündelik yaşamı devrimci bir duruşla örmek; her adımı, her teması, her ilişkiyi politik bir sorumlulukla inşa etmektir.
Üçüncüsü, örgütsel disiplin ve sürekliliktir. Gençlik, duygusal iniş çıkışlara kapılmadan, uzun soluklu bir mücadeleyi esas almalıdır. Güncel motivasyonların ötesine geçip, stratejik derinlik taşıyan bir örgütsel çizgiyle hareket etmelidir. Disiplin; baskı değil, özgürlük aşkının sorumluluğa dönüşmesidir. Kolektif akla ve yoldaşlığa olan bağlılık, bu disiplinin özüdür.
Önder Apo’nun özgürlük paradigması, sadece düşmana karşı direnmekle değil, düşmanın dışında bir yaşamı kurmakla gerçekleşir. Gençlik bu yaşamın çekirdeğidir. Mahallede, okulda, fabrikada, dağda, atölyede, sanatta, dijitalde… Nerede olursa olsun gençlik, bulunduğu her yeri bir örgütlenme zeminine dönüştürmelidir. Sözle değil; duruşla, disiplinle, ilişkiyle, örnek yaşamla örgüt kurmalıdır.
Mazlum Doğan’ın kararlılığı, Zekiye Alkan’ın çığlığı, Kemal Pir’in yaşam aşkı; ancak örgütlü yaşamda kalıcılık kazanır. O ruh, ancak somut yapılarla toplumsallaşır. Aksi takdirde duvarda kalan bir slogan, yıldönümünde anılan bir isim olarak kalır. Oysa gençlik bu ruhu yaşatmakla değil, o ruhu yaşamakla yükümlüdür.
Bugün gençliğin önündeki görev, artık parça parça tepkiler değil; topyekûn örgütlü bir bilinçtir. Kendi içinde yeni bir yaşamı kurarak, hem halkına umut olmak hem de düşmanın her saldırısına karşı dirençli bir toplum yaratmaktır. Gençlik, bu çizgiye adım attığında, devrim başlar. O devrim, önce zihinde, sonra ilişkide, sonra da halkın yüreğinde filiz verir.”
devam edecek…