AMED – Demokratik Kurumları Platformu tarafından hazırlanan deklarasyon, Amed’deki Cemil Paşa Konağı’nda düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
Toplantıya Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüleri Meral Danış Beştaş ve Ali Kenanoğlu, ayrıca Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ile çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.
Platform adına okunan deklarasyonun Kürtçesini Özgür Kadın Hareketi’nden Fatma Ablay, Türkçesini ise DEM Parti Gençlik Meclisi üyesi Reşo Birhat Kurtulan okudu. “Umut ve özgürlük için şimdi ayağa kalkma zamanıdır” başlığını taşıyan deklarasyonda, mitingin temel çağrısı ve talepleri sıralandı.
Deklarasyonda, Önder Apo’nun koşullarının yürütülen süreç açısından kritik önemde olduğu vurgulanarak, “Tarihsel kardeşliğin ve hukukunun anahtarı ‘umut hakkı’ndadır; ‘umut hakkı’nın uygulanmasındadır” ifadelerine yer verildi.
DEKLARASYON
Deklarasyon şöyle:
“Dünya ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler hem bir yeniye ihtiyaç olduğunu hem de bu yeninin öncülüğünün halkların özgürlük ve ortak yaşam talebi ile mümkün olduğuna işaret etmektedir. Bölgesel olduğu kadar küresel etkilerinin de olduğu 3. Dünya Savaşı’na hakim kılınmaya çalışılan belirsizlik siyasetinde en belirgin olan tablo, halkların öznesi olduğu özgürlük mücadeleleridir. Yeniden dizayn sürecini hedefleyen bu denklemde demokratik bir çözümü, barışı hem coğrafyamızda hem de Ortadoğu’da hayata geçirmenin koşulları tüm zorluklarına rağmen mevcudiyetini korumaya ve çağrıcı olmaya devam etmektedir.
ÖNEMLİ BİR EŞİKTEYİZ
Bir yüzyıl, Kürt halkının varlığının inkârı ile hak ve taleplerinin bastırılması, faili meçhullerle geçti. Kürtlerin kesintisiz demokrasi ve özgürlük mücadelesi bu yüzyılda mahkeme salonlarında, cezaevlerinde, sürgünde ömürlerini geçirmek zorunda bıraktı. Bugün bir halkı savunmanın ve bir halkın direnişinin demokrasi ve özgürlüklere evrilmesinin önemli bir eşiğindeyiz. Kürt Halk Önderi ÖnderAbdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Uluslararası bir komplo sonucu Türkiye’ye getirilmesi ile başlayan ve İmralı tecridi ile devam ettirilen süreçte hedef tekçi ulus devletin eksik kalan yanını tamamlamaktı. Bu vesileyle Kürdü her yönüyle kimliksiz, iradesiz bırakmaktır. İmralı cezaevinden ve oraya dönük politikalardan hareket eden devlet ve iktidar aklının yasaları ve hukuku hiçe saydığı süreç öyle ki ülkenin temel politikası haline geldi, getirildi.
ÇÖZÜM ÇABALARI
Siyasal, ekonomik, toplumsal birçok parametrenin belirleyeni olan Kürt sorunu, Önder Öcalan’a uygulanan tecrit ile hukuki ve siyasi bütün olası çözüm imkanlarından koparılmaya çalışıldı. Tecridin dozajı arttıkça, ülkenin dört bir yanına yayılarak bütün toplumsal mücadele dinamiklerini etkisiz kılmaya çalışan bir yönteme, rejime dönüştü. 1993’ten bugüne barış mücadelesini ve muhatap arayışını canlı tutan Önder Öcalan, her aşamada bütün koşullarını ve imkanlarını çözümün imkanı kılmaya çalışmıştır. Tek taraflı ateşkesler, ülkenin başbakanları ve cumhurbaşkanları ile dolaylı da olsa temasa geçme çabaları, gazete ve televizyon röportajları, 1999 yılında Türkiye’ye getirilmesi ile amaçlanan iç savaş tehditlerine karşı, 1 Ekim ve 29 Ekim 1999’da gelen barış grupları, 2009 yılında gelen barış grubu, savunmaları ve yazım literatürü hepsi demokratik çözümü ve onurlu bir barışın hem imkanlarını yaratmış hem de toplum nezdinde güçlü bir karşılık bulmuştur.
MÜCADELENİN VE FİKRİYATIN ÖNCÜSÜ
Kapitalizmin seyrini ve dinamiklerini tespit ve eleştirileri ile daha da görünür kılmış ve bu toplum karşıtı sömürü sistemini mahkum etmiştir. Kapitalist Modernite karşısında toplumu esas alan demokratik modernitenin yani yeni bir yaşamın imkan ve yöntemlerini sunan paradigması ile sınırları aşan bir mücadelenin ve fikriyatın öncüsü olmuştur. Tarihin karanlık dehlizlerine kapatılan kadınların varlığını ve özgürlüğünü esas alan perspektifiyle hem mücadelesinin devrimci ve demokratik karakterini korumuş hem de kadınların varlık ve özgürlük mücadelesine güçlü bir ivme kazandırmıştır. Bunlar aynı zamanda toplumla birlikte tarihi yeniden yazmanın en güçlü adımlarıdır.
HER DAKİKASI TARİHİ DEĞERDE
Bu tarihsel çözüm arayışlarının ve alternatif sistem tartışmalarının birikimi ile açığa çıkan 27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile hız kazanan yeni bir barış ve çözüm fırsatının içindeyiz. Yıllara varan savaş ve çatışmalı sürecin son bulmasına, yıllardır sürdürülen demokrasi, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin halklar lehine hayat bulmasına, buna uygun yasal düzenlemelerin gerçekleşebilmesine vesile olabilecek bu sürecin her dakikası her günü tarihi değerdedir. Önder Öcalan’ın çağrısı gerçekleşen fesih, silahların yakılması ve güçlerin geri çekilmesi inşa edilmek istenen demokratik toplumun ve barışın en önemli adımları olmuştur. Yine bu gelişmelere paralel Önder Öcalan’ın her aşamada önemle üzerinde durduğu meclis ve ona bağlı bir komisyonun oluşması ve İmralı’da bir görüşme gerçekleştirmesi tarihi bir eşiktir. Demokratik, adil ve özgürlükçü bir ülke için önemli bir adım olan bu görüşme yeni adımların hayat bulması için de değerli bir başlangıç noktasıdır.
ÖZGÜRLÜK KOŞULLARI SAĞLANMALI
Tarihsel bir birlikteliğin tüm zorluklarına rağmen kardeşlik hukuku bağlamında yeniden ele alınması ve buna uygun hukuki düzenlemelerin yapılması ve hayata geçirilmesi bugün hem toplumun hem de meclisin önündeki birincil görevlerden birisidir. Siyasetin adının barış, toplumun adının demokratik, geleceğin adının özgürlük olacağı bir yaşamı bu coğrafya ve halklar çoktan hak etmiştir. Türkiye’nin yeni yüzyılının karakteri ve içeriği, tekçilik ve inkar gibi eskinin devamı değil; eşitlik, özgürlük ve adalet içeren ve yaşamsallaştıran bir karakterde olmalıdır. Bu temel ihtiyacı gören ve bu değerlere bağlı kalarak ağır tecrit koşullarında tutulmasına rağmen paradigmasının rotasını barış ısrarında tutan Önder Öcalan’ın koşulları bu sürecin imkan ve koşullarını belirleyecek bir karakterdedir.
Dünyanın birçok ülkesinde filozofların, siyasetçi ve aydınların, Nobel ödüllü yazarların ve halkların öncülük ettiği küresel ‘Öcalan’a özgürlük’ kampanyası, Önder Öcalan’ın paradigmasının sahiplenilmesi, yarım asırlık yıllık mücadelesinin halklaşan ve evrenselleşen karakterinden kaynaklanmaktadır. Sözünün, sözün gücünün, emeğinin, perspektifinin toplumsal karşılığının bu kadar yüksek ve etkili olduğu bir baş aktörün, bir kurucu önderliğin koşullarının bu tarihsel sürece göre yeniden düzenlenmesi ve özgürlük koşulların sağlanmalıdır.
UMUT HAKKI UYGULANMALI
Kürt halkı ve halklar barış ve çözüm umudunu Önder Öcalan’ın varlığı ve inancı ile diri tutmuş ve sahiplenmiştir. Dolayısıyla ‘umut hakkı’ aynı zamanda bir halkın ‘umut hakkı’ ve özgürlük hakkıdır. Hem AİHM kararları ve evrensel hukuk gereği, hem Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin değerlendirmeleri gereği ve onun da ötesinde halkların yazılı hukukları da aşan güçlü iradesinin ve talebinin gereği ‘umut hakkı’ geciktirilmeden uygulanmalıdır. Kapısı kilitli tutulan demokratik ulusun, Demokratik Cumhuriyet’in, tarihsel kardeşliğin ve hukukunun anahtarı umut hakkındadır, umut hakkının uygulanmasındadır.
Kürt halkına ve bütün halklara özgürlük, Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya demokrasi vadeden bu çağrı ve iradenin sahibi, baş aktörü Önder Öcalan özgür olmalıdır. Önder Öcalan’a özgürlük talebimizi en güçlü irade ile sahiplenmek ve gerçekleştirmek için tüm halkları 4 Ocak Pazar günü İstasyon Meydanı’nda birlikte olmaya ve sorumluluk almaya davet ediyoruz.”
Açıklama “Biji Serok Apo” sloganı ve alkışlarla sona erdi.

