HABER MERKEZİ – Avesta Herekolun kaleminden.
Kürt Tarihinde Bir Konak: Çaldıran Savaşı
Kürdistan savaşın hiç durmadığı bir coğrafyadır. Tarihinde her zaman yakıcı bir savaş gerçekliği bulunduran bu kutsal topraklar, haklı bir direnişin de sembolü haline gelmiştir. Aslında komünal, demokratik, barışçıl yaşamın mayasını topraklarında barındırır.
Bir çelişki gibi gelir insana, barışın mayasını barındırıp bu kadar savaş vermek… Ama bu, barışın savaşıdır. İnsanın toprağında dili, kültürü, inancı ile insanca yaşaması için verilen savaştır. Bu savaş yılların mirasıdır. Bu savaşlar ile Kürt halkı, tarihi tecrübeler kazanmıştır. Günümüz ile tarihin bağını kurarak çözümleme yeteneğine kavuşmuştur. Bu tarihi tecrübelerimizden biri de Çaldıran Savaşı’dır ve günümüzdeki gibi bir Kürt-Türk ittifakı tecrübesidir.
1508 yılında Safeviler, Akkoyunlu Hükümetini yenerek Kürdistan ve İran topraklarının büyük çoğunluğunu ele geçirirler. Şah İsmail, Safevi İmparatorluğu’nu kurunca 23 (ya da 25) Kürt Beyi bir araya gelerek Şah İsmail ile görüşmek için Erbil’e giderler. Kürt Beyleri ‘‘Biz senin hükümdarlığını kabul ediyoruz, sen de yol ver kendimiz gibi yaşayalım’’ derler. Şah İsmail de buna karşılık şöyle der; ‘‘Ya Şia mezhebine geçersiniz ya da sizi öldürürüm.’’ Bunu kabul etmeyen Kürt Beyleri tutuklanarak zindana atılırlar. Bu olaydan sonra Şah İsmail ile barışçıl bir ittifak yapmaktan umudunu kesen İdris-i Bitlisi, Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim ile bir anlaşma yapar.
Bu anlaşmanın bazı maddeleri şöyledir;
-Kürt Bey’leri bağımsız olacak.
-Beyliklerde yönetim Sultan’ın onayından geçmek şartı ile Kürt geleneklerine göre soydan geçecek.
-Kürtler Osmanlı’nın yanında savaşa katılacak
-Kürtler halifelik hediyesini ödemekle yükümlü olacak.
-Kürtler, Sultan ile birlikte savaşa katılmak zorunda olmalarına karşın sınırlarını genişletmeyeceklerdir. Anlaşma sonucu, Kürdistan diye anılan bölgeler 3 kategoriye ayrılacaktır. Osmanlılar, büyük prensliklerden oluşan Kürt hükümetlerinin iç işlerine müdahale edemeyecektir. Yurtluk, ocaklık daha sınırlı özerklik sahibi beyler, hükümetlerden küçük sancaklar halinde olacaklar. Yönetim babadan oğula geçebilecek. Kendi bölgelerinin hukuki sahibi Bey’ler olacaklardır. Sancaklar, merkezden atanmış sancak beyleri tarafından yönetilen beylikler olacaktır. Böylece Kürdistan topraklarını Safeviler’den kurtarmak isteyen Kürt Beyleri bu anlaşmayı kabul edip Osmanlılar ile müttefik olurlar. Osmanlı ordusu 1514 yılında yaklaşık 200 bin kişilik bir ordu ile (ki bu ordunun büyük çoğunluğunu Kürtler oluşturur) Safeviler’in üzerine yürür. Van’ın Çaldıran adıyla anılan bölgesinde Safeviler’in 25 bin kişilik ordusuyla karşı karşıya gelirler ve bu savaşta Safeviler’i yıkıp Tebriz’e kadar giderler. Osmanlı’nın bu savaştaki amacı Kürdistan’ı ele geçirip topraklarını genişletmek ve Kürdistan üzerinden Rojhılat’ın diğer bölgelerini işgal etmektir. Bu savaştan sonra Şam ve Mısır’ı işgal etmiştir. Kürtlerin amacı ise kendi bölgelerinde hiçbir baskı olmaksızın yaşayabilmekti. Bu savaşın sonucunda Kürdistan’ın büyük bir kısmı Osmanlı denetimine girer. Kürdistan’ın doğusu da Safeviler’in elinde kalır. Böylece Çaldıran Savaşı ile Kürdistan iki parçaya bölünür. Osmanlı ve Safeviler’in kendi aralarında yaptıkları Kasr-ı Şirin Anlaşması ile de bu bölünme resmileşir. Ehmedê Xanê’nin
Kürdistan’ı ikiye bölen Kasr-ı Şirin Anlaşması’na ilişkin yazdığı bir şiir, dönemi anlamamız için bize yardımcı olacaktır.
‘’Tasek ji vê ava zelal,
Nadim bi hewza Kewserê
Lihevhatina Qesra Şîrîn
Jê nabînim tu meferê
Piştî roja me bû tarî
Mirin xweş e ji emberê’’
‘‘Bu berrak suyun bir tasını
Kevser havuzuna değişmem
Kasr-ı Şirin Anlaşması’nda
Hiçbir kurtuluş görmüyorum
Günümüz karardıktan sonra
Ölüm, cennetin amber sefasından daha iyidir.‘’
Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisi



