HABER MERKEZİ – Sinan Dersim’in kaleminden.
Demokratik Sosyalizmin İnşasında Türkiye Sosyalist Hareketi ile Ortak Görevlerimiz
Ekim Devrimi’nin 108. yıldönümünü, Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile beraber karşılıyoruz. Buradan hareketle Önder APO’nun sosyalizme dair değerlendirmelerini, demokratik sosyalizmin inşası için önümüze koyduğu görevleri, Kürt Özgürlük Hareketi (KÖH) ve Türkiye Sosyalist Hareketi (TSH) açısından tartışmak oldukça önemli ve anlamlı olacaktır. Bu tartışmaların, “Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu” çerçevesinde yapılması hem KÖH hem de TSH açısından birlikte yürünecek yolda yeni yöntemlerin, bakış açılarının ve araçların gelişmesini sağlayacaktır. Özellikle Manifesto ile birlikte yeniden ele alınan Kürt-Türk ilişkilerinde TSH’nin başat rol oynayabilmesi bu tartışmalardan çıkacak olumlu sonuçlara bağlıdır. Bu nedenle tartışmaların sonuç alıcı olmasını amaçlamak her iki taraf açısından da elzemdir.
Önder APO’nun sosyalist hareketlerin ve marksizmin eksikliklerine yönelttiği eleştiriler yeni olmamakla birlikte kazanılan tecrübeler, siyasal süreç, dünya sosyalist-komünalist hareketlerinin durumu değerlendirildiğinde yeni bir döneme girildiğini söylemek mümkündür. Bu yeni dönemde öne çıkan iki kavramın anlaşılmasının, dünya sosyalist-komünalist hareketlerinin, özelde de Türkiye Sosyalist Hareketi’nin, Kürt Özgürlük Hareketi ile beraber yürüteceği mücadelenin yol haritasını belirleyeceğini söylemek mümkündür. Bu iki kavram Manifesto’da üzerinde oldukça durulan komün ve sosyalizmdir.
“Komün” ve “Sosyalizm” nedir?
Önder APO, Savunmaları ile birlikte bu zamana kadar kullanılan her kavram ;tarihsel-sosyolojik temelde yeniden tanımlayarak paradigmasal kavram setini oluşturmuştur. Manifesto’da bunu, sosyalizm ve komün gibi kavramlarda görmek mümkündür. Her iki kavram da yeniden tanımlanmış, 19. yüzyıldan itibaren başlayan tartışmalarla sınırlanmayarak, tarihsel-toplum başlangıcından beri var olan iktidar ve devlet karşıtı hareketlerin pratik-düşünsel yaratımlarının tamamını içine almıştır. Önder APO’nun, Manifesto’da öne çıkardığı kavram komün olmuştur.
Komün, 1871 Paris Komünü deneyiminden çok önce, ilk toplumsallığın yani klanın ortaya çıkışı ile kendini oluşturan bir ilişki biçimidir. Bu toplumsal ilişki biçimi, tarih içinde iktidarcı zihniyetin saldırılarına, zihinsel ve
fiziksel direnişlerle karşılık vermiştir. İlk saldırıdan itibaren tarih, komün zihniyeti ve iktidarcı-devletçi zihniyet ikileminde kırılmıştır. Sosyalizm kavramı da komün üzerinden tanımlanmaktadır. Önder APO, komün demokrasisine “sosyalizm” demektedir. Her iki tanımlama da sosyalist-komünalist mücadeleyi, sadece kapitalizm ya da devlet karşıtlığı ile sınırlandıran bakış açısını eleştirir. Komün varlığı kadının etrafında oluşan ilk toplumsallıktan beri görülebilir. Komünün direnişi ise kadının, avcı erkek eliyle köleleştirilmeye çalışıldığı tarihsel kırılmadan itibaren başlar.
Demokratik sosyalizm kavramının barındırdığı çelişkiyi ise Önder APO şu şekilde ifade eder: “Aslında sosyalizme ‘demokratik’ demek de tam oturmuyor. Çünkü sosyalizm zaten demokratik olmalı. Fakat reel-sosyalizm devlet iktidarını ele geçirme ve devleti proleterleştirme, yani proletarya diktatörlüğü yönelimli olduğu için demokratik özü zayıftır.” Yani demokratik sosyalizmi iktidar ve devlet olgusundan arındırılmış sosyalizm olarak ele almak mümkündür.
Peki demokratik sosyalizmin/komün demokrasisinin inşasında Türkiye sosyalist hareketi ile Özgürlük Hareketi’nin ortak görevleri nelerdir?
Türkiye siyasetinin tek düze, kendini tekrar eden ve halkla bağ kuramayan hali ortadadır. Önder APO’nun başlattığı süreç ile birlikte bütün çevreler sarsılmış, bir yüzleşme yaşamışlardır. Bu yüzleşme sonrası Türkiye Sosyalist Hareketi’ninden de olumlu-olumsuz birçok tepki gösterilmiştir. Tepkisellik te kalan eleştiriler bir tartışma ortamında ikna ve anlama ile sonuçlanmadığındandır ki TSH hala bu sürece kendisini tam olarak katmış değil. Halbuki Manifesto’da üzerinde oldukça durulan Kürt-Türk ilişkilerinin demokratik temelde yeniden inşası ancak devlet dışı demokratik- sosyalist-komünalist hareketlerle kurulacak ilişkiyle mümkün olacaktır. O halde yapılacak ilk iş, bu sürece dönük anlaşılmayan noktaların ortadan kaldırılacağı, ortak mücadele hattının düşünsel ve pratik temelinin atılacağı çalıştayların örgütlenmesi olmalıdır. Şüphesiz buna öncülük etmesi gereken Kürdistanlı ve Türkiyeli gençlerdir. Bu tartışmalar, örgütlülüğün yani komün inşasının hangi temellerde olacağını, nasıl bir yol izleneceğinin netleşmesi açısından da önemlidir. Komün’ün Önder APO tarafından bir özsavunma örgütü olarak tanımlandığı düşünüldüğünde, bu tartışmalar örgütsüz yani özsavunmasız Türkiye gençliğine koruma da sağlayacaktır. Gerçekçi yaklaşıldığında TSH’nin zayıflaması bugün en örgütsüz ve özsavunmasız gençliğin Türkiye gençliği olmasına yol açmaktadır. Özsavunmasız olmak dağılma, yönlendirilme, düşman karşısında ayakta
duramama ve mücadele yürütememe anlamına gelmektedir. O halde komünün/demokratik sosyalizmin inşa tartışmalarına en fazla Türkiyeli sosyalist gençlerin ihtiyacı vardır. Komün inşası ile birlikte kendi kendine yetebilme ve kendi kendini yönetebilme gücünün ortaya çıkması devlete muhtaç hale getirilmiş Türkiye halk kimliğini demokratikleştirerek, onun devletle olan ilişkilerini de değiştirecektir.
Komün ve devlet ikileminin kadın-erkek arasındaki iş bölümü sorunsallığından çıktığını belirtmiştik. O halde TSH ile olan mücadele ortaklığında reel sosyalizmin düştüğü hatanın tekrarlanmaması yani kadın devriminin tali, ikinci dereceden bir toplumsal problem olarak görülmemesi kadının bunca ezildiği Türkiye sosyolojisi açısından da daha gerçekçidir. Önder APO’nun “sosyalizm kadının özgürleşmesinden geçer” belirlemesi tüm sosyalist hareketler açısından önemlidir. Bunların dışında komün şüphesiz birkaç kişi ve yer ile sınırlandırılamaz. Bunun Önder APO’nun belirlemeleri çerçevesinde toplumun köklerinde olan, doğal örgütsel biçimi olduğu anlaşılırsa toplumun komün inşası için zemin sağladığı zaten görülecektir. Önder APO komünden bahsederken Kürtçe’deki “kombûn” kelimesine gider. Yani komün de sosyalizm de Ortadoğu topraklarının geleneği, Avrupa’dan getirilen bir fikirsel akım, teori değil tam olarak bu topraklardan çıkan ve dünyaya yayılan bir zihniyettir. İçinde halkların binlerce yıllık düşünsel, mücadelesel, pratiksel birikimini barındır. O halde komünü ve sosyalizmi bu topraklardan uzak görmekten ziyade bu topraklara ait görmek ve onun izlerini toplum içinde arayıp bulmak ve bu izleri güçlendirmek gerekir. Bugün Türkiye ve Kürdistan’da bu izleri bulup çıkarmak gençliğin sorumluluğundadır.
Devrimciliği ve devrimci mücadeleyi ihtiyaçlara cevap olmak şeklinde tanımlayabiliriz. O halde toplumun yaşamsal köklerinde var olan sosyalizm mücadelesi de yaşamın ihtiyaçlarından kopuk olmaz. Bu ihtiyaçların belirlenmesi ve buna göre pratiğe geçilmesi gerçek devrimci hareketin kendisidir. Birçok örneğin içinden birkaç şey söylemek
gerekirse; genç kadınların kendilerini korumaları için özsavunma komünleri, doğa katliamlarına karşı ormanları koruma komünleri, gençlerin fikirsel tartışmaları için fikir komünleri, sektörleşen spora, sanata karşı spor ve sanat komünleri; lise, üniversite öğrenci komünleri vb. şeklinde çoğaltılabilecek yaşamsal ihtiyaçlara bu komünler ile cevap olunabilir. Bütün bunların yanında tekrar belirtmek gerekir ki komünler birkaç saatlik olabileceği gibi uzun soluklu da olabilir. Önemli olan komünü, fiziki bir buluşma ve onun da ötesinde iktidar zihniyetinden arındırılmış bir ilişkiler bütünü olarak inşa etmektir.
Önder APO reel sosyalizmin pratikte iflas ettiği, dünya sosyalist hareketlerinin umutsuzluğu yaşadığı, herkesin kapitalizmin içine çekildiği bir süreçte “sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır” diyerek sosyalizm mücadelesini insanca yaşamak ile eş değer tutmuştur. Barış ve Demokratik Toplum Süreci de sosyalizme olan inancın en güçlü ifadesidir. O halde iyi örgütlenip, iyi katılıp buna uygun pratikleşmek herkesin görevidir.
Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisi



