HABER MERKEZİ – Yurtsever Gençlik Dergisinin Kasım-Aralık sayısında PKK’nin kurucu kadrolarından olan Abdullah Öcalan Sosyal Bilim Akademisi üyesi Duran Kalkan ile; PKK’nin kuruluş dönemindeki gençlik karakterini, yarım asrı aşan mücadele tarihi boyunca gerçekleştirilen gençlik öncülüğünü, bu yılki 27 Kasım’ın anlam ve önemini gençliğin Barış ve Demokratik Toplum sürecinde rol ve misyonu üzerine gerçekleştirilen söyleşiye yer verildi.
Gelecek Kesinlikle PKK’nin 47 Yıllık Mirası Üzerinden Yükselecektir
-PKK genç başladı ve gençlerle kuruldu. O dönemde bu denli genç devrimcileri bu kadar stratejik bir kararla partileşmeye götüren neydi? Fisteki kuruluş kongresine katılan gençler nasıl bir karaktere sahipti?
Duran Kalkan: Belirtildiği gibi PKK’yi gençler kurdular. Dolayısıyla PKK genç başladı, bir aydın gençlik hareketi olarak doğup gelişti. Esas itibariyle de üniversite gençliğine dayandı. Ankara’da ideolojik gruplaşmasını üniversite gençliğine dayanarak gerçekleştirdi. PKK’nin doğuşunu, kuruluşunu gerçekleştiren, buna önderlik eden Önder Apo, önce İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde bir yıl okumuş olsa da sonra kaydını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine yatay geçişle yaptırmış, birçok devrimci önderi açığa çıkaran Siyasal Bilgiler Fakültesinin bir öğrencisi olmuştu. Apocu gruplaşmayı da Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisiyken ortaya çıkardı ve geliştirdi. Gençliğin böyle bir stratejik karara ulaşması, genç kadroların bu denli iddalı tarihi öneme sahip büyük kararlar alması nasıl gerçekleşti diye sorulduğunda esas olarak o dönemin koşulları ve gelişen devrimci gençlik hareketiyle cevap verebiliriz. Önder Apo’nun çıkışı, Apocu gruplaşma gerçekleşmeden önce, çok güçlü bir biçimde gelişen, Türkiye’de ciddi bir demokratik devrim yaşatan büyük bir devrimci gençlik hareketi vardı.1970-1971 devrimci gençlik direnişi deniyor buna. Bu, Dev-Genç öncülüğünde gelişmiş, bütün üniversitelere yayılmış, gençlik sınırlarını da aşarak işçilere, köylülere, kadınlara, emekçilere kadar uzanmayı ve yayılmayı başarmış bir devrimci hareketti. İçinden gerilla grupları da çıkardı. Mahir Çayan öncülüğündeki THKP-C, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan öncülüğündeki THKO, İbrahim Kaypakkaya önderliğinde TKP-ML/ TİKKO bu gerilla hareketlerini oluşturuyor ki bunların hepsi devrimci gençlik hareketi içinde şekillendi. Devrimci gençler tarafından oluşturdular ve Türkiye’de gerilla savaşı gibi, gerilla savaşına dayalı olarak demokratik halk devrimini geliştirme ve gerçekleştirme gibi çok büyük bir iddaya sahiptiler. Önder Apo ve PKK’nin gruplaşmasının böyle bir devrimci gençlik mücadelesi mirasına
dayandığı tartışma götürmez bir gerçektir. Kuşkusuz Önder Apo ya da PKK’yi kuran diğer kadrolar bu hareketlerin militanı olmadılar. Fakat bu devrimci direniş hareketinin yakıcı etkisi altında kendilerini şekillendirdiler, liselerde bu etkide büyüdüler, üniversite dönemine gelince de aynı ruhu, anlayışı, çizgiyi yeni koşullarda Kürdistan merkezli uygulamayı esas aldılar. Dolayısıyla dönem, gençliğin çok aktif olduğu, devrimci olduğu, toplumsal sorumluluğu derinden hissedip güçlü bir şekilde üstlendiği dönemdi. Apocu gruplaşmadan önce de içinde Türk, Kürt ve diğer halklardan gençlerin bulunduğu Türkiye Devrimci Gençlik Hareketi benzer bir stratejik kararla yola çıkmış, büyük devrim iddasını edinmişti. Dönemin temel karakteri buydu. Tabi Türkiye’deki 1971 devrimci gençlik direnişini de dünyada yaşanan 1968 devrimci gençlik devriminden kopuk ele alamayız. 1968 Dünya Gençlik Devriminin Türkiye’deki kolu, etkisi olarak 1971 Devrimci Gençlik Hareketi Direnişi gelişti. Doğrudan Dünya Devrimci Gençlik Hareketinin bir uzantısı, bir parçası oldu. Onu Türkiye’de sürdürdü, devam ettirdi. Dolayısıyla tüm bunların da dayandığı bir 1968 gençlik devrimi gerçekliği vardır. Dolayısıyla PKK’nin genç başlamasını ve gençler tarafından kurulmasını dünyada ve Türkiye’de yaşanan bu gençlik olaylarından, devrimci gençlik hareketlerinden, en genel anlamda gençlik devriminden kopuk ele alamayız. Şöyle demek daha doğru düşebilir; Türkiye’deki Devrimci Gençlik Hareketi 1968 dünya gençlik devriminin Türkiye koluydu. Apocu grup da 1968 Dünya Gençlik devriminin ve 1970-1971 Türkiye Gençlik Hareketi’nin Kürdistan kolu olarak doğup gelişti. Bu devrimci gençlik ruhu, bilinci, iradesi Apocu grupla Kürdistan’a taşındı. Bu bakımdan PKK’yi oluşturan genç kadroların böyle iddialı, ideolojik ve stratejik kararlar almaları yadırganacak bir durum değildir, tersine yaşanan gelişmelerin doğal bir sonucuydu ve anlaşılır bir durumdu. Bunun gerisine de düşemezdi. Eğer Apocu gruplaşma ideolojik ve stratejik kararlar alamasaydı o zaman dünyada ve Türkiye’de yaşanmış gençlik devrimlerinin gerisine düşerdi. O zamanda onları temsil edemez, onları Kürdistan’a taşıyamazdı. O zaman da herhangi bir anlamı olmazdı. Ciddi bir gelişme yaratamazdı. Onları esas aldı ve onları Kürdistan’a taşıyarak sürdürdüğü ve geliştirdiği oranda etkili oldu, yenilik içerdi ve anlam buldu. Bu bakımdan söz konusu durum açık ve anlaşılırdır. PKK’yi kuran, Lice’nin Fis köyündeki Kuruluş Kongresi’nde bulunan genç kadroların genel profili neydi dendiğinde ağırlıklı olan öğrenci gençlikti. Üniversite gençliği çoğunluktu ama üniversite okumamış lise gençliği de vardı, çeşitli biçimlerde işçilik yapmış, çiftçilik yapmış gençler de vardı. Yani temel profil, aydın gençlik karakterini taşımasıydı ama bu aydın gençlik, sınıf kökeni olarak ağırlıklı yanıyla köylü kökenliydi. Yani emekçi topluma dayanıyordu. İşçi, köylü, emekçi toplumunun aydınlanmış gençlerinden oluşuyordu. Başta Önder Apo kişiliği böyleydi. Kongrede bulunan tüm gençlerin dayandığı toplumsal temel tümüyle böyleydi. Urfa’dan Dersim’den Amed’den Serhat’tan Batman’dan gelen kongreye katılan gençlerin ortak profili böyleydi. Yani işçi, köylü, emekçi toplumsal kesime dayalı üniversite öğrencisi konumunda olan aydın gençlik hareketi olarak PKK’yi tanımlamak PKK kuruluşunu bu biçimde ifadelendirmek yanlış olmayacağı gibi en doğru tanımlama olabilir.
-Önder Apo; ‘’PKK, bir gençlik hareketidir’’ dedi. Kuruluşundan bugüne PKK, hem Kürdistanda gençlikle hamleler yaptı hem de Önder Apo’nun ideolojisinin evrenselleşmesinde, tüm dünyaya yayılmasında rol oynadı. Bu öncülük rolünü ve nasıl etkili olduğunu değerlendirebilir misiniz?
Duran Kalkan: Önceki soruda belirttiğimiz gibi PKK bir aydın gençlik hareketi olarak doğup gelişti ve Önder Apo da bu karakterini her zaman ifade etti. PKK’nin bir aydın gençlik hareketi olduğunu her zaman söyledi. Buna dayalı olarak PKK’nin gençlik hareketi olduğu vurgusunu yaptı. Tabi dayandığı sosyal kesim olarak aydın gençlik hareketi olsa da kendisine işçi sınıfı ideolojisini esas aldı. En azından o dönemde egemen olan sol sosyalist hareketlerin sosyal temel olarak dayandığı işçi sınıfını, PKK de kendisine sosyal temel olarak gördü. Fakat Kürdistan’da işçi sınıfı yok denecek kadar azdı veya çok zayıftı. Toplumsal yaşamda etkinlik sağlayacak bir sınıf düzeyinde değildi. Bir toplumsal kesimi oluşturmuyordu. Bu nedenle işçi sınıfı öncülüğünü hep ideolojik olarak değerlendirdi. Sınıf adına ideolojik örgütlenmeyi öncü gördü, bu da parti oluyordu. İşte PKK böyle bir parti gerçeğini ifade ediyordu. Diğer yandan toplumsal dayanak olarak işçi sınıfı bir hareket geliştirmede Kürdistan koşullarında çok zayıf kalacağı için her zaman işçi-köylü ittifakını dillendirdi. Temel güç olarak bu ittifakı gördü. Tanımlamasını hep şöyle yaptı. İşçi sınıfı öncülüğü ve işçi-köylü temel ittifakına dayanma biçiminde ifadeye kavuşturdu. Bu da anlaşılır bir durumdu. Çünkü köylü toplumdu ve aydın gençlik de işçi sınıfı da köylü toplumunun dönüşümünden ortaya çıkıyordu. Hem gençlik, işçi sınıfı, köylülükten geliyor hem köylülük toplumun bel kemiğini oluşturuyordu. Dolayısıyla kendisine sosyal dayanak olarak işçi-köylü ittifakını temel alması doğal ve anlaşılır bir durumdu. Ama yine de öncü olarak, işçi sınıfını ideolojik öncülük düzeyinde her zaman vurguladı. Fakat kadrosunu her zaman gençlikten devşirdi. Yani işte işçi-köylü temel ittifakı, bunun hareket olarak öncülüğü işçi sınıfı öncülüğü, bu öncülüğü fiiliyatta temsil eden sınıfın ideolojisiyle donanmış öncü partiydi. Ama bu parti de yüzde doksan sekizden fazla gençlikten oluşuyordu. Tüm kadrolarını gençlikten devşiriyordu. Yani işte öğrenci gençlik, üniversite öğrencisi, lise öğrencisi hatta bu oran Kürdistan’a gittikçe ortaokul öğrencilerine kadar indi. Diğer yandan köylü gençlik 15 Ağustos 1984 Atılımından sonra çok yaygın olarak katıldı. Aslında Hilvan-Siverek direnişiyle birlikte köylü gençliğin harekete katılımı yoğun olarak başlamıştı. Yine kentlerde işçi gençlik çok önemli bir taban oluşturdu. Örneğin Antep başta olmak üzere daha 1977-1978’lerde böyle bir işçi gençliğe dayalı toplumsal temel, kadrolaşma Antep sahasında ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla yani öncülük parti, ideolojik öncülük oldu. İşçi sınıfının ideolojik öncülüğü toplumsal dayanak işçi köylü ittifakı olarak tanımlandı ama partiyi gençlik oluşturdu. Öğrenci gençlik işçi gençlik köylü gençlik oluşturdu. Yani örgütsel-militan yapısı tamamen gençlikten oluştu. Onun dışında diğer toplumsal kesimler kadrolaşma yerine daha çok sempatizan, yurtsever, taraftar olarak destek veriyorlardı. Katılım gösteriyor, güç katıyorlardı. PKK’nin
militan yapısı içerisinde yer alma ve partinin tüm çalışmalarına katılma gibi bir durumları yoktu. Şöyle oluştu, öncülük partide somutlaştı. Bu işçi köylü temel ittifakı adına oldu. Parti de gençlik kadrolarından oluştu. Dolayısıyla parti öncülüğü bir gençlik öncülüğü olarak fiiliyatta hayat buldu. Her ne kadar işçi sınıfı öncülüğü dense sözde, yazılarda, teoride bu ifade edilse de pratikte, fiiliyatta gerçekleşen gençlik öncülüğüydü. İşçi sınıfı ve işçi köylü ittifakı adına kendisini sosyalist bilinçle donatmış yine yurtsever bilinci, ulusal kurtuluşçu bilinci derinden edinmiş özgürlükçü, bağımsızlıkçı sosyalist gençlerden oluşan bir parti ortaya çıktı. Bütün öncülüğü bu parti yaptı. Dolayısıyla fiili öncülük, parti öncülüğü, yurtsever ve sosyalist gençlerin öncülüğü olarak ortaya çıktı. Başlangıçta katılımda erkekler daha çoktu. İdeolojik gruplaşmada Kürdistan’da partileşme süreci yaşarken, doğal olarak söz konusu gençlik kadrolaşmasında genç kadınlar azdı. Sayı olarak erkek sayısı çok fazlaydı. Bu da doğal bir durumdu. Kürdistan gibi inkâr edilen, imhaya uğratılan, soykırıma uğratılan, toplumsal gelişimini bu saldırılarla yaşayamamış bir toplumda kadının öncü düzeyde yoğun olarak katılması zaten mevcut yapıya, koşullara tersti. Neden olmadı diye bir sorgulama yapılamazdı. Zaten yapılmadı da. Doğal bir durumdu fakat örneğin diğer Kürt örgütlerine göre yine de PKK içerisinde genç kadınlar vardı. Ankara’daki ideolojik gruplaşma döneminde de Kürdistan’a dönüşte ve Kürdistan’da partileşme sürecinde de ardından 15 Ağustos Atılımı ile gerilla ilan edilince yine 21 Mart 1985’te ERNK ilan edilince kadınların sempatizan, yurtsever destekleyici olarak katılımları çok artıp toplumsal kitle dayanağının neredeyse çoğunluk kesimini kadınlar oluştururken aynı zamanda genç kadınların kadro düzeyinde militan katılımında da istikrarlı bir artış oldu. Gerilla içerisinde kadın kolu gelişti. 1990’ların başından itibaren kadın birliklerinin oluşumu, 1994’ten itibaren de özgün kadın gerillalaşması olarak YAJK’ın kuruluşuna kadar gidildi. Gençlik, öncülük rolünü fiili olarak böyle oynadı. Yani 2003-2004’teki paradigma değişimine kadar, söz konusu stratejik formülasyon esas olsa da fiiliyatta öncü yine gençlik oldu. Genç kadrolar yürüttüler. Parti militanı gençlerdi, yeni katılanlar gençlerden oluşuyordu. Gerilla tümüyle bir gençlik hareketi olarak şekillendi. Zaten paradigma değişiminden sonra da PKK bu ‘teorisi ayrı pratiği ayrı’ durumunu değiştirdi, düzeltti. Pratikte var olanı teorik olarak de ifadeye kavuşturdu, formüle etti. Yine işçi-köylü ya da emekçi hareketi yada öncülüğü tanımlaması yerine demokratik modernite paradigmasının pratikleşmesinin, demokratik modernite devrimini gerçekleştirici öncülüğü kadın ve gençlik öncülüğünü hem teoride tanımladı hem pratikte esas aldı. Zaten pratik süreç böyle olmuştu. 90lardan sonra Özgür Kadın Hareketi’nin gelişimi giderek ideolojik olarak ve fiili olarak da kadın öncülüğünü PKK’de gittikçe hissettirir hale gelmişti. Temel çizgiyi oluşturuyordu. Etkinliğini sağlıyordu. Fiiliyattaki gençlik öncülüğünün yanında kadın öncülüğü kadın devrimi olarak hayat buluyordu. Yeni paradigma bunları çok daha açık olarak değerlendirip ifade etti. Bu fiili durumu teoriye de dönüştürdü. Demokratik modernite paradigmasını hayata geçirecek temel mücadele gücü olarak kadın ve gençliği, kitle düzeyinde, kadın ve gençlik hareketlerini de örgütlü güç düzeyinde tanımladı. Bu nasıl etkili oldu? Kürt toplumuna bir bilinç götürülmesi gerekiyordu. Bu toplum kendiliğinden bilinçlenemezdi. Modern ulusal kurtuluşçu bilinci alamaz hele hele sosyalist bilince hiç ulaşamazdı. Bunu da götürecek olan aydınlardı. Bunu tüm sosyal bilimciler
kabul ediyorlar. ‘Topluma bilinç dışarıdan götürülür’ diyorlar. Kürt toplumuna da aydınlar tarafından götürüldü. Kürdistan’da sömürgeci soykırımcı koşullarda yeni bilinci hem edinme hem topluma taşıma dinamizmini bünyesinde barındıran gençlikti. Dolayısıyla öncü hareket, aydın gençlik hareketi oldu. Hem dinamizmi hem bilinci kendi bünyesinde somutlaştırdı böylece toplumu ikna etti. Bunu temel özellikleri ile de gerçekleştirdi. Bu fikir-zikir-eylem, teori-pratik, söz ve yaşam birliğiydi. Yani Önder Apo’nun karakteri buydu. Bundan dolayı PKK söylediğini yapan, yaptıklarını söyleyen bir hareket oldu. Söylediği ayrı ama yaşadığı ve yaptığı ayrı olan bir hareket kesinlikle olmadı. Esas ikna edici olan buydu. Önder Apo ‘’halk PKK kadrolarının ne söylediğine bakarak değil nasıl yaşadıklarına bakarak onlara inandı ve katıldı’’ dedi. Toplum gözüyle gördükçe inandı ve katıldı. Bunu söylediler ‘’bu talebeler söz ve davranış olarak tutarlıdırlar’’. Söyledikleri gibi yaşıyorlar. Bunlar diğerlerinden farklı. O halde bunlar iş yapabilirler. Bir de pratik eylemi gördükçe bu eylemi yapacak cesaret fedakarlık ve tutarlığı gördükçe
inandılar, güvendiler, destek ve güç verdiler, katılım sağladılar. Aynı tarz dış yayılımda da yaşandı. Birçok hareket PKK’den önce yurt dışına çıkmışlardı, örgütlenmişlerdi. Örneğin Avrupa’daki Kürtleri örgütlemişlerdi. KOMKAR vardı, birçok örgüt olmuştu. Kürt toplumunu kendi bünyesinde toplamıştı. Sol sosyalist güçleri, kadın hareketlerini ‘Biz Kürt hareketiyiz’ diyerek kendilerine destek verir hale getirmişlerdi. Fakat 15 Ağustos Atılımı oldu. Kürdistan’da gerilla gelişti. Kürt toplumunda bu büyük etkiyi yaptı ve bunlar dışarıya yansıdıktan sonra gerçekler açığa çıkınca bütün bu örgütlenmeler yurtdışında da iflas ettiler. Dostları ve destekleyenleri kalmadı, maskeleri düştü, gerçek yüzleri açığa çıktı. Söyledikleri ve yaptıklarının farklı olduğu görüldü. Tersine Kürdistan’da mücadele eden gücün PKK olduğu, gerillayı onun geliştirdiği anlaşıldı. Dolayısıyla yurt- dışındaki bu örgütler, Kürt kitlesini kaybettikleri gibi dış desteği de kaybettiler. Sol, sosyalist, demokratik güçlerin kadın ve gençlik hareketlerinin ilgisi daha çok PKK’ye yöneldi. Anlamaya, tanımaya çalıştılar. Daha sonra da bu mücadeleden etkilenip katılım gösterdiler. Yurtsever demokratik destek verdiler. Andrea Wolf gibi devrimci temelde katılıp Kürdistan’a gelerek savaşıp şehit düşenler oldu. Bu, komploya karşı mücadele sürecinde daha fazla gelişti. Etkili olmada en temel husus; fikir zikir eylem birliğidir yani söz, yaşam ve mücadele birliğidir. Bu konudaki tutarlıktır. Bu PKK’nin gittiği her yerde gelişme sağlamasının temel sırrıdır. PKK’nin temel karakteridir. Başarısının ve yenilmezliğinin sırrı da bu olmaktadır.
Yeni dönemde hareketimiz için stratejik, dinamik, öncü güç kimdir ve nasıl bir rol oynamalıdır? 27 Kasım tarihi, bir milad oldu. Ama geldiğimiz aşamada PKK feshedildi. Gençlik bu aşamadan sonra 27 Kasım’ı nasıl ele almalı, nasıl bir anlam biçmelidir?
Duran Kalkan: Kuşkusuz demokratik modernite paradigmasını pratikleştirmenin öncü güçleri kadınlar ve gençlerdir. Bu toplumsal tanımlama olarak böyledir. Ama tabi pratikte gerçekleşebilmesi için de kadın ve gençlerin bu düzeyde bilinçlenmeleri, örgütlenmeleri ve eylem geliştirmeleri gerekir. Yani teorik olarak toplumsal harekete öncülük edecek kesimlerin belirlenmesi önemlidir. Çünkü devrimin en çok hangi kesimin yararına olduğu, hangi kesimin çıkarı ya da yaşam özellikleri temelinde devrimin değişim yaratacağını belirlediği gibi bu durum aynı zamanda en fazla hangi kesim içerisinde eğitim ve örgütlenme çalışmaları yapmak gerektiğini de ortaya koyar. Bu bakımdan kadın ve gençlik öncülüğünün pratikte gerçekleşebilmesi için çok yoğun eğitim ve örgütlenme çalışmasının bu kesimler içerisinde gerçekleştirilmesi, Özgür Kadın Hareketinin, Devrimci Gençlik Hareketinin toplumsal demokratik sosyalist harekete, demokratik topluma öncülük edecek düzeye getirilmesi gerekir. Yoksa bir şeye teorik olarak öncü demek onun pratikte de gerçekleştiği anlamına gelmez. Öyle yaklaşırsak ekonomist anlayış içerisine gireriz. Düz ilerlemeci yaklaşımı esas alırız. ‘’Madem ki öncü bunlardır o halde her halükârda bunlar öncü olurlar’’ der duruma düşeriz. Ama öncülüğün gerektirdiği ideolojik, politik, örgütsel etkinliği geliştirmezlerse, öncülüğün gereklerini yerine getirmezlerse o zaman toplumsal hareketin gelişimini engellerler, ortada bir toplumsal hareket olmaz. O durumda da toplum gericilerin, iktidar ve devlet çevrelerinin elinde kalır. Faşistlerin, sömürücülerin, soykırımcıların eline geçer. Bu nedenle öncüyü tanımlamak önemli ama öncüyü tanımlamak önemli ama ‘’öncü haline nasıl gelinir’’ sorusunu da ‘’öncü haline nasıl gelinir’’ sorusunu da her zaman sorup cevaplamak, onun her zaman sorup cevaplamak, onun gereklerini pratikte yerine getiren bir gereklerini pratikte yerine getiren bir yaşam ve mücadele içinde de olmak yaşam ve mücadele içinde de olmak gerekir. Bu konuda biraz yanılgılar, düz yetersiz anlayışların var olduğu görülüyor. Belirttiğimiz durumlara düşülüyor. İşte ‘’gençlik öncüdür o halde ne yapsak da biz öncüyüz’’ deyip hiçbir şey yapmayan ya da az yapan konumda kalınabiliyor. Halbuki öncü olmak bir güce veya kesime ağır görev ve sorumluluk yükler. Ondan, öncülüğün gereklerini yerine getirmeyi ister. Bunun gerekleri yerine getirilmesin herhangi bir ideolojik, örgütsel, eylemsel güç oluşturulmasın ama yine de ‘’ben toplumun öncüsüyüm’’ denirse öyle olmaz, bu böyle gerçekleşmez. Gençlik örneğin demokratik modernite devriminin öncüsüyse böyle bir öncülük görevini yerine getirecek düzeyde bir devrimci gençlik hareketinin eğitilmesi, örgütlenmesi, eyleme seferber edilmesi gerekir. Yani bu iş fiiliyatta olur. Yoksa pratik yapmadığın koşullarda da her halükârda öncüsün diye bir şey söz konusu değil. Toplumsal hareket birilerini beklemez. ‘’Siyaset boşluk kabul etmez’’ deniliyor, doldurur boşluğu. Gençlik ‘’ben öncüyüm’’ deyip gezer ama öncülüğün gerektirdiği eğitim ve örgütlenme eylem faaliyetini geliştirmez, öyle bir örgütlenme açığa çıkarmazsa başka güçler çıkarlar, kendilerini eğitir, örgütler, toplumu etkiler, yönlendirirler, istedikleri doğrultuda giderler. Toplumu gençliğin elinden alırlar. ‘’Başka hiç kimse yapamaz, sadece kadın ve gençlik bu işi yapar o nedenle de yapsalar da olur yapmasalar da olur, hızlı yapsalar da geç yapsalar da olur’’ diye bir düz mantık geçerli değildir. Bu konuda kesinlikle yanılgıya düşmemek lazım. Önderlik demokratik modernite devrimine öncü olarak gençlik ve kadını niye tanımladı? Yani zaten paradigmanın temeli kadın özgürlüğüdür. Yani kadın özgürlüğüne ve
ekolojiye dayalı demokratik toplum paradigması diyoruz. Diğer yandan kadının örneğin eylem gücü, toplumdaki etkinliği çok fazladır. Bir de dayanışmacı, paylaşımcı yaşama çok açıktır. İktidar ve devlet sistemi tarafından en çok sömürülen, baskı altına alınan, köleleştirilen bir kesim. Dolayısıyla özgürlüğe en çok ihtiyacı olan kesimdir. Özgürlükçü dinamizmi en fazla bünyesinde taşıyor. Gençlik de birebir aynı değilse de benzer özellikleri var.
Gençlik gelecektir, mücadele geleceği yaratıyor. O halde geleceği gençlik kendisi mi belirleyecek yoksa başkalarının kendisine çizdiği gelecek üzerinden mi gidecek?
Bu bakımdan iddialı ve iradeli olması gerekiyor. İktidar ve devlet güçleri gençliğin kendilerinin istediği gibi olup kendilerine hizmet eder hale gelmesi için çaba harcıyorlar. O kadar eğitim ve benzer şeyler adı altında yaptıkları aslında gençliği kendi sistemlerine hizmet eder hizmetçi ve memurlar derecesine düşürmektir. İyilik yapmıyorlar
onlara. Onları kendilerine hizmet eder memurlar haline getirmek istiyorlar. Gençlik bunu kabul edecek mi etmeyecek mi? İktidar ve devlet sisteminin köleleri haline mi gelecek yoksa özgür yaşamı, demokratik sistemi
ortaya çıkartan bir geleceği kendi elleriyle yaratacak mı? İşte cevap verilmesi gereken esas soru bu. Diğer yandan özgürlüğe, gelecek belirlemeye en çok ihtiyacı olan kesimlerden bir tanesi de gençliktir. Aynı zamanda gençlikte toplumsallık çok daha fazladır. Bireyciliğin, iktidar ve devlet sisteminin maddi çıkarlarının kirine ve pasına bulaşmış değildir. Sosyalizme daha çok açıktır. Daha çok komünaliteye yatkındır. Komünal yaşam ve kollektif çalışmaya daha çok geliyor. Kapitalist modernite sisteminin bireycileştirme kültürünü en az alan toplumsal kesimdir. Toplumsallığın doğalında var olan komünalliği bünyesinde, duygularında, ruhunda, davranışında daha fazla yansıtan bir kesimdir. Bir de dinamizmi var tabi. Yani en çok ve hızlı kavrayan, en derin bilen, en cesur en fedakar bir toplumsal durumu ifade ediyor.
İşte bunlardan dolayı demokratik komünal sistemin geliştirilmesinin en çok gençliğin ve kadının çıkarılarına olduğu için demokratik modernite devriminin öncüsünü gençlik ve kadın diye tanımlıyor. Gençlik ve kadın hareketlerinin de bilinçle, örgütlenmeyle, eğitimle, mücadeleyle bunun gereklerini yerine getirir olması lazım. O düzeye getirilmeleri gereklidir. Bunun için de herkesten daha fazla tabi sorumlu duyacak, Önderlik Gerçeğini, devrimci çizgiyi inceleyecek okuyacak. Herkesten daha fazla çaba harcayacak mücadele edecek. Cesaret ve fedakarlık gösterecek. Hem gençliği eğitecek, örgütleyecek, eylemli kılacak hem de öncüdür. Diğer toplumsal kesimleri eğitecek, örgütlü kılacak, peşinden sürükleyip mücadele eder hale getirecek. Burada da yanılgılar var. Yani ‘’gençlik öncüdür, örgütlenecek o halde kendisiyle uğraşmalı’’ diye toplumdan kopartan yaklaşımlar çok fazla görülüyor. Büyük bir hata, yanılgıdır. Bunları düzeltmek lazım. İşte gençlik öncülüğü ‘’özgün, özerktir, genelden ayrıdır’’ deniliyor. Halbuki geneli öncüler temsil ederler. Öncü Kadın ve gençlik olduğuna göre aslında demokratik modernitenin geneli, kadın ve gençlik hareketidir. Tali olan diğerleridir. Dolayısıyla gençliği bir kol gibi ele alan, gençlik hareketini eski reel sosyalist örgütlenmelerin yaptığı gibi bir kol olarak gören, onun dışında genel arayan yaklaşımlar yanlıştır. Böyle yaklaşımlar çok fazla var. Gençliği toplumdan kopuk görüyorlar. Dolayısıyla gençlik hareketini toplumsal hareketten kopuk görüyorlar. Hem öncü diyor hem kendisini artçı olarak belirlediğini, eğitme, örgütleme, eyleme çekme görev ve sorumluluğu üstlenmiyor. Hatta onun peşinden gidiyor. Bu nasıl öncülük olur? Hem öncü diyeceksin hem arkadan gideceksin, ayrı duracaksın. Mümkün mü? Öncü ayrı durursa o zaman genelden kopar, kitle ve diğerinden kopar, kendi başına kalır, öncünün şovenizm savaşı mücadelesi ortaya çıkar ki diğer kitlelerden kopan bir öncü, bir toplumsal kesim başarılı olamaz. Bu bakımdan düzeltme yapmak lazım. Bu konularda ciddi yanılgılar var işte zor geliyor, ağır görev gibi geliyor. Dolayısıyla dar yaklaşım gençlik çalışmaları içerisinde çok fazla hakim hale geliyor. Sanki o doğruymuş gibi de benimseniyor, yanlıştır. Hiç kimse böyle görmemeli, böyle ele almamalı.
Gençliği toplumun diğer kesimlerinden kopuk ele almak devrimci gençlik hareketini demokratik modernite devriminden kopuk, o devrimi yürüten güçlerden kopuk ele alma, topluma ve devrime aykırı olduğu gibi öncülük tanımlamasına da aykırı ve terstir.
Oysa ki öncü başkalarını eğitir, başkaları tarafından eğitilmez. Öncü başkalarını peşinden sürükler, başkaları tarafından sürüklenmez. Dolayısıyla başkaları beni çeksin sürüklesin demez, ben başkalarını sürükleyeyim der, kendisi sorumluluk üstlenir. O halde daha çok çalışmak, anlamak, daha fazla bu işleri yapar hale gelmek lazım. Gençlik bunu yapar, kendine güvenmeli, bilincine dinamizmine inanmalıdır. Gençler daha çok anlarlar, daha büyük dinamizm gösterirler. Diğer kesimler bireysel ve maddi yaşama daha çok çekilmişlerdir. Dolayısıyla onlardan kurtulmaları hep eleştiri özeleştiri gerektiriyor. Ama gençliğin öyle bir durumu yok. ‘’Gençliktir bir şey bilmez, anlamaz, yeni öğreniyor’’ diye küçümsüyorlar, geriye itiyorlar. Bu bir egemen zihniyet yaklaşımıdır. Kesinlikle doğru devrimci yaklaşımla bir alakası yok. Daha da olumsuzu gençlerin de bunu böyle kabul etmesi, razı olması kendilerini mücadeleden ayırıp kopartarak dar bir anlayış içerisine girmesidir. O zaman hareket parçalanır, mücadele yürümez, başarıya gitmez. Gençlik hareketi hiçbir koşulda ‘’ben başarılıyım da toplumsal hareket başarısızdır’’ diyemez. Gençlik hareketi başarılıysa toplumsal devrim zafere gider. Toplumsal devrim zafere gitmiyor, başarılı olmuyorsa bundan öncü sorumludur. Demek ki kendini iyi eğitmemiş, örgütlememiş, başkalarını eğitip örgütleyerek mücadeleye yeterince çekmemiştir. Bütün bunlardan görevli olan gençliktir. Örneğin 1968 Gençlik Devrimi incelensin. 1970-1971 Türkiye Devrimci Gençlik Hareketi incelensin. 1975ten itibaren Kuzey Kürdistan’da gelişen PKK hareketi incelensin. Genç kadrolar nasıl sorumluluk duydular, nasıl kitlelere gittiler, tüm toplumsal kesimleri örgütlemeye çalıştılar? Öyle yaşlıların peşinden gitmediler. Tam tersine eğitip örgütleyerek mücadele ederek sonunda yaşlıların hepsini kendi peşlerinden gelenler konumuna düşürdüler. Tarih böyledir, bütün arkadaşlarımızın ailelerinde böyle durumlar vardır. Başta evlatlarını evlatlıktan reddeden durumlar oldu ama sonunda evlatlarının yürüttüğü mücadeleye destek veren, onun peşinden giden, ona katılan hale geldiler. Devrimci genç kadrolar yürüttükleri büyük mücadeleyle bunu sağladılar. Şimdi bu bakımdan bu öncülük kavramını, misyonunu, rolünü doğru anlamak doğru bir planlama ve örgütlü çalışmayla bunun gereklerini yerine getirmek lazım. Diğer yandan evet bir 27 Kasım yaşıyoruz. Bu 27 Kasım son kırk yedi yılın 27 Kasım’ından farklıdır. Gerçekten de 27 Kasım 1978, bir milattı. Aslında 1973 Newroz’u da bir milattı. Ama çok belirgin ve net değildi. Belgesi, kararı yoktu. Yeni bir başlangıçtı, ne olacağı çok fazla belli değildi. Kuralı, kaidesi ve hukuku fazla bulunmuyordu. Ama 27 Kasım 1978 öyle değil tabi. Manifestosu vardı, programı, tüzüğü ve kadroları vardı, planlama yapmıştı. Kongre sonrası Siverek direnişi gelişti. Kongre, Hilvan direnişinin zaferi üzerinden yükseldi. Böyle silah kullanmaya yönelmiş bir devrimci hareket olma pozisyonu vardı. Bu anlamda 27 Kasım daha büyük bir milad oldu tabi. 15 Ağustos 1984 Atılımı bunu tamamlayan, ete kemiğe büründüren, strateji ve taktiğe kavuşturan bir duruma geldi ki 27 Kasım ve 15 Ağustos birlikte yeni Kürt miladının, özgür Kürt varlığının başlangıcını oluşturdu. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmamalıyız. Bu 27 Kasım PKK’nin örgütsel varlığını feshetmiş olduğu, 12.Kongrenin ardından yaşanan son 47 yılın ilk 27 Kasım’ı oluyor. Peki, o tarih değişti mi? Anlam ve önemini mi kaybetti? Hayır, öyle sanılırsa 12.kongre kararları böyle anlaşılırsa onlardan hiçbir şey anlaşılmadığı ortaya çıkar. PKK, Haki Karer’in anısına kuruldu. Peki, Haki Karer fesih mi oldu? Hayır, yaşayan en canlı gerçek ve emir gücüdür. PKK’nin 40 bini aşkın şehidi vardır. Şehitler PKK’liydi, PKK şehitler partisiydi. Peki bu şehitler gerçeği fesih mi oldu? Şehitler örgütü fesimi oldu. Hayır öyle diyenler en büyük yanılgıyı yaşarlar. Onlar rollerini oynamaya, Kürt toplumunun özgür varlığını yönlendirmeye devam ediyorlar. Varlığın ve özgürlüğün öncüsüdürler, komutanıdırlar, emir gücüdürler. Hiçbir zaman yok olmazlar. Bu bakımdan bundan sonra ne olacağının bilincine doğru varır, o gerçekliği hissederse bu temelde PKK 47 yıllık mücadeleyle çok büyük bir miras ortaya çıkardı. Bu mirasların en büyüğü; şehitler gerçeği, şehitler ordusu, şehitler öncülüğüdür. Bununla birlikte yeni öncülüğüdür. Bununla birlikte yeni bir toplum ortaya çıkardı, Kadın bir toplum ortaya çıkardı, Kadın Özgürlük Devrimini geliştirdi. Bir Özgürlük Devrimini geliştirdi. Bir Önderlik Gerçeği yarattı. Küre-Önderlik Gerçeği yarattı. Küresel düzeyde başta kadınlar olmaksel düzeyde başta kadınlar olmak üzere ezilenlere kurtuluş yolu üzere ezilenlere kurtuluş yolu gösteren bir kurtuluş önderliği gösteren bir kurtuluş önderliği ortaya çıkardı.
Kürdistan’ın ve Ortadoğu’nun çehresini değiştirdi. Böyle büyük bir mirası ortaya çıkarmış bir güç ki bu mirası hiç kimse yok edemez. Bu miras son yarım yüzyılın ortaya çıkan en canlı gerçeğidir. Gelecek kesinlikle bu miras üzerinden yükselecektir. Bu mirası yok etmeye kalkanlar hep yanacaklardır. Asla bunu gerçekleştirmeye güçleri yetmeyecektir. O halde 27 Kasım anlam ve öneminden hiçbir şey kaybetmiş değildir. Geçen 47 yıl boyunca nasıl özgür Kürt miladını ifade ettiyse şimdi de o gerçeklik devam etmektedir.
Özgür Kürt miladına başta kadınlar ve gençler olmak üzere nasıl sahip çıktılar, kutladılar, coşkuyla yaşadılar, özgürlüğü ve eylemi buradan anlamaya çalıştılarsa bu 27 Kasım da böyle yapacaklar, bundan sonraki tüm 27 Kasımlar da böyle olacak.
Temel direniş bayramı, özgürlük bayramı, özgür Kürt miladı olarak rolünü oynamaya, yaşanmaya, anılmaya devam edecektir. Bu bakımdan da 27 Kasım gerçeğini iyi anlamak gereklidir. Gençlik eksiklik göstermemeli, her zamandan fazla bu 27 Kasıma sahip çıkabilmelidir. Ama sahip çıkarken PKK mirasını doğru da anlayabilmeli, Apocu militan özellikleri, komünal yaşam ve kollektif çalışma ilkelerini doğru anlayabilmelidir. Çok vurgulanıyor. Apocu gençlik nedir ne değildir? Apocu genç kimdir, nasıl yaşar, nasıl çalışır? Bu sorulara cevap doğru verilebilmeli. Bu da Önderlik ve şehitler gerçeğinin iyi incelenmesinden, onların özelliklerinin iyi bilince çıkartılmasından geçiyor. Gençlik eğitimini bu temelde yapmalı. Bu anlamda bir eğitim zayıflığı vardır. Söz olarak söyleniyor, ‘’Önderlik ve Şehitler Gerçeği’’ deniliyor ama Önderlik Gerçeği demek ne demektir, özellikleri, ölçüleri nelerdir, nasıl çalışıyor nasıl yaşıyor Önder Apo? Red kabul ölçüleri nelerdir, neye doğru neye yanlış diyor, neyi esas alıyor neyi reddediyor, bunları bilmemiz lazım. Şehitler gerçeği de böyledir. Böyle ayrıştırma çok fazla yapılmıyor. Bunlar üzerinde çok yoğunlaşılmıyor. Önderlik ve şehitler gerçeğine ters davranışlar gösteriliyor. Sıradan bir genç gibi ortalıkta yaşıyor. Ne yurtseverlik bilinci var, ne devrimcilik bilinci var, ne örgütlü davranıyor. Rastgele hareket ediyor ama yeri gelince de ‘ben Apocu gençliğim’ diyor. Böyle olmaz. Apocu genç olmak insana büyük sorumluluklar ve görevler yükler.
47 yıl önce olduğu gibi parti kurma cesaretini, gücünü göstermeyi ister. 47 yıllık mücadelede olduğu gibi şehadet çizgisinde fedakarlık çizgisinde gerilla olmayı, cesaretle mücadele etmeyi ister. Mücadeleye öncülük etmeyi ister. Dahası gerçekten doğru, özgür, temiz, ilkeli, kapitalizmin bireyci kirine bulaşmamış, maddiyatçılığa düşmemiş, dogma ve güdülerin esiri haline gelmemiş, kendini halk ve yoldaş sevgisiyle donatmış bir genç olmayı ister. Önder Apo ‘’komünalist yoldaşlık hareketimiz’’ dedi.
Komünalist yoldaşlık hareketinin gençliği olmayı gerektirir, genç ve komünalist bir yoldaş haline gelmeyi ister. O halde bu özellikler üzerinde daha fazla durulmalı, gençlik daha fazla kendisini eğitmeli. Gençlik Apocu çizgide kendini yeniden yaratmalı ve şekillendirmelidir. 27 Kasım ruhuyla kendini eğitip örgütleyerek barış ve demokratik toplum sürecinin başarısına sevk eder, seferber eder, yürütür.
Bunlar temelinde daha şimdiden Kürt gençliğinin, Apocu gençliğin 27 Kasım parti bayramını, diriliş ve direniş bayramını kutluyor, yeni yılda tüm komünalist genç yoldaşlara özgürlük ve demokrasi mücadelelerinde üstün başarılar diliyor, tüm genç yoldaşları zafer ruhuyla barış ve demokratik toplum sürecini başarıya götürmeye çağırıyorum.
Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisinden Alınmıştır



