HABER MERKEZİ – İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Önder Apo, 31 Ekim’de ailesiyle görüşme gerçekleştirdi.
Görüşmeye kardeşi Fatma Öcalan, yeğeni Ali Öcalan, Ali Öcalan’ın kızı Berfin Öcalan ve DEM Parti Riha Milletvekili Ömer Öcalan katıldı.
Bu görüşme, Fatma Öcalan’ın 11 yıl aradan sonra ilk kez kardeşiyle bir araya gelmesi açısından dikkat çekti. Önder Apo ayrıca ilk kez yeğeni Berfin Öcalan’ı da gördü.
Görüşmeye dair Mezopotamya Ajansı’na konuşan Ali Öcalan, buluşmanın Önder Apo’nun özel isteği üzerine gerçekleştiğini belirtti.
Ali Öcalan, görüşme sürecinin Mudanya üzerinden yapılan feribot yolculuğuyla gerçekleştiğini ve yaklaşık 50 dakika sürdüğünü ifade etti.
Ali Öcalan, Önder Apo’nun kendilerine Süryani ve Êzidî topluluklarına iletilmek üzere iki kalem hediye verdiğini aktardı. Hediye edilen kalemlerin sembolik bir anlam taşıdığı, dayanışma ve selam mesajı niteliğinde olduğu belirtildi.
İLK ANLAR…
Ali Öcalan, görüşmenin kendisinde ve ailesinde yoğun duygular uyandırdığını söyleyerek, “Görüşmede güçlü bir moral etkisi vardı” ifadelerini kullandı.
Ali Öcalan şöyle anlattı: “4 kişiydik, 4 tane sandalye hazırlamışlardı, 1 tane de Başkan için. Görevliler ‘Oturun, 10-15 dakikaya Abdullah Bey gelecek’ dedi. Biz de ‘Gelene kadar burada ayakta bekleriz’ yanıtını verdik. 15 dakika sonra Başkan içeri girdi. Bize baktı, sonra annemin yanına gitti, ‘Fatma hoş geldin’ dedi, sarıldılar. Annemle Başkan 10 seneden fazladır birbirlerini görmemişlerdi. Sonra geldi, bize selam verdi. Birlikte oturduk. Kızımız Berfin’i daha önce görmemişti. Berfin’e baktı, bana baktı, ‘Bu kim?’ diye sordu. Ben de ‘Kızım’ yanıtını verdim. ‘Senin kilo verme sorunun vardı, ne oldu?’ diye sordu, ben de ‘Başkanım, 3-4 kilo verdim’ dedim. O da, ‘Hayır, yetmez’ dedi. ‘Bu kilo sorunu ailede büyük bir sorun’ diye söyledi.”
Ali Öcalan, diğer görüşmeden farklı olarak dayısı Önder Apo’yu daha iyi gördüğünü belirterek, “Sağlık durumu gayet iyiydi. Moralli, enerjisi gayet yerindeydi” dedi.
ÇOCUKLUK ANILARI…
Ali Öcalan, Önder Apo’nun Fatma Öcalan’la çocukluk anılarından bahsettiğini ifade ederek, şunları aktardı:
“Başkan ‘Fatma söyle, çocukluğumuzu anlat. Biz ne yapıyorduk, ne yapmıyorduk, hatırladıklarından ne kalmış?’ diye sordu. Annem ‘Sen işini iyi yapıyordun, bize iyiydin, bizi kırmıyordun’ Başkan da gülüyordu, morali gayet iyiydi.”
Ali Öcalan şöyle devam etti: “Sonra kendisi anlattı; ‘Benim ilk kavgam, ilk eylemim babam ve kardeşim Mehmet’e karşı oldu. Ben ağacın altında çalışıyordum, Mehmet beni rahatsız ediyordu. Bir iki kere uyardım, olmadı, sonra taş atmaya başladım ve kovaladım. Köyün içine kadar kovaladım. Sonra evin oraya varınca babam çıktı, Mehmet’in tarafını tuttu. Çok zoruma gitti, babamı da taşlamaya başladım, sonra onları köyün ortasında rezil ettim’ dedi. Tahminim dedem Ömer; Mehmet, Başkan’dan küçük olduğu için onu tuttu. Biliyorsunuz anne-babalar küçük çocuklarını biraz daha önemsiyor.”
İLK ARKADAŞLARI…
“Başkan, ‘İlk çocukluk arkadaşım Emin’di, komşumuzdu. Ne yapıyor, yaşıyor mu?’ diye sordu. Biz de ‘Evet, yaşıyor; ama biraz ruhsal sorunları var’ dedik. O da, ‘Şimdi benim selamımı verseniz anlar mı, anlamaz mı?’ diye sordu. Biz de ‘Anlar’ dedik. ‘Selamlarımı söyleyin’ dedi. Diğer çocukluk arkadaşlarını da sordu. Aziz’i sordu. ‘Anneleri, babaları çocuklarıyla konuşmamı, onlarla zaman geçirmemi istemiyordu’ dedi. Başkan Aziz’e ‘Birlikte okuyalım, başarılı olalım, askeriyeye girelim, askeriyeyi elimize alalım, sonra Kürdistan’ı kuralım. Sen kara kuvvetleri komutanı ol, ben de hava kuvvetleri komutanı. Bu şekilde askeriyeyi elimize alalım’ demiş. Aziz de babasına, ‘Abdullah bana böyle demiş’ diye anlatmış. Aziz’in babası da dedem Müslüm’e ‘Ömer’in çocuğunu tembihle, yanlış şeyler yapıyorlar. Çocuklarımızın kafasına yanlış şeyler sokuyorlar’ demiş.”
‘MÜSLÜM AMCA…’
“Başkan, ‘Beni ilk keşfeden kişi, Müslüm Amca idi. Bir gün bir ağacın altında Yusuf’la oynarken, Müslüm Amca ile babam Ömer fıstık tarlasında oturmuşlardı, sohbet ediyorlardı. Ben de etraflarına gittim, biraz dolandım, oynadım. Müslüm Amca, Ömer, ‘Senin bu oğlun yerinde durmuyor’ demiş. Başkan, bu görüşmede bunu anlattı. Müslüm Amca’nın da bilgili birisi, aileye öncülük eden birisi olduğunu söyledi.”
“Köyümüzü sordu. ‘Köyde kaç şehidimiz var? 3-4 kişi var mı?’ diye sordu. Biz de, ‘Daha fazla, 7-8 tane var’ dedik. Köyümüzün yanındaki Cibin köyünü sordu. ‘Cibin’de kaç şehidimiz var? diye sordu. ‘6-7 kişi var’ dedik. ‘O köyde değer aileleri var, çok gidin, onlara selamlarımı söyleyin’ dedi.”
ÜÇ HEDİYE
“İki tane kutu hediye vardı. İçinde ne olduğunu bilmiyorduk. Birinci kutuyu açtı, içinden bir kalem çıkardı. Kızımız Berfin’e verdi. Kendi kalemiydi tahminim. Berfin’e içinde mürekkep kalmadığını söyledi. Güzel bir kalemdi. Kalemi Berfin’e uzattı, ‘Bu senin’ dedi. Kutudan tespih çıkarttı. Bana baktı, ‘İlk görüşmede sana bir tespih hediye ettim, bu sefer bunu kendimle götüreceğim’ dedi, kutudan çıkarttı, cebine koydu. İkinci kutuyu açtı, 3 kalem içinde vardı. Kalemleri eline aldı ve Ömer’e verdi, ‘1 tanesi Süryani toplumu için, benim için hediye edeceksin, selamlarımı söyleyeceksin. 2’ncisini Êzidî toplumu için vereceksin, selamlarımı söyleyeceksin. 3’üncüsünü de belli bir şahsiyete vereceksin selamlarımı söyleyeceksin’ dedi.”
“Başkanla ilk görüşmeyi 5 ay önce gerçekleştirmiştik, 7 Haziran’dı. O zamandan beri zayıflamış, çok enerjikti, pozitifti, gülüyordu. Annem gittiği için morali yerindeydi, anneme bir şeyler söyleyip gülüyordu. Annem de Başkanı görünce çok sevinçliydi, gülüyordu. Bu sefer annem çok kararlıydı, ‘Ne olursa olsun beni götürmeleri gerekiyor, merdivenleri elle de çıkarım, ben yine giderim’ diyordu. Annem de duygusaldı biraz, birbirlerine sarıldılar.”
HALFETİ’NİN İKİ KÖYÜ VE RIHA’YA MESAJ
“Halfeti’nin iki köyüne mesaj iletmemizi istedi. İki köy de Türkmen köyü. 1’incisi Eyno, biri de Elgir. Eskiden beldeydi. Aramızda bir köy, 5-6 kilometre mesafe var. Bu iki köyden bahsetti. ‘Niye bu köylerde gücümüz eksik, oyumuz eksik?’ diye sordu. ‘Sizler arkadaşlar bir şekilde düşünüp o köylerde sesimizi yükseltin, başka türlü kabul etmiyorum. Eyno ile aramızda köy yok. Topraklarımız birbirine girmiş, sınırlarımız birbirinin içinde. Niye bize destek vermiyorlar?’ diye sordu. Riha için de şunu dedi: ‘1 ay dışarıda olsam, Riha’da çalışsam, Riha’yı baştan sona düzene sokarım. Arkadaşlarımız demesin, ‘Bunlar bizden değil, bunların yanına gitmiyoruz. Bunu kabul etmiyorum. Büyük aşiretler Riha’da var, onların yanına gitsinler. Bucaklar da, İzollar da taraftarlarımız var. Bir şekilde onların yanına gidin. Onlarla ilişkiye girsinler ki Bucaklardan da İzollardan da gücümüzü yükseltelim.'”
‘BAŞKAN ÖZGÜR OLSUN’
“Başkan 27 yıldır adada. Şartları, yaşamı zor. Gidişlerimiz daha zor oluyor. Biz istiyoruz ki bir şekilde Başkan özgür olsun, bir şekilde gelip çalışmalarını rahat yapsın. Ailenin görüş için gidişleri daha çok olsun. Mesela ben iki kere gittim, diğer aile fertlerinin gitmesi gerekiyor. Mesela kardeşim, amcamın oğulları, teyzelerim, dayımızın çocukları hepsi istiyor Başkan’la görüşmeyi. Ben istiyorum ki her insan ömründe bir kez de olsa başkanla konuşsun, başkanı görsün, ondan bir şeyler öğrensin.”



