HABER MERKEZİ- BERİTAN Çiya yazdı:
Demokratik Toplumun Öncüsü Genç Kadınlar
“Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısının ardından başlayan Barış ve Demokratik Toplum süreci Kürt halkı açısından olduğu gibi Türkiye halkı açısından da birçok yeniliğe kapı araladı. Özellikle son 10 yıldır devletin Kürdistan üzerinde yürüttüğü savaş, faşizm, yıldırma politikaları Türkiye’de de militarizmin, cinsiyetçiliğin, şovenizmin, şiddetin, anti-demokratik uygulamaların artmasına yol açmıştı. Bu son süreçte savaşın yoğun etkisi ile Kürdistan ve Türkiye halkları özellikle kadınlar açısından büyük acıları yaşadı. Savaşın yakıcı gerçekliği en fazla kadınlara uygulanan şiddet, baskı, taciz, tecavüz uygulamaları ile kendisini gösterdi.
Bugün ise Barış ve Demokratik Toplum süreci ile kadınların kimliğine saldıran bu savaş bitirilip yeni bir yaşamın kapısı aralanmak isteniyor. Şüphesiz bu yeni yaşam sadece Kürt kadınlarının öncülüğü ile gerçekleşemez. Sorunların aynı olması, bir yerde savaş varken başka yerde barış olamama ihtimali ve kadınların evrenselleşen özgür kimlik arayışı Türkiyeli kadınlara da öncülük rolünü yüklüyor. Bu öncülük rolünün genç kadınlar şahsında hayata geçmesi için de Türkiyeli genç kadınların mevcut durumu analiz etmesi, örgütlülüğünü ele alması, bu sürece nasıl katılacağını tartışması büyük önem arz ediyor. Özellikle 2000 sonrasında dünyaya gelen genç kadınlar bugün kadın hakları konusunda daha bilinçli, arayış içinde ve mevcut durumdan rahatsız olması; içinde bulunulan örgütlenme sorunu için bir çözüm ihtimali ortaya çıkarıyor.
Bu çözüm ihtimalini tartışırken Türkiye’de genç kadın örgütlülüğünün çok yaygın olmadığını söylemekle başlayabiliriz. Fakat genel olarak kadın cinayetlerinin, yaygınlaşan taciz, tecavüz, istismar vakalarının yarattığı bir öfke ve tepki hali var. Sistem, var olan bu öfkeden kaynaklı okullarda, iş yerlerinde, toplumsal yaşamda cinsiyet eşitliği vb. adı altında bir takım toplumsal kalıpları yıkmaya çalışsa da özgür kadın kimliğini oluşturmaktan ziyade sıkışmasını azaltmaya çalışıp, genç kadınlara sistem içinde pay vermeye dönük bir amaç gütmekte.
Örgütlü mücadelenin gelişmemesi, genç kadınların tepkisel kalmasına, arayışlarının sistematikleşmemesine ve sadece bireysel tecrübeler ile sınırlı kalmasına neden olmakta. Yani sistemli bir ideolojik görüşü olmayan, sistemin içinde yaşayan ama o sistemi tanımlayamayan, düşmanını tam olarak netleştiremeyen bulanık bir zihin yaratılıyor. Bu bulanık zihinle yönlendirilmeye açık kişilikler sanal medya, film, dizi gibi sistemin bombardıman araçları ile şekilleniyor. Bu kişilikler özgürlük istiyorlar şüphesiz ama bu özgürlüğün biçimselliği, yüzeyselliği nedeniyle sistem içinde debelenip en sonunda lümpen bir yaşam ve ilişkiler yumağının içine düşüyorlar. Bugün Türkiyeli genç kadınlar, hem flört, açık ilişki, tek gecelik ilişki vb. adlandırmalar ile cinsel sömürüye açık hale getiriliyor hem de dizi ve filmlerle kötü erkek-masum kadın, zengin erkek-fakir kadın, patron erkek-işçi kadın arasında yaşanan ‘aşk’ların yaygın olarak işlenmesi ile kurtuluşu yine erkekte bulan çarpık bir kadın kimliğine sahip oluyor. Bu nedenle genç kadın örgütlülüğü Türkiyeli kadınlar açısından birinci zorunluluk halini almakta. Peki bu örgütlülük hangi temelde, nasıl olmalı?
Örgütlülük şüphesiz evrenin her yerinde canlılığın oluşması için gerekli olan bir form. İnsan vücudunda hücreler düzeyinde ele alınabilecek bir örgütlülük hali var. Bu örgütlülük sayesinden canlılık ortaya çıkıyor. İnsan da örgütlülüğü sayesinde evrimsel sürecini “düşünen insan” aşamasına getirdi. Tarihsel toplumda, örgütlülük en çok kadın etrafında ortaya çıksa da bugün,en çok kadınlar örgütsüz halde. Bu nedenle birlikte mücadele etmek, birlikte yeni şeyler keşfetmek, ortak bir yaşam felsefesini paylaşmak kadınların en ihtiyaç duyduğu şey.
Türkiye Kadın Hareketi içinde çok farklı felsefi-politik yaklaşımları barındıran bir hareket. Bu hareket önceki yıllarda renkliliği, tartışmaları ve radikal eylemleri ile dikkat çekse de Barış ve Demokratik Toplum sürecinin yürütülmesinde bir durağınlığı yaşadığı ortada. Şüphesiz bu, üst üste yığılan sorunların çözülmemesi ve yeni süreci karşılayacak bir zeminin yaratılmamasından kaynaklanıyor. Kadın eylemselliğinin sadece belirli günlere ve olaylara sıkıştırılması, sadece kadınları ilgilendiren konuların ele alınması gibi durumlar felsefi-politik-örgütsel düzlemde de sorunlar yaratıyor. Halbuki toplumun yarısını kadınlar oluşturuyor. O halde kadına ait sorunlar toplumun sorunları olmakta. Bu nedenle bir örgütlülük sağlanacaksa bu örgütlülüğün toplumun tüm sorunlarına dönük bir projesinin “kadın bakış açısıyla” oluşturulması gerekiyor. Bu bakış açısı da şüphesiz özgür kadın felsefesi ve örgütlülüğü ile sağlanabilir. Bu çerçevede, Türkiyeli genç kadınların hem örgütlülüklerini sağlaması hem de Barış ve Demokratik toplum sürecine katılmaları özgür bir yaşamı kazanamanın başlıca yoludur.
Öncelikle örgütlenmenin sağlaması kadınların ortak deneyimleri ile sağlanabilir. En eski sömürge, sınıf olan kadının ezilmişliği bugün modern yöntemlerle sürdürülmektedir. Bu durum okullarda, iş yerlerinde, evde, sokakta çeşitli şekillerde kendisini göstermektedir. Buna karşı kadınların ortak mücadele komünleri kurması iyi bir başlangıcı sağlayabilir. Bu komünlerin her toplumsal sorun etrafında olması mümkündür. Örneğin, üniversitelerin açılacağı bu günlerde kampüslerdeki tacizlere karşı genç kadınları, kendi güvenli komünlerini kurup mücadele yöntemlerini tartışabilirler; ya da ekonomi ile terbiye edilmeye çalışılan genç kadınlar yoksulluğa karşı kendi ekonomilerini yaratacakları, dayanışma ruhunu yaşayacakları paylaşımı ve üretimi içeren komünler kurabilirler.
Bugün Türkiye Kadın Hareketi genel olarak kitlesel eylemlerini büyük şehirlerde gerçekleştirirken Anadolu’daki kadınların sesinin duyulması oldukça zordur. Burada yaşayan genç kadınlar evde, tarlada, fabrikada çalışıp ailelerine yardımcı olmak zorundalar. Bu sosyolojik gerçekliği göz önüne getirip bu genç kadınlara dönük bir çalışma yapılması kadın örgütlülüğünün kapsayıcılıkta yaşadığı sorunu aşmasını sağlayacaktır.
Kendi düşüncesini, felsefi görüşünü oluşturmak, irade göstermek; felsefe ve politikanın hala erkek işi görüldüğü, günümüzde bir genç kadın açısından oldukça zorlayıcı. Genç kadınların kendi felsefe komünlerini her yere yayması, düşünsel bir tartışma ortamı oluşturması kendi bakış açısı ve kararları için en gerekli olan şey.
Bunların dışında fakat her şeyi etkileyen durumda olan iki sorun; ekolojik kriz ve savaş, bölgemizin iki yakıcı gerçeği. Bu gerçeği kalıcı çözümler ile ortadan kaldırmak için geniş ve sürekli örgütlülüklerin sağlanması gerekir. Barış ve Demokratik Toplum süreci de en başta buna son verme iddiasında. Ekolojik ve savaş karşıtı komünlerin kurulmasıyla sürecin amacına ulaşması sağlanabilir.
Bütün bu örnekler şüphesiz Türkiyeli genç kadınlar için elzem konuların tümünü kapsamıyor ve kadın dayanışmasının bir sınırı yok. Önemli olan kendi cinsini sevmek ve özgür kadın kimliği mücadelesini verebilmek. Bunun için Türkiyeli genç kadınların Kürdistanlı genç kadınlar ile ortak mücadele yürütmesi, erkek egemen zihniyetin kadınlar ve halklar arasında yarattığı parçalanmayı aşarak kadın aklı ile örgütlülüğünü ortaya çıkarması gerekiyor. Birlikte mücadele etmeye dair birçok deneyimimiz ve tecrübemiz var. Genç kadın kimliğinin yaratıcılığı ve sorun çözücülüğü ile örgütlülük ve mücadelede yaşadığımız sorunları aşıp Barış ve Demokratik Toplum sürecini amacına ulaştırabiliriz. Erkek aklı yıllardır halklar arasına nifak tohumları ekerken genç kadınlar özgür kadın aklı ile yapay sınırları kaldırıp barışı ve demokratik toplumu inşa edebilirler.”
Beritan Çiya’nın Kaleminden.
